Umut ve şükür

A -
A +

Bazen düşünüyorum da yıllar ne çabuk geçiyor. Sanki bir çırpıda geçmiş gibi. Evin önünde oyun oynadığımız günler daha dün gibi. Tek derdimiz okuldaki dersler ve sınavlardı. Şimdi ise hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze geldiğimiz yıllardayım. Şimdi kafamızdaki sorular başka... “Nasıl iş bulacağız?”, “nasıl ve ne zaman evleneceğiz?”, “geleceğimizi nasıl şekillendireceğiz?” gibi konuları düşünüyoruz. Bütün bunların altından nasıl kalkacağım bilemiyorum. Bildiğim tek bir şey var o da Allah’tan ümidi kesmemek ve sabır.

 

Allah her şeyi bir vakit ile bir zaman diliminde yaratmıştır. O beklenen vakit saat mutlaka gelecek. Bize düşen o vakit gelene kadar "Allah’ın ipine" sarılıp hem fiilî hem kavlî dua etmek. Fiilî dua hepimizin bildiği namazlardan sonra veya muhtelif zamanlarda ellerimizi açıp yüce yaratandan istekte bulunmaktır. Peki kavlî dua nedir? Kavlî dua ise Allahü teâlânın yarattığı sebeplere yapışmaktır... Sınavlara girmek. Etrafı araştırmak vb. bütün bu yaşadıklarımız aslında birer imtihandır...

 

Bazı insanlar var ki başına gelen sıkıntı ve dertler sanki sadece onların başına geliyor! Başlarına gelen sıkıntıyı o kadar büyütüyorlar ki insanın oturup ağlayası geliyor. Hâlbuki yüce Allah’ın bize verdiği nimetleri görmeyip de sadece başımıza gelen derd ü belaya odaklanmak, sabah, akşam onu düşünmek kulluğa yakışır mı?.. Deyim yerindeyse sıkıntıdan prangalar eskitmek bana biraz garip geliyor...

 

Otuza merdiven dayadım, işsizim, bekârım, hâlâ babamdan harçlık alıyorum. İnanın grip olmaya korkuyorum sosyal güvencem yok diye. Ama her ne olursa olsun hayata bir umut ile bakıyorum. Bütün bu olanların benim için bir imtihan olduğunu biliyorum ve hâlime yine de şükrediyorum. Beterin beteri var derler. Bir de “Allah’tan ümit kesilmez” derler “yaşıyorsan her daim ümit vardır” derler. “Gün doğmadan neler doğar” derler. Bu sebeple hayata her şeye rağmen umutla bakmalı insan diyerek yazımı bitiriyorum...

 

     Abdullah Karakoç

 

 

ŞİİR

 

 

          Sever

 

 

 

Güzel nazı, ördek kazı, kış yazı sever.

 

Orman çamı, kedi damı, işçi zammı sever.

 

 

 

Ocak közü kirpik gözü, ozan sözü sever

 

Geveze lafı bakkal rafı, açıkgöz safı sever.

 

 

 

Davul zurnayı, göl turnayı, avcı vurmayı sever.

 

Kan damarı, züğürt kumarı, azgın şamarı sever.

 

 

 

Beyaz karayı, sinek yarayı, zengin parayı sever.

 

Sarhoş dostunu, ayı postunu, yaşlı bastonu sever.

 

 

 

Sultan fermanı, hasta dermanı, çiftçi harmanı sever.

 

Tembel yatmayı, geveze atmayı, pazarcı satmayı sever.

 

 

 

Kilim keçeyi, sözlük heceyi, baykuş geceyi sever.

 

Asil soyunu, çoban koyunu, çocuk oyunu sever.

 

                             Gönderen: Âşık İbrahim Selek

 

 

ESKİMEZ KELİMELER

 

 

MUNTAZIR: Bekleyen, gözeten.

 

MÜSMİR: 1. Verimli. 2. Sonuç veren. Hayır veren, meyve veren, faydalı netice veren.

 

TUMANİNET: Namaz kılarken rükû' ve secdelerde ve kavmede (rükû'dan kalktıktan sonra ayakta durmakta) ve celsede (iki secde arasında oturmada) bütün âzânın (uzuvların) hareketsiz kalması. “Sübhânallah” diyecek kadar bir miktar durması ise, ta'dîl-i erkândır.

 

MÜZEKKERE: 1. Bir iş için herhangi bir üst makama yazılan yazı 2. Yargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığı yazı.

 

MÜNHASIRAN: Özellikle. Hususi olarak, sadece, yalnız olarak.

 

TEZVİRAT: 1. Yalan dolan şeyler. 2. Dedikodular. Süslü yalan söylemeler, sahtekârlıklar.

 

NADAN: 1. Bilgisiz, cahil. 2. Nobran.

 

DİVANE: 1. Deli, kaçık, budala olan. 2. Bir şeye çok düşkün olan.

 

TELEZZÜZ: Tat ve zevk almak. Zevklenmek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.