Hiçbir Müslüman kardeşimin aslında bilerek ve isteyerek o yüce mabede yabancılaşmasına inanasım olmasa da dünyevileşme engelini aşamayanların içinin yandığı sohbetlere de tanık olmuyor değilim.
Ama insanın yeter ki içinde olsun. An gelir hayat bir cami avlusu şadırvanında mümin kardeşinin ardında abdest sırası bekleterek hazırlar insanı namaza.
Her şey gönülden gelecek bir tövbeye bakar ve umutsuzluk Müslümana yakışmaz.
Birkaç yıl öncesi geliyor aklıma. İstanbul’da bulunduğum zamanlar… Beylikdüzü Camii'nde imam izinli olduğundan farzı cemaatten Yemenli, olduğunu öğrendiğim bir abimiz mükemmel bir Kur’ân tilavetiyle kıldırmıştı namazı.
Etrafıma şöyle dönüp bir baktım da cemaatin yarısından fazlası Afgan, Suriyeli, Iraklı ve Somalili Müslümanlar. Ümmet olmak ne hoş bir nimet. Farklılıkları zenginlik olarak görmek ve namaz sonrası bir çay ocağında sevgiyi yudumlayıp sohbetin samimiyetin, tadına ermek, erişebilmek…
Her vakit namazına temiz pak gösterişsiz mümkünse beyaz ya da gösterisiz kıyafetlerle gitmek sünnet-i seniyeye uygun olur. Öyle ki; dışarıdan bakan bir yabancı dahi o kişinin bir bakışta Müslüman olduğunu anlar imrenir.
Cuma günleri çok önemli, daha perşembeden hazırlanmak gerek. Cuma demek müminin küçük bayramı demek. Maneviyat içeren günlerin hassasiyetini idrak edip önceden daha tertipli düzenli iç açacak şekilde hazırlanmanın manen kazanımlarına koşmalıyız biz. Kişinin bunları göz ardı etmesi kendi kuyusunu kazması gibi bir şey.
Cenâb-ı Hakk'ın, varlığımıza kodladığı değerler yozlaştırılmadığı sürece olumsuzluklara maruz kalınsa da sorumluluk duygularımız hâlâ geliştirilebilir. Nefes alındığı sürece kaybedilmiş bir şey yoktur. Tövbe yolu açıktır. Rabbim her kula istifade nasip etsin inşallah…
Atilla Akbaş-Bursa
ŞİİR
Yokluğunda
Hep sen varsın ben yokum bende,
Kalbim kırıldı gittiğinde
Kayboldum.
İkindide karanlık oldu ben yok.
Yoklarda kayıp bitap,
Ölmüş zamanda
Gittiğin zaman da karanlıkta
İkindi de
Kalbim durdu,
Gözlerime bulutlu doldu.
Güneşin tepe noktasında
Üşüdüm sensiz...
Zaman durmuştu,
Ben de sende kalmıştım,
Ebedî mahkûm müebbede
Gönüllü sende...
Gelene kadar
Ebedî bana ve kalbime...
Lütfü Yarar
Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Nemrut, İbrahim aleyhisselâmı ateşe attı. Ateş yakmadı, Allahü teâlâ yaktırmadı. Fakat herkes orada tarafını belli etti. Karıncanın biri devamlı oraya su taşıyormuş. Koca ateşin yanına yaklaşması da mümkün değil, pırt diye bir su döküyor, tekrar geri dönüyormuş... Karıncaya, ne yapıyorsun burada böyle, demişler. İbrahim aleyhisselâmı yakacak olan bu ateşi söndürmeye uğraşıyorum, demiş. Allah Allah... Bu suyla mı? Yanına bile yaklaşamıyorsun, demişler. Size ne? Allahü teâlâ yarın ahirette herkesin tarafını soracak. Hangi taraftaydın? Ateşi söndüren tarafında mıydın, yoksa ateşi büyülten tarafta mıydın diyecek, demiş.”
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...