Yaratmak Allah'a mahsustur

A -
A +

Günümüzde yaratmak kelimesi neredeyse her şey için kullanılır oldu. Mesela falanca kişi problem yaratıyor, yaşananlar bize sıkıntı yarattı, ilk devrede epey pozisyon yarattılar. Tabii bu kullanımların doğru olmadığı çok net ortadadır. Yaratıcılık vasfı sadece Allahü teâlâ'ya mahsustur. Bu hatalı kullanımlar, belki de yaratmanın nasıl bir şey olduğunun tam olarak anlaşılamaması sebebiyle oluyor. Tıpkı din felsefesi alanında "insanın istekli fiilleri" ve "kötülük problemi" konularında düşülen hatalarda olduğu gibi. İşte bu yanlışlar, yaratmak fiilini herhangi bir insanın herhangi bir iş yapması gibi düşünmekten ileri gelen yanlışlardır.

 

Bilinmelidir ki bir işi yaratmakla yapmak apayrı iki şeydir. Hatta yaratıcılık gibi bir ilahlık vasfı ile mahlukların işleri yan yana bile gelemez. O yüzden yaratmayı normal bir insan faaliyetiymiş gibi görüp insan işlerini kendi yaratır demek gülünç bir ifadedir. Yine bilinmelidir ki bir varlık bir şeyi yaratabiliyorsa dilerse yaratır ve biz ona "bunu niye yarattın sen şöylesin, böylesin" diyemeyiz. Çünkü sırf yaratabilmesi ona bu hakkı verir. Ama bir işi yapmak böyle değildir. Evet kötü bir iş yapmak o işin sahibinin kötü olduğunu gösterebilir. Çünkü o kötülük yapmıştır, ama kötülük yaratmamıştır. Yaratsaydı bundan dolayı kimseye hesap vermezdi. Bu da zaten ilahlık demek olurdu. Meselenin özü yaratmanın ne demek olduğunu kavrayabilmek. Bu yapılırsa bununla alakalı konular çok kolay çözülür. O sebeple bilinmelidir ki yaratmak Allaha mahsustur.

 

Yaratmak Allah’a mahsustur ve mecaz olarak da insanlar için yaratıcı demek yanlıştır. Yaratan, Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte, “Allah, her sanatkârın ve sanatının yaratıcısıdır” buyuruldu.

 

     Özcan Emir

 

 

ŞİİR

 

     Unutmam seni

 

 

Öyle değiştin ki çekilmez oldun

 

Kaprislerin yedi bitirdi beni.

 

Bulanık su gibi içilmez oldun,

 

Susuzluktan yaktın kavurdun beni.

 

 

 

Ne laftan anlarsın ne nasihatten,

 

Ne sözden anlarsın ne de öğütten.

 

Ne değerden anlarsın ne nimetten,

 

Şükrederken asla görmedim seni.

 

 

 

Sen böyle değildin ne oldu sana,

 

Hele bak gözüme cevap ver bana

 

Ararsın sen beni hep yana yana,

 

Ben de arayıp da sormadım seni.

 

 

 

Fındık bahçeleri gelse de dile

 

Ne anılar vardı seninle bile,

 

Şimdi diyorum ki hepsi nafile

 

Desen de ben asla unutmam seni.

 

 

 

Süleyman'ın kalemi daldı maziye

 

Kaçmadık uyumadık biz araziye

 

Güzelin adını koydum Raziye

 

Raziye’mi gördüm unuttum seni

 

 

 

     Süleyman Usta/Espiye-Giresun

 

 

SAĞLIK OLSUN

 

Siyatik ağrısı nasıl olur?

 

 

Siyatik, bacaklarda sürekli devam eden bir ağrıdır. Ancak bundan daha fenası, aniden ve ne zaman geleceği belli olmayan ağrılardır. Öyle ki bu şiddetli ağrı bir vurdu mu ne yapacağınızı bilemezsiniz. Ağrılar, siyatik siniri boyunca, kalçadan topuğa kadar uzanır gider. Uygun bir tedavi ile önce ağrı ortadan kalkar, sonra sinire baskı ortadan kalkar, hasta çok rahatlar. Siyatik ağrısı ile bel fıtığı sebebiyle bacaklara vuran ağrı çoğunlukla karıştırılır. Belimizden kimi zaman kalçaya, kimi zaman bacağa ve kasığa vuran ağrılar bizi çoğunlukla yanıltır. Çünkü bu ağrıların hemen %90’ını siyatik ağrıları oluşturur. Bunun dışında leğen kemiği içindeki ve omurgadaki bazı hastalıklar da bu ağrıyı taklit edebilir. Tedavinin esası, yatak istirahatidir. Tedavinin ilk dönemlerinde ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Sıcak banyolar, kaplıca kürleri, masaj ve fizik tedavi usulleri de tatbik edilir. Konuyla ilgili doktorunuza danışınız.

 

 

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.