Yeni dünya düzeninde aile olmak

A -
A +

Hayatta kalmak, insanoğlunun en temel içgüdüsel dürtüsü olabilir, ancak gerçek varoluş insanın iç dünyasının derinliklerinde yatan ve değerlerle şekillenen bir olgudur. Bu değerler, bireyin hayatının anlamını oluştururken, aynı zamanda toplumların da temel taşlarını meydana getirir. Ancak günümüzde, değerlerin aşınması ve çöküşü gözle görülür bir şekilde artmış, bireylerin, ailelerin ve toplumların içsel dengesi ciddi şekilde sarsılmış durumdadır.

 

Toplumun büyük bir kesimi değerlerine sahip çıkmak yerine "yeni dünya düzeni" içinde yer edinme çabasıyla fedakârlıktan bencilliğe evrilmiştir. İnsani değerler, toplumların ortak paydalarıdır. Yardımlaşma, dürüstlük, sorumluluk, sevgi, saygı, hoşgörü, fedakârlık gibi değerlerin neredeyse yok olmaya yüz tutması, yaşadığımız yeni dünya düzeninde artan savaşların, aile içi şiddetin, mutsuz ve öfkeli bireylerin sosyolojik ve psikolojik bakımdan durumunu özetlemektedir.

 

Son yıllarda yaşanan (coğrafya, ekonomik sınıf, eğitim düzeyi fark etmeksizin) depresyon, anksiyete başta olmak üzere birçok ruhsal rahatsızlık başta bireyleri, ardından aile ilişkilerini ve toplumsal paylaşımları olumsuz etkilemektedir. Stres kaynaklı baş gösteren hastalıklar ise azımsanmayacak boyutlara gelmiştir. Değerlerimize sahip çıkmadığımız sürece bu sorunun içinde kaybolmak kaçınılmazdır.

 

Eski dönemlerin büyük aileleri, birlik ve beraberlik duygusu bozulmuş, bireyselleşme arttıkça aileler dağılmış ve bunun adına "özgürlük" denilerek bambaşka bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır. Özgürlük; başkalarının sınırlarının başladığı yerde biten, kendi haklarımızı sevgi ve saygı ile sevdiklerimizle koruduğumuz alanlarımızdır. Zamana yenik düşen kavramlar (sevgi, saygı, özgürlük vb.) anlamlarından sapmış, bilinen tanımların yerini maalesef kişisel algılar almıştır. Yazıma yarın da devam edeceğim...

 

     Asu Can

 

 

ŞİİR

 

 

          Umudum sensin Allah’ım

 

 

 

Gaflet deryanda yüzerim, yalan dünyanda gezerim.

 

Ağlamaz oldu gözlerim, umudum Sensin Allah’ım.

 

 

 

Her gün güneşi arardım, çölde yorulup karardım.

 

Huzuru kime sorardım, umudum Sensin Allah’ım.

 

 

 

Deli divane dolaştım, yanlış işlerle uğraştım.

 

Kötü yârene bulaştım, umudum Sensin Allah’ım.

 

 

 

Bakan gözlerim görmedi, arif kıymetin bilmedi.

 

Sultanım kimse sevmedi, umudum Sensin Allah’ım.

 

 

 

İlim yurduna varmadım, irfan dersini almadım.

 

Âşık hattını sormadım, umudum Sensin Allah’ım.

 

 

 

Şimdi gerçeği anladım, yalnız başıma ağladım.

 

Pişmanım, Sana yalvardım, umudumu Sensin Allah’ım.

 

 

 

Aciz sermayen bitirdin, fırsat ömrünü yitirdin.

 

Sürgünde günah getirdin, umudum Sensin Allah’ım.

 

 

 

     Aciz-A. Gök (Sultan Divanından)

 

 

SAĞLIK OLSUN

 

 

İLTİHAP: Vücudun, alerjisi olduğu kimyasal veya fiziksel tahriş edicilere ve mikroorganizmaların sebep olduğu lokal tahrişe verdiği cevap. İltihâbî her rahatsızlık -it (veya -itis) sonlanmasıyla ifâde edilir. Meselâ menenjit beyin zarlarının, larenjit gırtlağın iltihabıdır.

 

İltihabın ana belirtileri dört tâne olup “kırmızılık, sıcaklık, şişlik ve ağrı” olarak sayılır. İltihâbî cevabın büyük bölümünü, etkilenen bölgeye beyaz kan hücrelerinin (akyuvarların) göç etmesi meydana getirir. Bu hücreler kan damarlarının duvarlarına tutunurlar ve bakterilerin tahrip edeceği dokulara geçerler. İltihabın diğer bilinen etkileri ateşin yükselmesi, kanda beyaz kan hücrelerinin artması, lenf bezlerinde şişme ve kalp atım hızında olan artıştır. Bu değişikliklerin hepsi iltihabın bozduğu vücut dengesinin düzelmesi için ortaya çıkan koruyucu mekanizmanın cevabi sonuçlarıdır.

 

İltihâbî hastalıklara örnek bazı hastalıklar kıl dibi iltihâbı, kan çıbanı, pankreas iltihapları, safra kesesi iltihapları, karaciğer iltihapları vb...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe13 Haziran 2024 19:04

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından sonra feodalite derebeylik toplumu yerini yavaş yavaş kapitalist topluma bıraktı. Kapitalist toplumlarda derebeyinin yerini burjuvazi almıştır. Adaletsiz paylaşım vardır. Bütün sorunların temeli de budur. Herkes üretime katılır, üründen elde edilen kazanç adil paylaşılırsa sorunlar büyük ölçüde çözülür.