Bilginin vicdanla yoğrulması

A -
A +
Öğrencilere mesleki beceri kazandırmak, bir öğretmenin en temel görevlerinden biridir. Motorun nasıl çalıştığını göstermek, bir parçayı yerinden söküp yerine taktırmak, cihazın malzemenin doğru kullanımını öğretmek; bunlar mesleğin elzem tarafıdır. Fakat bundan da önemli bir şey vardır: Öğrendiği bilgiye yön verecek kalbin mayasını kazandırmak.
İnsan sadece elleriyle değil, kalbiyle de iş yapar. Bilgi tek başına ne iyi ne kötüdür; ona şekil veren, yön veren vicdan ve imandır. Bir kasap doğru keserse helal rızık sunar; yanlış yaparsa kul hakkına girer. Bir oto ustası doğru tamir ederse hayat kurtarır. Bir gıda üreticisi, bilgisiyle halka helal, temiz lokma sunabileceği gibi hile, katkı ve savsaklama ile halkın sağlığıyla oynayabilir. Bu, yalnızca meslek hatası değil aynı zamanda büyük bir ahlaki sorumsuzluktur.
Gazetenizde yayınlanan “Servise mi gitsem sanayiye mi?” başlıklı yazıda yer alan tamirci örneği, meslek ahlakının hayatla ne kadar bağlantılı olduğunu çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Yetkili serviste değiştirilmediği hâlde eski parçaların kullanılması, yağın değiştirilmediğinin gizlenmesi gibi anlatılanlar, güvenin nasıl çiğnendiğini gösterir. Bu örnek bize, mesleki bilgiyle vicdanın el ele gitmesi gerektiğini hatırlatır.
Maarif Eğitim Modeli de bilgiyi erdem ve ahlakla harmanlamayı hedefler. Çünkü erdemsiz bilgi, kanatsız kuş gibidir; süslü görünür ama yere çakılmaya mahkûmdur. Eğitimin amacı yalnızca “nasıl” öğretmek değil, “neden” ve “kimin yararına” sorularını öğrenciye kazandırmaktır. Bilim ve teknik yetkinliğin ötesinde, ihlas, dürüstlük, merhamet ve kul hakkına riayet eğitimin temel taşları olmalıdır.
Meslek liselerinde öğrencilere bütün müfredatı öğretebiliriz belki; motoru, elektriği, gıdayı, yazılımı… Ama asıl önemli olan o bilgiyi hangi ahlakla, hangi vicdanla kullanacaklarını öğretmektir.
     Ahmet Özdemir
 
 
 
 
ŞİİR
 

     Hürmetine

 
Ayna yansıtır ne görürse âlemden
Kâinat yansımış kudret kaleminden
Cihan-ı adem secde etti bendinden
Gören eğildi, görmeyen benliğinden
 
Yansıyanı görmeye göz verdi yazan
Nice ibret var kudretinde yazılan
On sekiz bin âlemdir tek bir kelamdan
Oldu hürmetine ol lafzı manadan.
 
Aşikârdır, görmek isteyene Kudreti
Güneş, Allahü teâlânın bir âyeti
Akıllıya ölüm, nasihatin en ibreti
Fayda verir, olmayana yoktur hikmeti.
 
Âlem ağlar, insan ziyandadır haberi
Kulağına halk etmiş Hak, bunca eseri
İnce zar duyar titrer, kudretin emiri
Duymazsın kalın perdesin gönlün kilitli
 
Kâinat mesajdır sen kendine mesajsın
Ey Selim sonsuz mesaja, var sonsuz azap
Azığın azdır yolda kervanın kalmasın
Musalla taşından mezara taşınırsın.
 
Yavuz Selim Bulut
 
 
 

DUYGU DAMLASI

 

 
Ayrılıklar, insanın dinmeyen gözyaşı. Ayrılıklar, bitmek bilmeyen yürek burukluğu. Ayrılıklar, hançerlenmiş kalbin inatla atışı. Ayrılıklar, ölünceye dek süregelen yalnızlık ahengi. Ayrılıklar, büyümeyeni büyüten, olmayanı olduran, akıllanmayanı akıllandıran imtihan cevheri… Ayrılıklar öyle bir musibet ki, bin nasihate bedel… Ayrılıklar, fedakârlıklar, vazgeçişler, kalanlar ve gidenler, sabredenler ve asi olanlar, yollar ve yolcular, ölüm ve kavuşanlar, âşıklar ve maşuklar… Göçebeye sordular:
-Ayrılık zor mudur?
Geldiği yollara dönüp baktı ve cevapladı tek nefeste:
-Hangi ayrılık kolaydır ki…
Bir kez daha sordular:
-Ayrılık zor mudur?
Bu sefer göğe bakarak cevapladı:
-Hangi ayrılıktan bahsediyordun, ey yabancı! Ruhumun bedenimden ayrılıp hakikate varmasından mı? Eğer bu ise sualin; biiznillah mümine kolay, kâfire zordur.
Ardından derin ve içli bir nefes aldı ve ekledi:
-İman mücevherimize sahip çıkabilir isek arpa tanesi kadar olan ömrümüzde, bizlere de kolaydır inşallah. [Elif İnce]
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.