Açık lise açıklığa kavuşmalı

Sesli Dinle
A -
A +

Eğitim, Türkiye’nin değişmez tartışma başlıklarından...

 

Darbelere bile malzeme oldu.

 

Özellikle de ‘zorunlu’ eğitim.

 

Mesela 28 Şubat sürecinde…

 

MGK’da dayatılan maddelerden biriydi.

 

Refah-Yol Hükûmeti, askerin baskısına direndi ama, 1997’de Necmettin Erbakan’ın başbakanlığındaki hükûmeti devirip, yerine Mesut Yılmaz’a ANASOL-D Koalisyonunu kurduran vesayetçi yapı amacına ulaştı.

 

Dönemin DSP’li Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay başkanlığında hazırlanan ve “hükûmetin yumuşak karnı” olarak görülen tasarı, ilk vazifelerden biri olarak Meclis’e sunuldu.

 

Zorunlu eğitim 8 yıla çıkarılmış, 5 yıllık “ilkokul” ve 3 yıllık “ortaokul” tarih olurken, 8 yıllık kesintisiz “ilköğretim” uygun bulunmuştu!

 

Yeni düzenleme; liselerin de 3 yıldan 4 yıla çıkarılmasını beraberinde getiriyordu ama, lise okumakta mecburiyet yoktu.

 

O kanunun Meclis’teki görüşmeleri, özellikle İmam Hatiplerin orta kısmı kapanacağı için hayli hararetli geçti.

 

     ***

 

ANAP’lı muhafazakâr vekillerin sert eleştirilerine hedef olan Başbakan Mesut Yılmaz, “Koalisyon hükûmeti olduğumuzu unutmayın. DSP’nin tavrını, CHP’nin baskısını göz ardı etmeyin. Aksi durumda hükûmet tehlikeye düşer” diyordu.

 

Açık açık askerin baskısını dillendiremiyordu elbet!

 

Korkut Özal, bu uygulamayı “Vatandaşın din eğitiminin elinden alınması” olarak yorumlarken, birçok vekil “8 yıldan sonra siz çocuklara 6666 âyeti, 114 sureyi ve on binlerce hadisi nasıl öğreteceksiniz?” tepkisini ortaya koyuyordu.

 

Tabii, dinleyen olmadı, kanun yürürlüğe girdi.

 

Şimdi toplumun dinden ne kadar uzaklaştığını konuşuyoruz!

 

     ***

 

Sırf İmam Hatiplerin önünü kesmek için ‘meslek liselerine katsayı dezavantajı getirmek’ gibi pek çok adaletsizliğe imza atan 28 Şubat hükûmetleri, milletin tokadını yedi.

 

2002’de işbaşına gelen AK Parti, üniversitelerden başlayarak, başörtü yasağı ve katsayı dâhil, bu adaletsizliklerin tamamını giderdi.

 

Lakin, zorunlu eğitimden dönüş olmadı, sadece yeni düzenlemelerle çarpıklıklar giderildi.

 

Hatta 2008-2009 eğitim-öğretim yılında, okul öncesi de “zorunlu” eğitime dâhil edilerek, 9 yıla çıkarıldı.

 

Sistem bugünkü hâlini ise 2012-2013 döneminde aldı.

 

4+4+4 adı verilen sistemle zorunlu eğitime liseyi de dâhil edip, 12 yıla çıkaran AK Parti oldu.

 

Bu kadar serenat yeter, şimdi asıl mevzuya gelelim.

 

     ***

 

28 Şubatçıların koltuğa oturttuğu ANASOL-D Hükûmeti kesintisiz eğitimi 8 yıla çıkardığında aylarca çok sert eleştirilerde bulunan muhafazakârlar, zorunlu eğitim 12 yıla çıktığında ses çıkarmadı…

 

Çünkü 8 yıllık eğitimin son yıllarında büluğa erecek kız öğrencilerin, dinî vecibelerinin gereği olarak, başı kapalı şekilde okula gitme imkânı yoktu.

 

AK Parti, gerek İmam Hatiplerin orta kısmını yeniden açarak, gerek ortaöğretimde de başörtüsü serbestliği sağlayarak kız çocuklarının okula rahatça gidebilmelerinin yolunu açtı.

 

Zorunlu eğitimin son 4 yılı için de ‘açık lise’ seçeneğini sunarak, vatandaşın hassasiyetlerine uygun hareket etti, bu sebeple tepki oluşmadı.

 

Tâ ki bu sene açık liselere geçişi zorlaştıran düzenleme ile kafalar karışana kadar.

 

     ***

 

Yeni Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, açık liseye geçişi zorlaştıracaklarını iki ay öncesinden açıklamıştı ancak, beklenti son sınıfta üniversiteye hazırlık için açık liseye geçiş yapan öğrencileri kapsayacağı yönündeydi.

 

Nitekim, geçmiş yıllarda öğrencilerin not ortalamasını artırmak için bu yolu tercih etmeleri, örgün öğretimdeki öğrencilerin ve ailelerinin tepkisine yol açıyordu.

 

Ayrıca, hükûmetin 2013’te FETÖ ile mücadelede attığı ilk adım dershaneleri kapatmak olmuştu ama, son sınıfta kaydını açık liseye aldıran öğrenciler, yine bu dershane piyasasının hayat bulmasına imkân sağlıyordu.

 

10 yıl öncesine yeniden dönmüştük âdeta…

 

İşte bu sebepledir ki, geçmişte FETÖ dershanelerinin kapatılmasında öncü görev üstlenen Yusuf Tekin, bakanlık görevine getirilmiş, kendisinden beklendiği şekilde yine gençlerimize sinsice yaklaşarak tehdit oluşturan sistemi hedefe koymuştu.

 

Buraya kadar hiçbir problem yoktu…

 

Gelin görün ki, lise çağındaki kız çocuğunu inancı ve dünya görüşü gereği sokağa salmak istemeyen, İmam Hatipler de dâhil, hiçbir örgün okula vermeyi içine sindiremeyen velilere ‘açık lise’ seçeneğinin devam edip etmediği ile ilgili net bir açıklama yapılmaması, büyük çoğunluğu AK Parti’ye ve Cumhur İttifakı'na oy vermiş bu ailelerde büyük endişe oluşturdu.

 

“Nasılsa kızımı açık liseye kaydettireceğim” düşüncesiyle LGS sınavına bile sokmayan…

 

Okullar açılınca gittikleri Halk Eğitim Merkezlerinde ise “Açık liseye kayıttan sadece millî sporcular ve tutuklular ile şehit ve gazi yakınları yararlanabiliyor” cevabı alan veliler, günlerdir ulaşabildikleri herkese tepkilerini aktararak, seslerinin duyurulmasını istiyor.

 

Biz de iki gündür bu endişelere ses olduk, yetkililerimizden bir yanlış anlaşılma varsa toplumun aydınlatılmasını istedik.

 

Ve elbette öyle bir karar alınmışsa onun da düzeltilmesi gerektiğine; bir tarafa tedbir alırken, öbür tarafta yıkım oluşturulmamasına dikkat çektik.

 

Bakan Bey ‘kız okullarından’ bahsedince karşı mahallenin nasıl hopladığını ve karma eğitimi savunarak tepki verdiğini hatırlayın.

 

Bu iş ne ara döndü dolaştı da dinî hassasiyeti olan ailelerin kız çocuklarının zorla liseye götürülmesine geldi, anlamak mümkün değil...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.