Gücün sineğe yetmedi

Gücün sineğe yetmedi

Ramazan Haberleri

Kanuni Sultan Süleyman Han, üç gece arka arkaya aynı rüyayı görür. Ak sakallı bir kimse onu Eyüp Sultan'a çağırmaktadır... Padişah onu bulmaya gider ama tanıyanı, bileni yoktur. Aradığı kimseyi bulduğunda ise her yanını sineklerin sardığını görür...

Semerkant'ta bulunan Hace Ubeydüllah-i Ahrar hazretlerinin talebelerinin yükseklerinden ve halifelerinden, İstanbul’u şereflendiren büyük bir velîdir. Baba Haydar Semerkandî (rahmetullahi aleyh) diye tanınmıştır. Doğum tarihi ve hâl tercümesi hakkında kaynak eserlerde malumat bulunamayan Baba Haydar, 957 (m. 1550) senesinde İstanbul’da Eyüp Sultan semtinde vefât etti. Eyüp Sultan Camii’nde kırk yıl müddetle devamlı i’tikâf yaptı.

KİM BU ZAT?
İslâm halifelerinin yetmişbeşincisi ve Osmanlı padişahlarının onuncusu olan Kanuni Sultan Süleyman Han, bir gece rüyasında ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyarın sırtını sıvazladığını görür. İhtiyar kendisine “Efendimiz, Eyüp'teki Baba Haydar, sizi kulübesinde bekliyor. Onu ziyaret ediniz” der.
Padişah uyanınca bu sıcak sesi manalandırmaya çalışır. Kimdir bu Baba Haydar? Devamlı Eyüb’e gitmesine rağmen, Baba Haydar diye birisinden bahsedildiğini hiç duymamıştır zira. Padişahı ayağına davet eden bu zat zihnini uzun uzun meşgul eder? Kanuni bunları düşünürken Şeyhülislâm huzura girer.
Padişahı düşünceli görünce; “Bir derdiniz mi var Sultanım?" diye sormaktan kendini alamaz. Padişah da; "Hayrolsun inşaallah. Bu gece rüyada yaşlı bir zat bana; “Eyüp'te Baba Haydar sizi bekliyor” dedi. Buna bir mana veremedim. Bu davete, sen ne dersin?” karşılığını verir.
Şeyhülislâm; “Hayırdır inşaallah Padişahım! Eyüp’te hiç bu isimde kimsenin bulunduğunu bilmiyorum. Baba Haydar kim acaba? Sizinle Baba Haydar’ı arayıp bir ziyâret etsek iyi olur” teklifinde bulunur. Kanuni bir süre sonra rüyasını unutur. Akşam yatınca, yine o ak sakallı ihtiyarı rüyasında görür ve yine, “Baba Haydar sizi kulübesinde bekliyor Padişahım!” hitabıyla şaşırır.
Sabah Padişah, rüyasını Şeyhülislâma anlatınca, o da; “Bu ziyaret artık mecbur oldu Padişahım!" der. Padişah devlet işlerinden o gün de Baba Haydar'ın ziyaretine gidemez. Gece yatınca rüyasında üçüncü defa yaşlı zatı görür. Bu sefer o kimse dargındır. Kırık bir sesle sadece “Baba Haydar sizi bekliyor” demekle yetinir. Sabah olunca Sultan, lalasını yanına çağırıp “Tez davran. Eyüp’ten davet aldık gidiyoruz” emrini verir.

TEBDİL-İ KIYAFET EYÜP SULTAN YOLUNDA
Her ikisi kıyafet değiştirip Eyüp Sultan Camii'ne giderler. Öğle ezanı okunduğu sıra varırlar ve namaz kıldıktan sonra cemaatten bazı kişilere, "Biz uzaktan geldik. Baba Haydar isimli birini arıyoruz. Acaba tanıyor musunuz?" diye sorarlar. Koca camide tanıyan çıkmaz. Sokakta bulunan dükkân sahiplerine de sorarlar. Onlar da tanımıyordur. Bu sırada küçük bir çocuk, “Siz şu tepede oturan ve kimseyle konuşmayan amcayı mı arıyorsunuz?” diye sorar. Sultan da gayr-i ihtiyari; “Evet, onu arıyoruz” deyince çocuk kendisini takib etmelerini ister. Epeyce gittikten sonra, yapayalnız köhne bir kulübeyi işaret ederek “O amca bu kulübede yaşar. Ama kimseyle konuşmaz, kimseyi de kulübeye almaz” der ve gözden kaybolur.

İLK KERAMET
Padişah ve lalası yavaşça kulübeye yaklaşıp kulübenin önünde tereddüd içinde beklerken içeriden titrek ince bir ses duyulur, ilk keramet: “Buyurunuz Padişahım!”
Padişah selâm vererek içeri girer. Kıtaları titreten koca sultan heyecan doludur. Baba Haydar bir postekinin üzerinde oturmaktadır. Fakat binlerce sinek her yanını kaplamış onu gizler. Geceleri rüyasına giren zat bu mudur, değil midir? Sultan büyük bir merak içindedir... Fakat yüzünü seçemez ki...
Daha fazla dayanamaz, “Hazret! Şu sinekleri kovalasan da yüzünü bir görsek” deyiverir...

GÜCÜNÜ GÖSTER DE SİNEKLERİ KOVUVER!
Baba Haydar; “Sultanım! Siz Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vekîlisiniz. Şu gücünüzü gösterin de sinekleri siz kovalayın” buyurur... Sultan hemen harekete geçer. Dünyayı dize getiren Kanuni ne yaptıysa sinekleri bir türlü uzaklaştıramaz...
Büyük velî bunun üzerine kalkıp pencereyi açar ve odaya doğru döner; “Haydi bakalım!” deyince bütün sinekler emir almışçasına odayı hemen boşaltırlar. Padişah o anda karşısında nûr yüzlü güleç bir ihtiyar zatın durduğunu görür ve ellerine kapanır, Baba Haydar hemen elini çeker.

DİLE BENDEN NE DİLERSEN
Padişah ona, “Efendim! Benden ne dilerseniz dileyin” der edeple “Senin sağlığından başka hiçbir şey istemem” karşılığını alınca, postekinin altına, altın dolu bir kese bırakmak ister. Bunu fark eden Baba Haydar, eliyle keseyi iterek “Madem çok istiyorsan, şuraya bir mescid inşâ ettir. Çünkü öyle zannediyorum ki, bana komşular gelecek. Eyüp Camii uzak. Onlar için buraya bir mescid yaptır da gece gündüz ibadet etsinler” der. İşte bugünkü cami böyle doğar. Âşıkları onu ziyarete geldiğinde o kutlu mekânda ibadetlerini yaparlar...
Açılışa Sultan da katılır ve Baba Haydar’ın yanına giderek “Efendi hazretleri buyurunuz. Artık mescid sizindir. Orada sizin için de hususi yer yaptırılmıştır” deyince, büyük velî, “Ben ölünceye kadar mekânım şu gördüğün kulübedir. Öldüğüm zaman bu kulübenin bulunduğu yere gömülmek isterim. Benim başımın ucunda mescid olduktan sonra, üzerime sakın türbe yaptırmayın. Bir mezar taşı bana yeter. Bu bizim sana vasiyetimiz olsun” karşılığını verir.
Şimdi feyzler saçan mübarek kabri, nasiplilerince ziyaret edilmektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...