Bilal Erdoğan ve Kerem Kılıçdaroğlu

A -
A +
Bilal Erdoğan...
Cumhurbaşkanı'nın oğlu.
Harvard mezunu. Ekonomi doktorasını yarıda bıraktı. Dört lisan biliyor. Restoran yatırımcısı, eğitim destekçisi. Önemli vakıf ve derneklerin yönetim kurulu üyesi. Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı...
Geleneksel sporlarımızın tanıtımı ve gelişmesi anlamında önemli çabaları var.
Göz önünde biri.
Kimi STK'lar Cumhurbaşkanı'na derdini anlatmak için onu aracı görüyor.
Kimi siyasiler adını seçim malzemesi yapıyor.
Muhalif medya ise "Babasının nüfuzuyla iş takip eden, vakıflarına kaynak aktaran evlat" imajı çiziyor; "Bilal'e anlatır gibi anlat" gibi deyim ve yakıştırmalarla seviyesiz şekilde aşağılamaya çalışıyor.
Kendisiyle hiç karşılaşmadım ve tanışmadım. Yani yazacaklarımdan dolayı beni 'yalaka' addedilebilecek hiçbir bağım/bağlantım yok.
Gittiği yerlerde Bilal Erdoğan'ın valiler tarafından âlâyıvala ile karşılanmasını devlet geleneği adına hoş bulmuyorum.
Fakat tezviratlarla hakkındaki olumsuz karakter oluşturma çabasına da gıcık oluyorum.
Geçtiğimiz hafta CNN Türk'te Ahmet Hakan'a konuk oldu Bilal Erdoğan.
Bir saatten fazla kendisini ve çalışmalarını anlattı. Çok şey söyledi.
72 dakikalık programın fonunda tek fotoğraf vardı: Samimiyet.
Hiç denildiği, anlatıldığı ve bize dayatıldığı gibi değildi.
Ekranda aklı başında, dünyayı tanıyan, ne istediğini bilen, gençlik hakkında endişe duyan ve çok iyi konuşan biri vardı.
-"İtalya'da okurken okulun duvarlarına 'Katil Erdoğan' yazıldı. Okul bile beni yük olarak görmeye başladı. Pes ederek doktoramı bırakmak zorunda kaldım. Ben Cumhurbaşkanı'nın oğlu olmayı seçmedim" dedi.
-"Askerliğimi Burdur'da üç hafta yaptım. İnsanlar benim askerlik yaptığımı fotoğrafı da olsa kabul etmiyorlar ya..." diye dertlendi.
-"Bir ön yargı duvarı var. Ben bunu yıkamayacağımı biliyorum. Şu güzel işler siyasetin sığ meselelerine kurban oluyor" diye üzüntüsünü dile getirdi.
-"Aktif siyasetin içinde yer almak istemiyorum. Kendimi sivil toplumun güçlenmesine adadım. Çünkü gelişmiş ülkelerde siyaset toplumun önünde gitmez. Toplum gider, siyaset ona ayak uydurmaya çalışır" diye maksadını söyledi.
-"Türkiye'de okçuluğun gelişmesi Cumhurbaşkanı'nın oğlu olmam sayesinde oldu" diye gerçekçi bir tavır sergiledi.
-"Görev aldığım vakıflarda su içiyorum, bir şeyler yiyorum, kahve geliyor, çay geliyor. Bana nasip olan her şeyin üstünde bağış yapıyorum ki orasının bana hakkı geçmesin" diyerek 'ince' bir konuya temas etti.
-"Ankara'ya pek gitmem. Beştepe'ye girsem misafir gibi hiçbir yeri bilmem. Orada büyük bir yük var. Yüke yük eklemek istemem. Babamla iki üç haftada bir görüşebiliyoruz" diye başkente 'uzak' olduğuna işaret etti.
- "Çocukların kendi kültürünü yaşatması ve kendi kimliğini hissetmesi için çok zor bir devirde yaşıyoruz. Çocuk televizyonu açtığında, tableti, telefonu eline aldığında bize ait bir şeyle karşılaşma ihtimali çok düşük. Kültür soykırımına direnmemiz lazım. Meselemiz ok değil. O oku eline alan çocuk şunu bilecek: Benim ecdadım devrinin en iyi silahlarını savaş sahnesinde kullandı. Ben de bugünün en ileri teknolojisini bulacağım" diye temennisini aktardı.
           ***
Bilal Erdoğan'ın yayınından iki gün önce de Sözcü gazetesi Kerem Kılıçdaroğlu'nun röportajını yayınladı.
CHP liderinin oğlu olan Kerem, Bilkent mezunu. Siyaset bilimi doktorası var. Üniversitede öğretim üyesi.
"CHP, sosyal demokrat kimliğini öne çıkarmalı. Ülkeyi pragmatistler değil idealistler yönetmeli. Seçim barajı Kürt siyasi hareketini parlamento dışında tutmak için getirildi" dedi oğul Kılıçdaroğlu.
Sözlerine hiç eleştiri getirilmedi. Aksine Kerem "babasını uyaran eğitimli akademisyen" şeklinde lanse edildi. Ve o gün Twitter'da trend topic (en çok konuşulan isim) oldu.
Oğul Erdoğan'ı alay konusu yapmaya çalışanlar, onunla konuşanı bile hedef gösterenler, oğul Kılıçdaroğlu'nu göklere çıkardı.
Bunların etrafında Harvard'ı bitirmiş, Dünya Bankasında çalışmış, dört lisan bilen kaç kişi var bilmiyorum ama Bilal Erdoğan'ın CV'si Kılıçdaroğlu'nda olsaydı hafazanallah herkesi çiğneyip geçerlerdi.
 
 
Laf sokan spikerler
 
Eskiden ana haber spikerleri haberini sunar gerisine karışmazdı. Bu sıralar laf sokanı makbul.
Show TV spikeri Ece Üner, geçen ay futbolcu Arda Turan'a "Birisinin karısını taciz etmesek de laf atabilir, kocasının burnunu kırabilir, hastaneye ruhsatsız silahla girip sıkabilir ve neredeyse hiçbir ceza almayabiliriz. Zaten ceza almayacağımızı bildiğimiz için bunları yaparız. Öyle mi?" diye gelişine çaktı. İstanbul depreminin ardından gündeme gelen toplanma yerlerine temas ederken de "493 toplanma bölgesinden 416'sında alışveriş merkezi, rezidans ve gökdelen inşa edilmiş. Neyse ki deprem anında alışveriş yapabileceğimiz yüzlerce AVM alternatifimiz var" dedi.
Kanal D ana haber sunucusu Buket Aydın altta kalır mı?
Şarkıcı Kıraç'ın 'şehirli kadınlar kahvaltı hazırlamıyor' sözlerine tepki gösterirken kantarın topuzunu kaçırdı ve "Kıraç'ın özür dilemesi gerekiyor. Bu tarz cahilce açıklamaların artık son bulması gerekiyor" diyerek cahillikle suçladı.
Sübjektif çıkışlar kendilerine bol beğeni getirebilir ama hiç şık durmuyor.
 
 
Başarının başarısı
 
Arda Ayten isimli bir tıp öğrencisi ATV'de yayınlanan "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasında 1 milyonu aldı. Bu büyük başarı çok konuşuldu.
Bu arada programın başarısı ile ilgili de bir iki laf etmek lazım. Sunucusu yine değişti.
Kenan Işık ile başlayan efsane yarışma, ünlü sunucunun rahatsızlığı sonrası bir dönem “nöbetçi sunucu”larla (Zafer Ergin, Haluk Bilginer, Tamer Karadağlı, Sinan Çetin, Yılmaz Erdoğan, İlber Ortaylı, Acun Ilıcalı, Engin Altan Düzyatan) ile devam etti, sonra bir dönem Selçuk Yöntem, ardından Murat Yıldırım görev aldı. En son koltuğa Kenan İmirzalıoğlu oturdu.
Asıl başarı; bu kadar çok isim değiştirip yine izleyicide kabul görmek…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.