Bunlar bir gazeteci sözü olabilir mi?

A -
A +

İsrail, Gazze'de 245 gazeteci katletti. Son yüz yılda elliden fazla büyük savaş ve çatışma yaşandı. Milyonlarca kişi öldü. Ama hiçbirinde bu kadar gazeteci hayattan koparılmadı.

 

Kaldı ki bu bir savaş da değil. Savaş, eşit güçler arasında olur. Bebekleri, kadınları, yaşlıları ayrım gözetmeden bombalayıp şehirleri dümdüz etmek savaş değildir, olamaz. Bu katliam. Nitekim İsrail'in kendi kaynakları bile ölen on kişiden sekizinin sivil olduğunu doğruluyor.

 

Gazze'ye gazetecilerin girişi yasak. Diğer ülkelerden kimse gelemiyor. Yaşananları sadece Filistinli gazeteciler aktarabiliyor. Onlar da bu uğurda ağır bedeller ödüyor.

 

İsrail hakikati perdelemek için bilerek ve kasten gazetecileri hedef alıyor. En son geçen hafta altı gazeteci dünya ile bağlantı kurabildikleri tek yer olan hastanenin çatı katında bombalanarak öldürüldü. Hem hastaneyi vurdular hem gazetecileri. Zulüm içinde zulüm.

 

Ölen meslektaşlarımız El Cezire, Reuters, NBC, The Independent, Middle East Eye gibi kuruluşlara çalışıyorlardı. Bu yüzden ölümleri Batı'da da yankılandı. Protestolar yapıldı. Ancak kendilerine gazeteci diyen siyonist uşakları vahşete alkış tuttu. Geçen hafta İsrail gazetesi Haaretz bunları ifşa etti. i24NEWS'in yorumcularından Zvi Yehezkeli son katliamın ardından "Onlar gazeteci değil, Nekbe teröristleri. Eğer İsrail gazetecileri ortadan kaldırmaya karar verdiyse, geç olsun güç olmasın. İsrail onları öldürmekle geç bile kaldı" demiş. Aynı sefil adam, katliamın ilk günlerinde 100 bin kişinin hemen öldürülmesi gerektiğini savunmuş. Hayom gazetesi muhabiri Ariel Kahana "Böyle devam edin. Gazze'de gazeteci yok. Aldanmayın" diye destek vermiş. Başbakanı da bakanı da gazetecisi de aynı. Siyonizm işte budur!

 

 

Rüzgârı görürdünüz!

 

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik yolsuzluk operasyonuna karşı CHP yönetimi milletvekilleri için bir kitapçık hazırlamış. Cumhuriyet gazetesi manşetine taşıyınca öğrendik. Kitapçıkta "iddialar avukatlara değil, yandaş medyaya servis edildi" denilmiş.

 

Fakat söylenenin aksine operasyonlarla ilgili bir 'medya stratejisi'nin olmadığını görüyoruz. Nitekim 'yolsuzluklar iyi anlatılamadı' eleştirileri yapılıyor. Birtakım fırsatçı avukatların bazı 'paralı' sanıkları 'çarpmaya' çalıştıkları ayyuka çıktı. Bu yüzden bazı yorumlar kendini geri çekti.

 

Sanık sandalyesindeki kişi CHP'li değil başka biri olsa ve ortaya bu kadar delil dökülse nasıl organize şekilde rüzgâr estirilmiş sol medyanın görürdünüz!

 

 

Nüfus meselesi

 

 

Türkiye'nin azalan nüfusu alarm verirken tartışmalar da sürüyor. Aile Bakanı, böyle giderse 20-25 sene sonra askere gönderecek genç bulunamayacağı uyarısında bulunuyor.

 

Savunma uzmanları, "Bizi Anadolu'dan sürerler" diyerek meselenin beka sorunu olduğunu söylüyor. İş adamları iş gücü kaybı yaşanacağına dikkat çekiyor. Tarihçiler, Türkistan'dan nüfus taşımaktan bahsediyor...

 

Geçen hafta Dünya gazetesi önemli bir istatistik yayınladı. Biz de zaman zaman yazıyoruz. Araştırmalar Türkiye'de 18-35 yaş arası 6,5 milyon gencin eğitimde ve istihdamda olmadığını gösteriyor. Bu, 88 ülkenin nüfusundan fazla ve AB ortalamasının iki buçuk katıymış.

 

Daha çocuk sahibi olmaya namzet mevcut nüfusu bile aile bağımlılığından kurtaramazken, memuru teşvikle çocuğa yönlendirmek, müsriflik yapıp tasarruf istemeye benziyor.

 

 

Dayakçıya tolerans

 

 

2017 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Zabıta Daire Başkanı'nın, herkesin içinde zabıta tokatladığı görüntüleri ortaya çıktı. Olay büyük reaksiyon oluşturdu. Her kesimden tepki geldi. Zorba müdür görevden alındı. Hakkında dava açıldı. Mahkeme beş yıl hapse mahkûm etti. Geçen hafta Denizli'nin bir ilçesinde CHP'li belediye başkanının kaldırım taşı döşetmek istediği zabıta memurlarını sopa ile dövdüğü görüntüleri çıktı. CHP medyası görmezden geldi. İşçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayan mecralar video görüntülerine rağmen 'iddia' diye verdi. Aksi olsa işin ucu Beştepe'ye kadar götürülürdü. Zorba zorbadır. Zorbalığın partilisi olmaz.

 

 

Büyük haksızlık

 

 

Yapımı devam eden millî uçak gemimizin maketi Teknofest'te Cumhurbaşkanı'na hediye edildi. Maket büyükçe bir şeydi. Bir ucundan Savunma Bakanı Yaşar Güler, diğer ucundan Deniz Kuvvetleri Komutanı tuttu. "Erdoğan için maketi bakanla paşa taşıdı" manşetini attılar.

 

Oysa 285 metre uzunluğundaki MUGEM uçak gemisi ile Türkiye dünyada altıncı olacak. İstanbul Tersanesinde yapılan gemi 50 uçak alacak. Evet maket bir masaya konulup böyle bir görüntü verilmeyebilirdi. Verildi diyelim, ne mahzuru var? Donanmadaki başarıyı görmeyip, eski Türkiye alışkanlıklarıyla kılçık aramak çarpık bakış açısının ürünü...

 

 

 

Fatih Selek'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.