Sosyal medyayı yöneten bir 'üst akıl' var mı?

A -
A +
DOÇ. DR. ALİ MURAT KIRIK
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi
murat.kirik@marmara.edu.tr
 
Günümüz siyasetinin sosyal medya aracılığıyla şekillendiğini söyleyebilmek mümkündür. Kamu diplomasisi yavaş yavaş dijital ortama kaymaktadır. Devletler dış hedef ve maksatlarına ulaşabilmek adına iletişim stratejileri belirlemektedirler. Ancak sosyal ağların çoğunun ABD merkezli olması birtakım endişeleri beraberinde getirmektedir.

'Üst akıl' kavramını kullanan ilk isim olan ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy, “Dünyanın her yerinde devasa ve amansız bir gizli yapı tarafından durdurulmak isteniyoruz” demiştir
 
Sosyal ağların kültür taşıyıcısı da olduğu asla unutulmamalıdır...
 
Teknolojik gelişmelerin art arda yaşanması, dünyanın global bir hâl alması ve iletişim akışının hızlanması inovasyon safhasının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu safhayı bilginin ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi şeklinde tanımlayabilmek mümkündür. Ancak bilginin kaynağının ne olduğu konusu birçok farklı tartışmayı da beraberinde getirmektedir. Günümüzde sosyal medyaya hızlı ve kolay erişim, Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube gibi ağları âdeta bir bilgi kaynağı durumuna getirmiştir. Katılımcı yapı ve zengin içerik özelliği, sosyal ağlarda her bir kullanıcının “üre-tüketici” duruma gelmesini sağlamıştır. Çünkü sosyal medyada kullanıcılar hem var olan muhtevayı tüketmekte hem de farklı içerikler üreterek diğer kullanıcılarla etkileşime geçebilmektedirler. Üre-tüketici kavramını ilk olarak Alvin Toffler kullanmıştır. Toffler, endüstri sonrası girilecek olan çağda, bireylerin kullanmış oldukları ürün ve hizmetlerin birçoğunun üreticisi konumuna gelecekleri tahminini aktarabilmek için bu mefhumu kullanmıştır. Nitekim günümüzde internet ve sosyal medya bunun hayata geçirilmesine önemli bir zemin hazırlamıştır.
 
SOSYAL MEDYA KÜLTÜREL YOZLAŞMAYA SEBEP OLUYOR
 
Sosyal ağların kültür taşıyıcısı olduğu asla unutulmamalıdır. Çünkü sosyal medya, dünyanın dört bir köşesindeki insanların sanal ortamda kendilerini göstermelerine ve birbirleriyle etkileşim sağlamalarına imkân tanımaktadır. Chen’in de ifade ettiği gibi sosyal paylaşım ağları aracılığıyla kültürel etkileşim kolaylaşmaktadır. Ancak bunun yanı sıra kültürel yozlaşma ve benlik kaybı da çocuklar ve gençleri bekleyen tehlikelerdendir. Nitekim Türkiye sosyal medyada bu riski çok yakından hissetmektedir. Özellikle sosyal medya melezleşmiş bir kültürü kullanıcılara sunduğu için çocuklar ve gençleri tehdit etmekte, bu durum ülkelerin geleceği adına da birçok olumsuzluğu beraberinde getirmektedir. Sosyal medyada meydana gelen algı yönetimi özellikle küçük yaşlardan itibaren çocukları etkilemekte ve geleceğin inşasında önemli problemlerin yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Bu durum sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da temel sorunudur. 
Sosyal medyaya çok farklı açılardan yaklaşmak gerekmektedir. Görsel paylaşımı, içerik oluşturma, sanal ortamda karşılıklı bir şekilde oyun oynama, video oluşturma ve paylaşıma, iş fırsatlarını yakalama, farklı konular hakkında araştırma yapma sosyal medyanın kullanıcılara sunduğu fırsatlar arasında yer almaktadır. Sosyal medyanın iletişim safhasında dönüşüm oluşturduğu ise aşikârdır. Çünkü sanal iletişimin gelişmesiyle birlikte yüz yüze iletişim sekteye uğramaya başlamış, ilişkiler de reelden sanal ortama kaymıştır. Fertler için sosyal medya, tanıdıklarla, arkadaşlarla ve dünyanın dört bir tarafında bulunan kişilerle iletişim hâlinde kalmak, yeni kariyer fırsatları yakalamak, ortak ilgi alanlarını oluşturmak amacıyla kullanılmaktadır.  Yani aslında kullanıcılar olarak bizler dijital dünyanın bir parçası durumuna gelmekte ve sanal kimliklerle yaşar bir hâl almaktayız. Sosyal medya kişiler için olduğu kadar kurumlar açısından da oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Sosyal paylaşım ağları müşterilere ve tüketicilere ulaşım açısından büyük bir potansiyeldir.
 
SİYASETİ SOSYAL MEDYA ŞEKİLLENDİRİYOR
 
Günümüz siyasetinin de sosyal medya aracılığıyla şekillendiğini söyleyebilmek mümkündür. Kamu diplomasisi yavaş yavaş dijital ortama kaymaktadır. Devletler ve politikacılar seçmenlerle doğrudan ilişki kurabilmek için sosyal medyayı tercih etmektedir.  Çünkü dünya nezdinde kamuoyu oluşturmak son derece önemlidir. Kamu diplomasisi iletişim temelli bir yapıya sahiptir. Devletler dış hedef ve maksatlarına ulaşabilmek adına iletişim stratejileri belirlemektedirler. İşte tam bu noktada sosyal paylaşım ağlarının önemi açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sosyal medya kamuoyu oluşturma gücüne sahiptir. Bu sebeple dijital diplomasiye günümüzde atfedilen değer giderek yükselmektedir. Ancak sosyal ağların çoğunun Amerika merkezli olması da birtakım soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. Örnek vermek gerekirse; sosyal paylaşım ağları içerisinde en çok kullanıcıya sahip olan Facebook, Mark Zuckerberg tarafından 2004 yılında Amerika’da kurulmuştur.  Popüler video paylaşım sitesi YouTube’un da merkezi Amerika Birleşik Devletleri'ndedir; 15 Şubat 2005'te 3 eski PayPal çalışanı tarafından kurulmuştur. Keza önce 140 karakterle çıkan daha sonra 280 karaktere ulaşan Amerika merkezli Twitter ise Jack Dorsey, Noah Glass, Biz Stone ve Evan Williams tarafından 2006 yılında geliştirilmiş ve kullanıcılara sunulmuştur... Bu misalleri artırmak mümkündür. Nitekim bu durum sosyal medyada Amerika etkisini gözler önüne sermekte ve 'üst akıl'ın varlığını sorgulamamıza neden olmaktadır.
Sosyal medya yeni siyaset anlayışının da temellerini oluşturmuştur. Sosyal ağların ortaya çıkmasından hemen sonra siyasetin yeni yüzü de sosyal medyaya doğru dönmüştür. Misalen 2008 yılındaki Amerika Bileşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimleri sosyal medyanın etkisinin hissedildiği ilk seçimlerdendir. Amerikalı vatandaşlar başkan adaylarının Facebook sayfalarının duvarında destekleyici mesajlar, rakip adaylar hakkında alaycı şakalar, soru ve cevap şeklindeki mesajlar paylaşmışlardır. Twitter’ın sunduğu verilere göre, sosyal medyadaki troller İngiltere’nin AB üyeliği referandumu gününde #ReasonsToLeaveEU etiketi ile binlerce mesaj göndermişler ve böylece algıyı yönetmeye çalışmışlardır. Hatta Facebook'un kullanıcı bilgilerinin gizliliğini ihlal etmesiyle ortaya çıkan Cambridge Analytica skandalı da tüm dünyada ses getirmiş, Trump’un seçim galibiyeti bu skandala bağlanmıştı. İşte bu ve buna benzer hadiseler sosyal medyada bir üst aklın var olup olmadığının tartışılmasına sebebiyet veriyor.
 
'ÜST AKIL'I İLK KULLANAN İSİM: JOHN F. KENNEDY
 
Sosyal medya aracılığıyla gündem belirlenebilmekte, suni kamuoyu oluşturulabilmekte ve algı operasyonları yürütülebilmektedir. Özellikle siyasetçiler, belirli bir amaca yönelik faaliyet gösteren kişiler, kurumlar ya da gruplar algı yönetimi amacıyla çeşitli stratejiler oluşturmakta bunun içinde ciddi çabalar sarf etmektedirler. Dolayısıyla onlar için sosyal medya biçilmiş kaftandır. Fakat sosyal medya ve 'üst akıl' arasında ince bir ilişki olduğu da açık bir şekilde ortadadır. 'Üst akıl' kavramını kullanan ilk isim Amerika Birleşik Devletleri’nin 35. Başkanı John F. Kennedy’dir. Kennedy, 'üst akıl'ı; “Dünyanın her yerinde devasa ve amansız bir gizli yapı tarafından durdurulmak isteniyoruz. Bu yapı nüfuz alanını genişletmek için örtülü araçlara dayanıyor; işgal yerine sızmaya, seçimler yerine ayak kaydırmaya, özgür tercih yerine yıldırmaya, gündüzün orduları yerine gecenin gerillalarına güveniyor. Bu öyle bir sistem ki ince ince örülmüş, çok etkili bir makinenin inşasına bolca insanî ve maddî kaynak tepiştirmiş durumda. Bu makine ise askerî, diplomatik, istihbarî, ekonomik, bilimsel ve politik operasyonları birleştirmekte. Hazırlıkları yayınlanmıyor, gizleniyor. Hataları manşete çekilmiyor, gömülüyor. Muhalifleri övülmüyor, susturuluyor. Hiçbir harcama sorgulanmıyor, hiçbir söylenti gazetede haber olmuyor, hiçbir sır ifşa edilmiyor” şeklinde ifade etmiştir. 
Türkiye’de de bir dönem 'üst akıl' gündeme getirilmiştir. 2016 yılında ABD Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 'üst akıl' vurgusu yapmış, oradaki gazetecilerden gelen “ABD yönetimi basın ve ifade özgürlüğü konusunda neden Türkiye’ye baskı yapıyor?” sorusuna, “Üst akıl dediğim olay da bu zaten. Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor. Türkiye’yi bölmek, parçalamak, güçleri yeterse yutabilmek” şeklinde cevap vermiştir. Sosyal medyada Türkiye aleyhine yapılan paylaşımlar, Türkiye’ye karşı operasyon yürütmeye çalışan terör örgütü liderlerinin sosyal medyada itibar görmesi, Twitter’ın terör örgütü SDG’nin lideri Mazlum Kobani kod adlı Abdullah Öcalan'ın "manevi evladım" dediği ve asıl adı Ferhat Abdi Şahin’in hesabını mavi tik ile onaylaması durumun vahametini açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
 
DÜNYAYA 'ÜST AKIL' MI YÖN VERİYOR?
 
Global siyasete yön veren ailelere bakıldığında Rockefeller’in ön plana çıktığı görülmektedir. Rockefeller ailesi 1800'lü yılların ortalarında John D. Rockefeller zamanında öne çıkmıştır. Sonrasında bir arkadaşı ile birlikte Clark and Rockefeller Co. ismindeki ilk şirketini oluşturarak Amerikan iç savaşı esnasında büyümüş ve gelişmiştir. Aile, halkın zihnini kontrol etmek için yükseköğrenim kurumlarına büyük bağışlar yapmış, ‘Rockefeller İmparatorluğu'na faydalı olacak düşünceleri yaymayı kabul eden profesörlerin maaşlarını da arttırmıştır. Araştırmacılar tarafından üst akılla ilişkili olduğu iddia edilen Rothschild ailesinin ise bugün 1000-1500 civarında ferdi olduğu ifade edilmektedir. Araştırmacıların çoğuna göre üst akıl bir ülkeden ya da devletten ziyade ekonomi baronlarının ta kendisidir. ABD İstihbarat Teşkilatı CIA temsilcisi, Amerikan Kongresi’nde yapılan bir bilgilendirme toplantısında sunmuş olduğu raporda istihbarat birimlerinin 2004 yılından itibaren, Facebook veri tabanını kullandığını ifade etmiştir. CIA’in kurduğu özel şirketler üzerinden siber casusluk faaliyetleri yürüttüğü bilinmektedir. Teşkilat, sosyal medyada Twitter mesajlarına, Facebook gönderilerine ve Instagram fotoğraflarına erişmek için 38 şirket kurmuştur.
'Üst akıl'ın bir uzantısı olarak nitelendirilen Bilderberg Toplantıları, dünya çapında etkin siyasi liderlerin, iş dünyasının önemli isimlerinin, medya ve akademi çevrelerinin en önde gelen temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen yaklaşık 120-150 kişilik özel toplantılardır. Bu toplantılarda sosyal medya aracılığıyla birbirinden farklı, toplumlarda kabul görmeyen tercihlere, yaşama sahip insanlara yönelik mesajlar gönderilmekte böylece toplumun kabulünü sağlayacak birtakım davranış ve görüşler benimsetilmektedir. Bundan dolayı toplantıda yer alan isimlerden sosyal paylaşım ağlarına yatırım yapılması istenmektedir. Şu bir gerçek ki; her ne kadar sosyal medya ve 'üst akıl'ın etkileşimi net verilerle kanıtlanmasa da kamuoyunu oluşturan, insanları sosyal medyada yönlendiren bir yapının var olduğu, hatta bunun ekonomik boyutlarının da bulunduğu dünyadaki Arap Baharı, Wall Street'i İşgal Et Eylemleri, Hong Kong’da suçluların iadesi adı altında Çin’e karşı yapılan ayaklanmalar bu durumun net göstergeleri arasında yer almaktadır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.