Kültürfizik hareketlerindeki kültür!

A -
A +

Suat Ungan
Trabzon Üniversitesi,
ungan@trabzon.edu.tr

 

Çoğu zamanlarda spor, halkın güvenini kazanmak için bir aracı unsur hâline gelmiştir. Baskıcı rejimlerin kitleleri bir alana yönlendirmeleri neticesinde spor için kitlelerin afyonu tanımlaması yapılmıştır.

 

Spor yapmak bir milletin dünya görüşünün yansıması olmuş, kültürfizik hareketleri tanımlamasındaki “kültür” kelimesi de bir düşüncenin, hayat tarzının göstergesi olmuştur.

 

 

Sporcuların yaptığı ısınma hareketleri için “kültürfizik hareketleri” tanımlaması yapılmaktadır. Bu fiiller tamamen fiziksel aktivite üzerine kurulu olmasına rağmen “kültürfizik” hareketleri denilmesinin altyapısında acaba hangi etkenler bulunmaktadır?

Bu sorunun cevabını, kültürün çok katmanlı tariflerinde aramak gerekmektedir. Cemil Meriç “Kültürden İrfana” isimli eserinde, “Dünyada kültürden daha kaypak mefhum tanımıyorum, tahlil edemezsiniz; çünkü unsurları sonsuz, tasvir edemezsiniz; çünkü bir yerde durmaz, manasını kelimelerle belirtmeye kalkıştınız mı, elinizle havayı tutmuş gibi olursunuz, bakarsınız ki her yerde hava var, ama avuçlarınız bomboş” diyerek kültürün tarifinin zorluğundan bir kaba sığmazlığından bahsetmektedir.

 

KÜLTÜRÜN JİMNASTİK MANASI

 

Kültürün yüzlerce tanımının yanında jimnastik anlamı da bulunmaktadır. Bu mefhum çeşitliliğinin içinde anahtar kelimelerden birisinin jimnastik olduğu görülmektedir.

Baskıcı rejimlerde çoğunluğu işçi sınıfının oluşturduğu gruplara ve halka, rejimin baskısını unutturacak, onlarda rahatlama sağlayacak, rejime ve yöneticilere muhabbeti ve itaati artıracak spor faaliyetlerine “rıza kültürü” denilmiştir. Burada rıza kelimesinin, yapılan fiili isteyerek yapmayı; kültür kelimesinin de yapılan hareketleri işaret ettiği görülmektedir. Bu kullanımda kültür kelimesinin jimnastik anlamının ön plana çıktığı görülmektedir.

Batılıların Osmanlıya “hasta adam” sıfatını yakıştırmasının aynı zamanda Türk ırkının yüzüne yansımasından korkulur olmuş, bu nedenle gürbüz nesil yetiştirme fikri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı. Daha sonraları, yeni doğan çocuklar için Gürbüz isminin verilmesi, “Gürbüz Türk Çocuğu”, “Yavru Kurt” gibi çocuk dergilerinin çıkarılması biraz da kaygının insan zihnine yüklemiş olduğu bilinçten kaynaklanmıştır. Yiğit Akın’ın “Gürbüz ve Yavuz Evlatlar” adlı çalışması Türkiye’nin spor tarihine ve spor anlayışına ışık tutar niteliktedir.

Osmanlının son zamanlarında Türk halkının sağlık bakımından görüntüsünün çok da iyi olmadığı bilinmektedir. Âkif, bir köy yerindeki insanları anlattığı şiirinde: “Bet beniz sapsarı bîçârelerin hepsinde/ Ne olur bir kişi olsun görebilsem zinde/ Şiş karın, sıska çocuklar gibi, kollar sarkık/ Arka yusyumru, göğüs çökmüş, omuzlar kalkık/ Gövde teşhirlere (iskelete) dönmüş, o bacaklar değnek/Daha yaş yirmi iken eller ayaklar titrek/” diyerek insanımızın durumunu tasvir etmiştir.

O dönemlerdeki salgın hastalıklar, yoksulluk, uzun süren savaşlar halkımızın çehresine çok derin ve acı bir şekilde yansımış; azınlık gençleri ile Türk gençleri arasındaki fiziki farklılık kendisini iyice göstermeye başlamıştır. Bu durumdan kurtulmak için gençleri spora yönlendirmek başvurulan ilk çarelerden birisi olmuştur ki “19 Mayıs” Gençlik ve Spor Bayramı isminin altındaki sır da bu gerçeklikte yatmaktadır.

 

KİTLELERİN AFYONU

 

Çoğu zamanlarda spor, halkın güvenini kazanmak için bir aracı unsur hâline gelmiştir. Baskıcı rejimlerin kitleleri bir alana yönlendirmeleri neticesinde spor için “kitlelerin afyonu” tanımlaması yapılmış, İspanya Kralı Franco’ya “Bu yokluk döneminde kitleleri suhulet içinde yönetmeyi nasıl başardınız?” diye sorulduğunda, o da “Onları yüz binlik beşiklerde uyuttum” diyerek sporun rejimin aracı unsuruna nasıl dönüştürüldüğüne ve kitleleri rıza kültürü ile nasıl yönlendirdiğine işaret etmiştir… Kitleleri etkilemenin, bir kanala yönlendirmenin en cazip, en kolay yollarından biri taraftar üzerine oynamak olmuştur…

Hastalıklara karşı dirençli, sigara ve alkolden uzak, bedenî yapısına hükmedebilen, atletik bir insan yetiştirme de kültürel bir düşüncenin ürünüdür. Kişiler, bedensel hareketleri yapmış olduklarında hayat felsefeleri ile bedensel hareketlerini birleştirmiş olmaktadırlar. İlk zamanlarda jimnastik hareketlerine ayak talimi bile denilmekteydi. Hâlen askerde eğitime talim denilmekte, türkülerde bile askerde olan sevgili için “Sen git yârim talime de ben yolunu beklerim…” diye türkü yakılmaktadır. Burada jimnastik kelimesinin ayakları belirli hareketleri yapmak için alıştırmak, eğitmek anlamı vardır…

Beşiktaş Kulübünün ilk isminin Beşiktaş Basiret Osmanlı Jimnastik Kulübü olması dikkat çekmektedir. Sözlükte, basiret kelimesi için “doğru görüş”, “uzağı görüş”, “seziş”, “uyanıklık”, “kavrayış” anlamları bulunmaktadır. Kelimede geleceği inşa etme, geleceği görme, geleceği önceden fark etme anlamı ağırlık kazanmaktadır. Kişiler spor yaparak gelecekte olabilecek muhtemel problemlerin önüne geçmeyi amaçlamışlardır ki bu da ancak geniş bir spor kültürü anlayışı ile mümkün olmaktadır.

 

HİTLER’İN ÜSTÜN IRK GAYESİ

 

Birinci Dünya Savaşı’nın getirmiş olduğu yoksulluk, halkları çok zor duruma düşürmüş, insanlara çok büyük sıkıntılar vermeye başlamıştı. Avrupa’da salgın hastalıkların baş göstermesi üzerine devletler, bebek ölümlerini azaltmak, ırkın ıslahını geliştirerek Roma dönemindeki heykellerde görüldüğü gibi gürbüz, adaleli, fizikli nesiller yetiştirmek için sağlık politikaları oluşturmaya başladılar. Hitler’in üstün ırk oluşturma gayreti de spor politikalarının bir parçası olmuştur. Alman ırkını oluşturmak, onun biyolojik üstünlüğünü vurgulamak isteyen Hitler, fizik yapısı güçlü kişilerin evlenmelerine, eş seçimlerine, onların çocuk sayılarına müdahale ederek ırk ıslahını gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bolşevikler bu amaçla tüm vatandaşlarını eğitmek için beden terbiyesine dayanan “fizkultura” denilen modeli geliştirmiştir. Halk sağlığı politikalarının en başat unsurunu ise spor hareketleri meydana getirmiştir. Çünkü gelecekte çıkacak bir savaşa insanların bedenen hazır olmaları için belirli dönemlerini spor ile geçirme gerekleri vardı…

Türkiye, dünyadaki bu modellerden esinlenerek 1938 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünü kurmuştur. Daha sonraları beden eğitimi dersleri bütün okullara yayılmış, spor yapmak bir milletin dünya görüşünün bir yansıması olmuş, “kültürfizik hareketleri” tanımlamasındaki kültür kelimesi bir düşüncenin, hayat tarzının göstergesi olmuştur.

Önceleri “fizikkültür” diye tarif edilen kavram zamanla “kültürfizik” şeklini almıştır. Jimnastik kelimesinin kültür kelimesinin eş anlamı olacak şekilde bir dönem kullanıldığını da göz önünde bulundurduğumuzda, kültürfizik hareketlerinde kültürün; hem bir hayat, düşünce tarzını hem de jimnastik kelimesini temsil ettiği sezilmektedir…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.