Halime Gürbüz

- Bu yıl da "anneler günü kampanyası" adı altında, küçük ev aletlerini yaygınlaştırma ve sevdirme günü kutlanmıştır.

Zor da olsa randevuyu koparmıştık ve röportaj başladı. İşte karşımda 'Filinta Keller Kulübü' genel başkanı, başlıyor anlatmaya;

Kabul, ben de bezdim! Sanki şimdiye dek herkes biliyormuş da, bugünü bekliyormuş gibi, ne yana kafamızı çevirsek 'kolbastı'. Adını ilk duyduğumda bir börek çeşidi zannetmişken, seyredince "yav, ne enerjik gençler, vay anam bu nasıl hareketler?

Tüketim topraklarında amansız bir savaş yaşanmaktadır. Marketos, süpermarket diyarının kötü kralıdır. Kalesinden bet kahkahalar atarak gıda piyasasını istila etmekte, bakkalları tek tek yok edip, geçtiği yerleri yakıp yıkmaktadır.

Dünkü sempozyumda 'gereksiz toplumsal endişeler' başlığı altında 'beslenen evcil hayvanla sosyal mesaj mı verilmek isteniyor?' sorusuna cevap arandı. Bulunan cevaplar, tercihler ve mesajlar ne işe yarayacağı bilinmeksizin şöyle sıralandı;

Erkeklerin tıraş olurken gösterdikleri bir takım tipik davranış ve tutumlar vardır. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi ise; tıraş kremi yüze sürüldükten sonra tıraş olmaya başlanan noktadır. İşte bu nokta er kişinin karakteri, yaşam koşulları, psikolojik durumu, hayata bakış açısı vs. gibi bir sürü özelliği ile ilgili bize bilgi verir:

İlişkilerde ayrılık diplomasisi önemli bir husustur. Başlarken her şey iyi güzel de, bitirirken çok az insan 'dürüst' olabiliyor. Üzerinde ödev yapılmadığında uydurulan mazeretlerden daha uzun düşünülmüş bahaneler olsa gam yemeyeceğim. İşte 'madem dürüst olacak cesaretim yok neden bir tarafımdan uydurmayayım' mantığıyla dizi dizi inciler halinde sevgiliye sunulan saçmalıklar;

Şu şampuan reklamlarına inanmaya kalksak ne cepte para kalacak ne kafada saç! Saçına küre asanlar mı dersin, jojoba hülyalı ormanlarda gezenler mi... 'hayatımızda senden daha pisini görmedik' dercesine 'sizin şampuandan daha ötesine ihtiyacınız var' sloganıyla sinir edenler mi, saçını savurup milleti sandalyelerinden düşürenler mi?..

Kullanımı sanal yazışmalardan tutun da iş başvuru formlarına kadar yayıldı. Pandomimin yazı versiyonu bir nevi... İşte yazıda kullanılan 'gülücük ifadesi'nden karakter tahlili;

Flaş flaş! Aldığımız istihbaratı değerlendirerek Danimarka paranoyaklar ve komplo teorisyenleri toplantısına sızmayı başardık. Toplantı başkanı Ona Neşüpphe söze başladı;

Yılın asosyali seçilen, pek bir sayın Münferit Tektabanca'yla zar zor iletişime geçtik ve sorduk; asosyallik nedir? "Efem, asosyal sosyal olmayandır. Kendini toplumdan izole etmeyi başarmış şanslı bireydir. 'Ortamlar'ı pek sevmeyen, kendi kendisinin efendisi olmayı yeğlemiş bahtiyar şahsiyettir.

9. hafta: Seni seviyorum

Tarzım ve tercihim olmasa da bugün ciddiyim. Amaç yanan bu ateşe bir odun atmak değil; Fuzuli'nin dediği gibi; "sussam gönül razı değil"

Üzerinize afiyet, bir süredir yine, "on dolara adam öldürenlerin" ülkesindeydim. Hiç durmadan yiyenlerin, "Dünya benim etrafımda dönüyor" diyenlerin diyarı yani...

Bu belge ile resmi olarak yetişkinlikten istifa ettiğimi bildiririm

Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır. Markete geçer, ıspanak alır. Koştura koştura eve döner. Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar. Kendi üstünü değiştirir, mutfağa koşar. Bir yandan ıspanakları yıkar, bir yandan da sofrayı hazırlar. O da ne?! Yoğurt almayı unutmuştur! Ispanak yemeği bu, yoğurtsuz olmaz!

Son haftalarda herkes sürekli devreden malum şans oyunundan gayrı bir şey düşünemez olmuştu. İnsanların 'gözü dönmüşlükleri' başımızı döndürmüştü ki, eeelli bin tl'lik ikramiye sonunda birilerinin eline geçti, yorgan gitti kavga bitti..

Kadın kısmısı, güzelliğin olduğu her yerde vardır. Birileri "Bu işte güzel para var" demiş olsa gerek ki kadın adaylarımız siyasette de biz seçmenlere bir güzellik yapmak için adım atmışlar.

Kapı yanında çıkarıldığı yerde ulu sahibini bekleyen baba terliği, evdeki bütün terliklerin en yetkilisi ve en büyüğü olsa da, terliklerin efendisi; 'misafir terliği'dir! Tıpkı sadece misafir geldiğinde ortaya çıkarılan kırk iki parçalık yemek takımı gibi Türk misafirperverliğinin doruk noktası, bir nevi yol-yordam nesnesidir.

Ekonomik kriz esintisiyle birlikte herkes için çok daha kıymetlenen 'para'yı bankamatikten çekmek fobi haline geldi.