Halime Gürbüz

yalnız olanlara; Aşk, bir kelebek gibidir. Peşinden koştukça hep senden kaçar... En iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunuverir.

Ayaktayken rüya görüyorum. Hayır olsun inşallah. Ben yazar oluyorum. Bir kasılıyorum, bir havalanıyorum kiii sormayın...

Abuk Prens'in çok kötü, fena, bet bir üvey annesi varmış. Kötü kraliçe, her gün aynaya bakıp; "ayna ayna söyle bana şu prens teşekkürü bir puanla kaçıracak mı?" dermiş. Ayna da; "sayın veli, oğlunuz deli, derste geri, anarşistlikte ileri" dermiş.

Manik Martı Bünyamin, aslında ne manik ne de manyaktı vakti zamanında. Akıllıydı, zekiydi. Guguk Fakültesi Kuş Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Azmi, çalışkanlığı ve gözü pekliği sayesinde, kısa sürede Emniyet Müdürlüğü Kuşlar Söyledi Masası Şefliğine yükselmişti.

Deniz, orman, kaplıca. İhlas Armutlu Tatil köyü... Zeytin, çam ve iyot kokusunun usulca kucaklaştığı bu yer tıpkı mesut , dingin bir Sait Faik öyküsü...

Sizinkiler de kayboluyor değil mi? Her gün bir çorap daha yalnız kalıyor.

Element:Kadın Sembolü:Ca-diN

Ünlü grafoloji uzmanı Prof. Zııteeren Khöy; imzanın, 'kişiliğin plakası' olduğunu açıkladı ve şöyle devam etti: "İmza, basit bir karalama değildir.

Sıradan bir günde, bir entelin başına gelebilecek sıradan kazalar:

Tüketim topraklarında amansız bir savaş yaşanmaktadır. Marketos, süpermarket diyarının kötü kralıdır. Kalesinden bet kahkahalar atarak gıda piyasasını istila etmekte, bakkalları tek tek yok edip, geçtiği yerleri yakıp yıkmaktadır.

Sevgili "Okunaksız doktor yazısı mağdurları derneği" büüklerimin dikkaytine!

Sosyal arızalarda liste başıdır 'bakışırken kapışmak.' Durduk yere zuhur eden bu meçhul dalaşma biçiminin içi boş, seyri ise bir o kadar hoştur...

-Hayallerindeki ayakkabıyı asla bulamazsın. -Arkadaşlarla birlikte tartıldığınız tartı hep bozuktur.

Dominique Larry (Napolyon'un baş cerrahı olur kendisi), 1790 yılında hastaları hastaneye yetiştirmek için hafif, fayton benzeri bir araç tasarladı. İki yıl sonra da bu araç, yani ambulans, Fransa Avusturya savaşında hayata geçti.

Yazıldığı gibi hapşıranlar: Makamıyla, gürültüsüyle insanlık için ideal düzeyde hapşıranlardır. Hapşu... Bu kadar! Ölçü birimi; desibeldir. Hapşırığının kaçma-yakalama sınırında her âdemoğlu gibi gergin olurlar. Dudakları aşağıya sarkıtır, kafayı geri atar, 'hiiuuf, hiuvvv' gibisinden çıkarırlar.

Zap yapar gibi âşık olanlar: Bu kategori aşıkları, televizyon seyreder gibi yaşarlar ilişkilerini.

Oradan buradan araştırma yaparken karşıma çıktı bu metin.

Koyunlar hem otluyor hem de hararetli hararetli konuşuyorlardı. - Bizim çoban pek keyifsiz bugün mevzu nedir koçum?

Efendim, her kim cemiyet içinde yer etmek arzusunda ise , "telefon" telaffuz edilen asrı zaman keşfinin âdâb-ı muâşeretini bilmesi, uygulaması ve bittabi emsal teşkil edecek tele-hasbihaller yapması zaruridir! Şart! İş bu fikriyatın cazibesinden mütevellit, biz de bu okurlarımız için "hatmetmekte" olduğunuz bu tefrikayı kaleme almayı münasip gördük...

Vesikalık fotoğraf, tüm bürokrasilerin vazgeçilmez tutkusu. Muhtelif kamu kurum ve kuruluşlarına, yavukluya, eşe dosta sunulan "bu cansız hatıram..."ların, sayısı kim bilir kaç yüzdür. Bu kadar çok fotoğrafı ne yaparlar? Soba mı tutuştururlar? Yoksa izmaritle gözlerini mi yakarlar?