Hasan Sarıçiçek

Mühim olan neticeyse, dün Milli Takımımız amaca hizmet eden bir oyun oynadı. İlk 5 dakikada 2-0 öne geçti ve maçı kafasında bitirdi. İşte o andan itibaren, o ilk 5 dakikada 2 gol yiyen Arnavut Milli Takımı oyunun hakimi oldu. A Milli Takımımız'dan daha fazla top çevirmeye başladı. Cesaretlenip kalemize gelmeye başladı ve o gelişler, Milli Takımımız'ın savunma zaaflarını ortaya çıkardı.

Ünlü M.United Kulübü'nün menajeri Alex Ferguson!..

İki hafta önce "F.Bahçe için lig şimdi başlıyor" demiştik. F.Bahçe o iki haftayı paldır küldür ama kazasız kapatmayı bilmişti.

Futbol Federasyonu'nun metin, kurgu, sunum üstüne bir dizi eleştiriler yapılan "LÜTFEN" kampanyası için 750 milyar lira ödendiğini daha önce duymuştuk.

Ayıp!.. Süper Lig'de böyle hakem hataları olduğu sürece hiçbir Türk takımı Avrupa'da başarılı olamaz!.. Bu zihniyetin getireceği alışkanlıklar da büyükleri Avrupa'da taçlandırmaz, küçültür.

Ortalığı bir "kirlilik'' muhabbetidir aldı gidiyor. "Futbolumuz kirlendi.'' "UEFA ve FIFA çevrelerinde Süper Lig, Kolombiya Ligi gibi görülüyor!''

Artık F.Bahçe için bu ligde kolay maç yok. İşte "kolay" denilen Malatyaspor maçı... Dişe diş, kora kor bir mücadele olup çıkıverdi.

Bugün, size bir aşktan bahsedeceğim. Ama bu, ne genç bir kıza duyulan aşk ne de zengin olma sevdası... Aksine, bu aşk Türkiye sevdası... Hem de ABD'nin karizmasına rağmen...

Yalan rüzgârı!.. Ya da?.. ''Zengin'' ve ''Züğürt!''ün ayak oyunu... Ya da? ''Gurur'' ve ''Utanç!' Türkiye Kupası'ndaki F.Bahçe - Kayserispor mücadelesine belki siz daha da uygun bir yorum getireceksiniz... Ama benim maç esnasındaki yorumum bu...

Aslında bu yazının başlığını ''Hayali Fener'' diye atacaktım. Ama Sepp Piontek, Milli Takım günlerindeki heyecanı ile başlığı benden önce verdi.

Lutz-Michael Fröhlich, Manuel Graefe, Olaf Blumenstein, Felix Zwayer, Jürgen Jansen ve Dominik Marks!.. Onlar da kim, demeyin...

"Bu F.Bahçe değil iki, yüz kere, bin kere de oynasa dünkü Real Zaragoza'yı yenemez?" diyebilecek bir Allah'ın kulu çıkar mı şu gök kubbenin altında bilmiyorum.

Hepsi yalan bu sahi; Kayserispor önünde Ümit Özat, Alex, Tuncay, Nobre (2) ve Aurelio ile gol şovu yapan F.Bahçe, bu haliyle bile Avrupa beyi olmanın fersah fersah uzağında ama 'Cüceler Ligi'nin de devi olmaya devam etmekte.

Futbolcu Uğur Yıldırım'a kimse yüklenmesin, ''Neden Hollanda Milli Takımı'nı tercih etti?'' diye. Çünkü değer bilmeyenlerin şikayete hakkı yoktur. İşte vatan, bayrak; kısaca Türkiye'ye sevdalı Sinan Şamil Sam örneği ortada...

Korkunun ecele faydası var mı? Christoph Daum'a soruyorum, Süper Lig'in altını üstüne getiren F.Bahçe bu mu? Bir şey daha soruyorum, "Türkiye'de futbol keyfi diye keçi boynuzu mu çiğniyoruz?" Lütfen umutlarımızı kırmayın.

Son maçlarda seyirci ortalaması 18 bine düşen F.Bahçe, İstanbulspor'a karşı kapalı gişe oynadı. Bu ilginin sebebi yeni transfer Nicolas Anelka'ydı. Ama tribünler yarım saatte kararını verdi.

Efendim, gazeteciğimizin ilk yıllarında bir spor muhabiri için en zor şey, ''Kapalı kutu'' denilen G.Saray'ı takip etmekti.

Ne maç sonucu, ne Alex, ne de Nobre!.. Hiç ama hiç biri R.Madrid'in "Sanal yıldız", M.City'nin de "Uyumsuz" diye gözden çıkardığı Fransız oyuncu Nicolas Anelka kadar merak edilmedi dün.

İnsan muhteşem bir varlık ama bir o kadar da duyarsız. Şöyle ki... Futbol Federasyonu, Güney Asya'da yaşanan afet sebebiyle felaketzedeler yararına anlamlı bir organizasyon düzenlemişti. Süper Lig'in Hakan Şükür dışındaki tüm kalbur üsttü futbolcularını İnönü Stadı'nda bir araya getirdi.

Biliyorum, bugün herkes F.Bahçe'nin galibiyetine övgüler dizecek. Ben ise madalyonu tersine çevireceğim ve yazıya ''Ç.Rizespor'un kulübesinde dün Bülent Albayrak yerine Rıza Çalımbay oturuyor olsaydı, F.Bahçe bu kadar kolay kazanabilir miydi?'' sorusuyla başlayacağım.