Hasan Sarıçiçek

Hepsi yalan bu sahi; Kayserispor önünde Ümit Özat, Alex, Tuncay, Nobre (2) ve Aurelio ile gol şovu yapan F.Bahçe, bu haliyle bile Avrupa beyi olmanın fersah fersah uzağında ama 'Cüceler Ligi'nin de devi olmaya devam etmekte.

Futbolcu Uğur Yıldırım'a kimse yüklenmesin, ''Neden Hollanda Milli Takımı'nı tercih etti?'' diye. Çünkü değer bilmeyenlerin şikayete hakkı yoktur. İşte vatan, bayrak; kısaca Türkiye'ye sevdalı Sinan Şamil Sam örneği ortada...

Korkunun ecele faydası var mı? Christoph Daum'a soruyorum, Süper Lig'in altını üstüne getiren F.Bahçe bu mu? Bir şey daha soruyorum, "Türkiye'de futbol keyfi diye keçi boynuzu mu çiğniyoruz?" Lütfen umutlarımızı kırmayın.

Son maçlarda seyirci ortalaması 18 bine düşen F.Bahçe, İstanbulspor'a karşı kapalı gişe oynadı. Bu ilginin sebebi yeni transfer Nicolas Anelka'ydı. Ama tribünler yarım saatte kararını verdi.

Efendim, gazeteciğimizin ilk yıllarında bir spor muhabiri için en zor şey, ''Kapalı kutu'' denilen G.Saray'ı takip etmekti.

Ne maç sonucu, ne Alex, ne de Nobre!.. Hiç ama hiç biri R.Madrid'in "Sanal yıldız", M.City'nin de "Uyumsuz" diye gözden çıkardığı Fransız oyuncu Nicolas Anelka kadar merak edilmedi dün.

İnsan muhteşem bir varlık ama bir o kadar da duyarsız. Şöyle ki... Futbol Federasyonu, Güney Asya'da yaşanan afet sebebiyle felaketzedeler yararına anlamlı bir organizasyon düzenlemişti. Süper Lig'in Hakan Şükür dışındaki tüm kalbur üsttü futbolcularını İnönü Stadı'nda bir araya getirdi.

Biliyorum, bugün herkes F.Bahçe'nin galibiyetine övgüler dizecek. Ben ise madalyonu tersine çevireceğim ve yazıya ''Ç.Rizespor'un kulübesinde dün Bülent Albayrak yerine Rıza Çalımbay oturuyor olsaydı, F.Bahçe bu kadar kolay kazanabilir miydi?'' sorusuyla başlayacağım.

Bu medya, Beşiktaş'a uluslar arası bir vizyon kazandırmayı hedefleyen Serdar Bilgili'yi ''Katılımcı yönetim gösteremiyor'' diye çok ağır eleştirdi.

Eğri oturup doğru konuşalım... İlk yarının en sancılı takımı Beşiktaş'tı. Siyah - beyazlıların geçen sezon yaşadıkları 10 şiddetinde deprem gibiydi. O ağır darbeyi atlatmak her babayiğidin harcı değildi.

"Hagi, Terim'in eline su bile dökemez!" diyen şu Ümit Karan'a çok kızıyorum. Eminim ki Hagi de kızıyordur Fatih Terim de... Be kardeşim... Tamam anladık, Hagi dünya çapında bir futbolcuydu. Ona bir diyeceğimiz yok. Ama teknik adamlıkta daha ağzı süt kokuyor. Henüz yolun başında.

ATV'nin Basketbol Ligi'nin naklen yayınlaması çok akıllıca, müthiş bir olay... Pop star... Top star değil... Yüzde yüz heyecan...

"Son 10 yılda sadece 2 kez maça gittim!" Bu bomba gibi sözler, şu an Futbol Federasyonu Başkan Danışmanı ve daha önceleri de MHK Başkanlığı yapan Ahmet Güvener'e ait. Pekii neden bu kaçış?

Vay... Vay... Vay... Ortalık yine toz duman... Hem de uluslararası yarışta kendine saygın bir yer arayan ülke futbolu için "artık kabuk kırılıyor" demeye hazırlandığımız bir dönemde iddialar yine gırla gidiyor... "Şike" ve "teşvik..."

G.Saray, Trabzonspor ve Beşiktaş. Kısaca hepsi 10'u arıyor! Aranan şahsın koparıcı özellikleri olacak... Saha içini radar gibi okuyacak... Süper beyne sahip olacak.

Transfer pazarında yıldız avına çıkan F.Bahçe, Anderlecht'in golcüsü Dindane ile söz kesmiş. Hem de sadece bonservisine 6 milyon euro ödemeyi taahhüt ederek.

Lig TV'deki program sonrası, "İlk yarının en başarılı teknik adamı kim?" şeklinde bir soruya muhatap oldum. Soruyu soran cevabı "Christoph Daum değil mi?" diye empoze etmek için acele etti. Sordum, "Niçin Daum?"

Ne G.Saray, ne de Beşiktaş mağlubiyetleri... Hepsi yalan... Gerçek olan şey Süper Lig'in bu yarıdaki lideri; Kadıköy'ün Kralı.

Sevgili Mehmet Atalay, Türk sporunda reform anlamına gelen ciddi atılımlar yaptı. "Özerklik" bunun en çarpıcı olanı. Beni de son derece memnun eden bir karar.

Enfes bir gece!.. Futbol, tempo, gol ve heyecan!.. Hatta, ''strateji'', taktik dehâ ve daha ötesi... Kısaca ne ararsanız vardı G.Saray - F.Bahçe derbisinde. Tek eksik Aurelio 'suz Fener'in fersiz oluşuydu.