Siyasetin tadı kaçtı…

A -
A +

Mal ve hizmetlerin kâr amacıyla üretilip piyasada serbest satılmasına dayanan bir ekonomik sistem içindeyiz. Mal ve hizmetlerin fiyatlandırması sahipleri tarafından belirlenir. Buraya kadar tamam ancak insanlar gibi kurumların da kanunların üzerinde uymaları gereken ahlaki kaideleri olmalıdır. Fırsatçıların enflasyon ortamında daha çok kazanç elde etmek için ilk günden başlayarak depo ile raf arasında başlattıkları etiket yükseltme turlarının son kurbanı “Çay” oldu.

Günlük olarak aktörler değişse de başlıklar değişmiyor. Hayatımızı zorlaştıran önemli sıkıntılar olduğu tartışmasız olarak var. Hangisinin daha önemli olduğu kişinin yarayı nereden aldığına bakar; insanın canı ağrıyan yerindedir!..

Ekonomik sıkıntıların ilk sırada olduğu söylense de öncelik mağduriyete göre değişiyor. Önceki gün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Uyuşturucu ile mücadele Toplantısı”nda yaptığı açıklamada uyuşturucu suçlarından cezaevlerinde 106 bin tutuklu ve hükümlü olduğunu açıkladı. Bu sayı Anadolu’da bir şehir nüfusudur.

Anlamadığım şey TV ekranlarında, sosyal medyada, gazete manşetlerinde bu tehlikenin gündeme alınmayıp, yeterince tartışılıp, konuşulmaması. Sanki belanın etrafına bir duvar örülmüş, tehdit ve tehlikeler kamuoyu gündeminden saklanıyor. Üzerini örtmekle beladan kurtuluş yol değil ki…

Kılıçdaroğlu’nun el kol hareketlerini “nasıl okumalıyız” diye günlerce tartışanlar bu belaları görmezden geliyor. Hâlbuki gerçek şu ki; eğer aile ve çocuklar için bir tehlike varsa diğerleri arkaya düşer. Aileyi kaptıranlar son sığınağı kaptırmış demektir.

Birbirinden bağımsız gibi görünen ekonomik ve sosyal bütün bu sıkıntılar aslında bir bütünün parçaları. Hepimizin kıyısından köşesinden bulaştığımız siyasi mücadele merhum Menderes ile başlayan bir duvar örme hikâyesinden ibarettir. Her lider iktidar dönemi süresince ördüğü duvarın iktidardan giderken yeniden yıkıldığına şahit oldu.

Menderes ile başlayan bu gelgitler Demirel’le, Özal’la devam edip bugüne ulaştı. Sonrası için neler olur kimsenin bir fikri yok. Bu duvar, fukaralık ve yoksulluğun aşılması ile sınırlı değil. Bu duvarı yıkanlar ete kemiğe bürünüp her dönemde farklı isimlerle karşımıza dikilen bir zihniyettir.

Daha iyi bir hayat vadederek iktidara gelen muhafazakâr iktidarlar gittiğinde, isimleri değişse de muhalefet hep aynı yerde kaldı.

2023 seçimlerine kadar olan süre harbiden zor geçeceğe benziyor çünkü film başa sardı. Muhalefet siyasi mücadeleyi yine tehditler savurarak kendi ölçüleri ve zeminine indirdi. Kılıçdaroğlu’nun Mayk Hammer tipi operasyonları hatırlatan politik üslubunun toplumda karşılık bulması travmatik bir olaydır. Seviyesi yakında gece baskınlarına kadar düşerse şaşmamak gerek.

İktidarın sorumluluğu, bu tehdit diline karşı muhalefete laf yetiştirmek değil seçmeni ikna etmektir. Bunun gereği, gündemi muhalefete teslim etmemek olmalıdır. Bizim gündemimiz; havalimanlarında kullanılmayan pistlerin yıkımı değil. Derdimiz, azmanlaşan iç göç, dış politikada daraltılan çember, uyuşturucu tehdidi altındaki gençlik, yaygınlaşan şiddet olayları, suç işleme oranlarındaki artış, artan boşanmalar ve yıkılan aileler gibi devasa belalardır...

Bütün bunlar muhalefeti hiç ilgilendirmiyor ve tehdit değil. Peki, bunlar derdiniz değilse sizin derdiniz ne? Biz bu mücadeleyi geçmişte de defalarca yaşadık. Siyasi mücadele yine muhalefetin kurguladığı sahasına çekiliyor.

Önceki gün çağrıda bulunan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş “Gelecek adına üç oy fazla almak için, karmaşaya sebep olacak sözlerden liderler başta olmak üzere herkes kaçınmalı, bununla seçim propagandası yapılamaz” demiş. Söylemesi kolay ama gel de bunu muhalefete anlat.

Gelecek için çözüm üretemeyenlerin sokak dilini, tehdit ve sataşmaları siyaset dili yapması anlaşılabilir. Ekonomide kullanılan “Kötü para iyi parayı piyasadan kovar” kanunu sağlık durumları bozuk olsa da siyaset için de geçerli.

Ekonomik daralma ve mağduriyetleri sandıkta öfkeye dönüştürmek için çırpınıyorlar.

Duvarlar işte böyle örülüyor…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.