Ali kıran baş kesen Ya da zorba hukuku

A -
A +

11 Eylül'de yapılan terör saldırısından sonra Amerika'nın takındığı tutum, uluslararası hukuk açısından pek çok yeni tartışmayı ve ileride çözümü imkansız ya da çok zor olacak meseleleri gündeme getirmiş bulunuyor... Son olarak Başkan Bush'a verildiği belirtilen özel askeri mahkeme kurdurma yetkisi ve bu mahkemelerin yargılama usulü, İngiltere de dahil olmak üzere Avrupa'da (ne oluyoruz?) sorusunun daha yüksek sesle sorulmasına yol açtı. Evet, Amerikan iç savaşı sırasında Başkan Abraham Lincoln ve İkinci Dünya Harbi sonrasında da Franklin Roosevelt tarafından kurdurulan mahkemelerin yetkileri ve yargılama usulü gerçekten dehşet verici! Bu mahkemelerin mahiyeti hakkında henüz detaylı bilgi verilmemiş olmakla birlikte (bu bilginin verilip verilmeyeceği de kesin değil), şimdiye kadar açıklanan ve yalanlanmayan malumata bakılırsa, bu mahkemeler ülke sınırları da gözetilmeksizin her yerde, mesela, Afganistan topraklarında, ABD savaş gemilerinde veya ıssız bir adada kurulup, suçlu diye çıkarılan kişilerin yargılanması ve infazı (yani idamı) hızla gerçekleştirilecekmiş!.. Eğer söylenenler doğru ise Başkan'ın istediği suçluyu o mahkemeye çıkartma yetkisi de olacakmış! Ve bu mahkemelerin kararı da temyize açık olmayacakmış. Hatta bu mahkemelerle ilgili olarak ABD Başkanının yetki ve uygulamaları da tartışmaya açık değilmiş!.. Kısacası Amerika "Süper Güç" olmanın bütün imkan ve avantajlarını sınırsızca ve fütursuzca kullanıyor. Kendi menfaatlari söz konusu olunca, herkesten çok savunduğu insan hakları, hukukun üstünlüğü, uluslararası anlaşmalar veya devletlerarası ilişkiler vs. hepsi bir kalemde geçersiz kılınıyor. Genellikle "üçüncü dünya" ülkelerine karşı kullandığı bu sınırsız ve kuralsız güç uygulaması, şu anda ABD'yi dengeleyecek bir karşı güç olmadığı için kimse tarafından engellenemiyor. ABD'nin rakipsizliği, onun herkese boyun eğdirmesini kolaylaştırırken, dünya dengelerinde de onulmaz yaralar açacak gibi görünüyor. Son olarak Afganistan'daki uygulamaları bir çok yönden (misket bombalarının kullanılması, sivillerin bombalanması, ABD askerlerine teslim olanların dahi öldürülmesi emrinin verilmesi vs. vs...) uluslararası savaş hukukuna açıkça aykırı. Ama Cenevre anlaşmasını hatırlayan ve hatırlatan kimse yok ne yazık ki. Bırakın bu hatırlatmayı, ABD hoşuna gitmeyen haberleri yayınlayan El Cezire televizyonunu susturmak için bile her yola başvuruyor. Televizyonun stüdyosunu füze ile vurmak dahil. Ama bu hareket bile bir hedef ıskalama olarak herkes tarafından yutuldu nedense. Tekrar şu askeri mahkemeler konusuna dönecek olursak; Avrupa Birliğine üye olmak için idam cezasının kaldırılmasını şart koşan üye ülkeler, şu anda ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. "Ya bizden yanasınız ya teröristlerden... Herkes safını belirlesin!" ihtar ve tehdidi ile Amerika'nın yanında saf tutan İngiltere, Fransa ve Almanya ve diğerleri şimdi kara kara düşünüyor, bu işin içinden nasıl çıkarız diye. Avrupa Medeniyeti vahşi batının geri dönüşünden ötürü şaşkın. Zira bu mahkemelere terörist diye çıkarılanın vay haline. Ne adil yargılanma garantisi, ne kendisini savunma imkanı, ne o ne o... Başkan ne diyorsa o! Başkanın astığı astık, kestiği kestik... Yani durum şöyle; "Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit ol mahkemenin hükmüne adalet mi dirler" Günümüzdeki sayısız anlaşma ve insan hakları konusunda getirilen güvencelere burada giremeyeceğiz. Ama sadece İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin birkaç maddesinden söz edelim: Madde 2: "Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir." Madde böyle diyor ama, hostes veya pilot tipini beğenmediği için Amerikan orijinli olmayan bir yolcuyu (bu kişi ABD vatandaşı dahi olsa) uçaktan indirebilir! Madde 8: Her kişinin, kendisine anayasa, ya da yasa ile tanınan ana haklara aykırı işlemlere karşı fiili sonuç verecek biçimde, ulusal yargı organlarına başvurma hakkı vardır. Madde 9: Hiç kimse keyfe göre tutulamaz, alıkonulamaz, ya da sürülemez." Madde böyle diyor ama, halen resmi beyanlara göre 29, ancak fiili olarak bunun üç katı yani yüze yakın Türk Vatandaşı ABD'de sebepsiz yere tevkif evlerinde tutuluyor. Madde 11: "Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılanma ile kanunen suçlu olduğu tesbit edilmedikçe masum sayılır." İnsan Hakları Beyannamesi böyle diyor ama, "Saddam'a saldırmak için kanıt göstermeye gerek yok" diyen eski Dışişleri Bakanı Kissinger ve onun hem dininden olan hem de yolundan giden şimdiki Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfuvitz'in başını çektiği şahinler için bunun önemi yok. Amerika kendi menfaatleri için gerekli görüyorsa, Irak'a da, belki ilerde Sudan'a da, Somali'ye de, hatta Yemen ve Libya'ya da saldırabilir! Buralarda Western filmlerdeki gibi mahkemeler kurdurup suçlu ilan ettiği insanları idam ettirebilir. Yine gerekli görürse yargısız infaz da yapabilir. Amerika bütün bunları yapabilir, yapıyor da! Çünkü o rakipsiz ve tek süper güç. Dünyayı silah zoru ile de olsa kendi menfaatlarine göre yeniden dizayn etmek istiyor. Diyebilirsiniz ki, evet ama yarın başka güçler de çıksa ve onlar da kendi menfaatlerine göre hareket ederse, "Yeni Dünya Düzeni" ne olacak? Olacağı şu; Birleşmiş Milletler mükerrer kararlarına rağmen, 33 yıldan beri Filistin'de işgal ve katliamı sürdüren İsrail gibi, yahut aynı teşkilatın benzer kararlarına rağmen Keşmir'de işgal ve katliamı sürdüren Hindistan gibi, Çeçenistan'da Rusya gibi, Doğu Türkistan'da Çin gibi bölgesel ve küresel güçler kendi menfaatlerine göre kendi hukuklarını icra edeceklerdir. Yani farklı bir şey olmayacak, yine güçlüler şartları kendi belirleyip hükmü de kendileri verecek, zayıflar ve güçsüzler de ezilecek. "Yeni Dünya Düzeni" ama eski tas eski hamam!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.