Rüşvet toplumu kemirirken...

A -
A +

Geçtiğimiz Cuma günü, Türk toplumunu kemiren, ülke ekonomisini batıran RÜŞVET ile ilgili çok önemli bir durum tespiti yapıldı. Bu tespit bizatihi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından yapıldı: "Ülke kaynakları yolsuzluğa harcandı!.." Son iki günden beri gazete, radyo ve televizyonlardan defaatle dinlediğiniz, izlediğiniz bu tesbiti burada tekrarlamanın ne özelliği kaldı diye sorabilirsiniz... Evet, cevap olarak daha da ilerisini ben de söyleyebilirim; Ülke kaynaklarının yolsuzluğa harcandığı gerçeği de, yeni farkına varılan bir şey değil! Burada dikkat çekmek istediğimiz husus, artık bıçağın kemiğe dayandığını, hatta kemiği de kesmeye başladığını bir kere daha, evet bir kere daha hatırlatmaktır. Bunlar tesbit edilmesine ediliyor da, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet ve her türlü etik aşınmaya karşı ne yapılıyor, biraz onu sorgulamak. Çünkü Türkiye'deki yolsuzluğun boyutları artık milli sınırları çoktan aşıp uluslararası boyutlarda hüküm sürmeye başladı. IMF, Dünya Bankası ve bütün kreditör kuruluşlar Türkiye'deki yolsuzluklarla kafa yoruyor! Bugüne kadar keyfiliğe, şaibeli olaylara kapı aralayan Devlet İhale Kanunu onların baskısı ile değişmedi mi? İşte bir acı gerçek; Türkiye'nin iç borç tutarı 65 milyar dolar. Buna karşılık, devlet bankalarından verildiği yerden geri dönmeyen, bittabi yerinde ve usulüne göre harcanmadığı için geri dönmeyen paranın miktarı 40 milyar Dolar. Bunun yanında,özel bankalardan "hortumlandığı" açıklanan meblağ da, tam on milyar dolar... Eder elli milyar dolar! Yani her şey apaçık meydanda. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdleri Vakfı (TESEV) tarafından yapılan ve Cumhurbaşkanının huzurunda, iki tane bakanın ve Dünya Bankası Başkanının da hazır bulunduğu bir toplantıda açıklanan, yolsuzlukla ilgili araştırmanın sonucu aynı derecede korkunç... Araştırmada görüş bildiren 1219 şirketin yarısı rüşvet ve hediye(!) vermiş. Yani iş yapan her iki kişiden biri rüşvet vermek zorunda kalmış! Rüşvete karışan kurum ve kuruluşların sıralaması da dikkat çekici; Gümrükler, trafik polisi, tapu idaresi ve belediyeler... Daha önce de yargı sistemi içinde rüşvet ve usulsüzlükle ilgili yapılan araştırmada da dehşet verici sonuçlar ortaya çıkmıştı. Ankete katılan avukatların yüzde 84'ü, yargı sisteminde rüşvet alındığını veya rüşvet olaylarının etkili olduğuna inandığını beyan etmişti. Güvensizliğin ulaştığı boyut gerçekten düşündürücü... Velhasıl rüşvetin girmediği, kemirmediği saha neredeyse kalmamış gibi. Spor sahalarındaki müsabakalar, futbol kulüpleri, hakemler, teknik direktörler vs. vs... hakkında çok ürkütücü iddialar uçuşuyor. Elbette iddialar isbata muhtaç. Ama ateş olmayan yerden duman çıkmayacağı gerçeğini unutmayalım. Peki bundan sonra ne olacak? Cumhurbaşkanının hassasiyeti, sayısız operasyonlar, iddialar, davalar... Bunların hiçbirisi sonuç almak için yeterli değil. Eğer kamu yönetimi şeffaflaşmazsa, devlet ve bürokrasi küçülmezse, yargı sistemi bu konuda gerekli ihtisası kazanmazsa, en önemlisi de insanların manevi tarafı, yani vicdan eğitimi geliştirilmezse nafile. Zira manevi tarafı olmayan herkesin bir fiyatı vardır! Ama, "Rüşvet alan da, veren de Cehennemdedir" düsturuna inananlar, asla parayla satın alınamazlar. İşin püf noktası burada...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.