Renklerimiz farklı, gözyaşlarımız aynı…

A -
A +

Türkiye-Afrika kıtası ilişkileri, 23 yılda çok büyük mesafeler katetti… 2003’te Afrika’nın 54 ülkesinden sadece 12’sinde büyükelçiliği var iken bugün bu sayı 44’e yükselmiş bulunuyor. Hedef elli ülkeye ulaşmak.

 

 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Afrika 5. İş ve Ekonomi Forumunda çok dikkat çekici açıklamalarda bulundu… Türkiye Afrika kıtası ilişkileri 2003’ten bu yana çok önemli mesafeler katetti. AK Parti iktidarı, 2005 senesini Afrika yılı ilan ederek, kıta ile ilişkilerde yepyeni bir devir açtı. Şöyle ki, 2003 yılında Afrika’nın 54 ülkesinden sadece 12’sinde Türkiye’nin büyükelçiliği bulunuyordu. Bugün bu sayı 44’e ulaşmış bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün ifade ettiği üzere ilk hedef bunu elliye çıkarmak… Erdoğan, Türkiye-Afrika dostluğunun uzun geçmişine, 10. Yüzyıla kadar giden bağlara dikkat çekerek, iki taraf arasındaki ilişkilerin samimiyetine işaret etti. Erdoğan Nazım Hikmet’in 1962’de yazdığı "Asya ve Afrika Yazarlarına" başlıklı şiirinden mısralar okuyarak konuşmasına devam etti: “Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma/Ben Asyalıyım/Bakmayın Mavi gözlü olduğuma/Ben Afrikalıyım…” Cumhurbaşkanı renklerimiz farklı olsa da gözyaşlarımızın aynı olduğunu vurgulayarak, ortak duygu ve düşüncelerin benzerliğini hatırlattı. Uzun yıllar sonra, 2011’de Somali’nin başşehri Mogadişu’ya giden ilk devlet başkanı olduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye’nin Afrika kıtası ile olan ilişkilerindeki farklılığı vurguladı. Bu arada Erdoğan’ın 2006 yılında da yine başbakan sıfatıyla Güney Darfur’a giden tek kişi olduğunu belirtelim… Erdoğan ve beraberindeki heyet Mogadişu’ya ilk gittiğinde, uçağın rahatça inebileceği doğru dürüst bir pist dahi mevcut değildi. Zira Somali’de yaklaşık yirmi yıl boyunca doğru dürüst bir yönetimin işbaşına gelemediği ve savaş lordlarının hüküm sürdüğü bir ortam söz konusu idi. Keza Sudan’ın Güney Darfur Bölgesi, yıllardır terör eylemleri sebebiyle güvenlik şartlarının çok tehlikeli olduğu bir yerdi. Sudan’daki iç çatışmalar da maalesef hâlâ devam ediyor ve Cumhurbaşkanının dün ifade ettiği üzere, şartlar felaket mesabesine ulaşmış durumda. Ancak Türkiye her hâl ve şart altında Sudanlı kardeşlerimize yardım etme faaliyetini sürdürüyor.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye nereye gitmişse barış götürmek için gitmiştir…” yaklaşımına dikkat çektikten sonra, Afrika’nın sömürgeciler nazarında “Beyaz adamın mülkü” gibi görüldüğünü, bugün de hâlâ sömürgeciliğin farklı bir formatla devam ettirilmek istendiğini dile getirdi. Burada özellikle son yıllarda başta Fransa olmak üzere, Afrika’da hüküm süren sömürgeci ülkelerin bir bir kovulduğunu yakinen müşahede ediyoruz. Ancak “Kara Kıta"nın yer altı ve yer üstü zenginliklerini yüzyıllar boyu sömürmekten yorulmamış olan Batı, günümüzde farklı metotlarla aynı insanlık dışı tavrını devam ettirmekten vazgeçmiyor. Afrika’nın zenginlikleri, geçmişteki bütün hoyratça sömürüye rağmen, hâlâ daha çok büyük ve göz kamaştırıcı… Bu sebeple Afrika ülkeleri üzerindeki emperyalist politikaların bitmesini beklememek gerekir!.. Bakınız Afrika kıtasının nüfus rakamları bile sağlıklı değil. Afrika’da ırk ve inanç ve başka etkenler yoluyla iç karışıklıkları körüklemek çok kolay. Hele açlık ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir coğrafyada, fitne fesat çıkarmak Batılı sömürgeciler için hiç zor değil. İstedikleri zaman ülkeleri karıştırıyorlar ve bezen bu çok kanlı oluyor. Ruanda’da, Burundi’de ve başka yerlerde olduğu gibi, milyonlarca insanın canına mal olan çatışmalar, Afrika ülkelerinin ne yazık ki, daimî bir korkusu… Batılılar bu kıtanın barış ve refaha kavuşmasını istemiyor. Çünkü bu olduğu takdirde sömürgecilik faaliyetleri kesata uğruyor!

 

Ama Türkiye; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşmasında dile getirdiği üzere, hiçbir zaman sömürgecilik gibi kara bir lekeyi taşımadığı için Afrika’da ve başka yerlerde farklı bir kimlik ve insani değerlere saygılı ülke olarak kabul görüyor… Bu çerçevede Afrika ile münasebetlerin gelişmesi kolay oluyor. 2003 yılında Türkiye-Afrika ticaret hacmi 5,4 milyar dolar iken, bugün bu rakam 40 milyar dolar bandında. İlki 2016 yılında yapılan İş ve Ekonomi Forumu, bugüne kadar önemli adımların atıldığı bir zemin oldu. Cumhurbaşkanı, iki günlük süre boyunca, tarım, gıda, enerji ve madencilik sahalarında varılan mutabakatlardan memnuniyet duyduğunu belirtti. 2005 yılından bu yana, 20 yılda, Afrika ile ilişkilerin hayal dahi edilemeyen bir noktaya ulaştığını seslendiren Erdoğan, hızla büyüyen ekonomisiyle, üç kıtanın merkezinde yer alan Türkiye’nin her yatırımcıya her girişimciye kapılarının açık olduğunu belirtti. 23 yılda ortalama yüzde 5,4 büyüme kaydederek; G20 üyesi, cari fiyatlarla dünyanın en büyük 17. Ekonomisi seviyesine geldiğimizi ifade eden Cumhurbaşkanı, 2024’te kişi başına millî gelirin 17 bin dolara yükseldiğini söyledi. Satın alma paritesine göre, Türkiye’nin en büyük 12. ekonomi sıralamasında olduğunu ifade eden Erdoğan, 2025’te 11. Sıraya yükselmeyi hedeflediğimizi dile getirdi. 2002’de 238 milyar dolar olan millî gelir, 2024’te 1,5 trilyon dolar sınırına geldi. Türkiye, millî gelirine göre en fazla yardım yapan ülkeler arasında. Deprem Bölgesine 90 milyar dolarlık harcama yapıldığını belirten Cumhurbaşkanı, hâlen 48 Afrika ülkesinde iş konseylerine ve 31 ülkede de ticari müşavirliklere sahip olduğumuzu söyledi. Türk Hava Yollarının kıtada 42 farklı ülke ve 64 noktaya sefer düzenlediğine dikkat çekti...

 

Bütün bu veriler, Afrika’ya verdiğimiz ehemmiyetin ne denli büyük olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.