Olayların peşinden sürüklenmek...

A -
A +

Teknik bir aksaklık sonucu, Çarşamba günü çıkması gereken yazımız, gazete yazıişlerine ulaşamayınca, bazı konuları bugüne taşımak zorunda kaldık. Dolayısıyla bugün enine boyuna bir noktayı değil, sütunun başlığına uygun olarak (!) birkaç noktayı özetle ele almaya çalışacağız... Evvela, Filistin'de cereyan eden ve dünyanın kös kös seyrettiği zulüm ve baskı... Çarşamba günü için kaleme aldığımız yazıda Ramallah'ın işgalini ve Şaron'un katliam ve soykırım suçundan yargılanması hususunu irdelemeye çalışmıştık. Bosna Hersek'te soykırımı suçu işleyen Miloşeviç'in şu anda demir parmaklıklar ardında verilecek hapis cezasını beklediğini, Şaron'un da Sabra ve Şatilla kamplarındaki katliam suçundan dolayı Belçika'da yargılandığını, ama iktidardan devrilmediği için aynı katliam ve zulümlere şiddetini arttırarakdevam edebildiğini, birilerinin mutlaka kendisini durdurması gerektiğini dile getirmiştik. O günden sonra hızlı gelişmeler yaşandı. BM Güvenlik Konseyi ilk defa "Filistin Devleti" tabirini resmi kayıtlara geçirdi. Bu gelişme Filistin Devleti'nin yolunu önemli ölçüde açmıştır diyebiliriz. ABD, nihayet Filistin konusunda harekete geçti ve Özel Temsilci Zinni'yi tekrar bölgeye gönderdi. Bush zoraki de olsa Şaron'u ikaz ett. Başkan Yardımcısı Cheney'nin Ortadoğu turundaki her durağında da bu mesele karşısına dikildi. Salı günü Ankara'da olması beklenen Cheney'ye Irak konusundaki düşüncelerle birlikte bu meselede de en kuvvetli şekilde tavır konulmalıdır. "Bölgesel Güç" olabilmek için bu gereklidir. Ortadoğu-AB ekseninde gelişmeler ABD Başkan Yardımcısının 12 ülkeyi içine alan gezisi, Irak'tan sonra en fazla Türkiye için önem taşıyor. Muhtemel bir müdahalenin Irak'ta meydana getireceği istikrarsızlık ve bu ülkenin toprak bütünlüğünün tehlikeye girmesi, Türkiye'nin başına büyük dertler açacaktır. Bunun yanında, krizi henüz atlatamayan ekonomimiz de 11 yıl önceki Körfez Savaşında olduğu gibi yine en fazla zarar görecektir. Dolayısıyla Türkiye için bu günler son derece kritik. Bakalım hükümet, dış politika ve ekonomi sahasında bu problemi göğüsleyebilecek mi? Diğer taraftan AB'ye karşılık gösterilen "ABD'li Avrasya" alternatifi tartışıla dursun, AB için uyum kanunlarının çıkarılmış olması gereken kritik 19 Mart tarihi de geldi çattı! Daha düne kadar "Demir Perde" gerisinde eli kolu bağlı olan ve serbest kaldıktan sonra da Slovakya bölünmesini yaşayan Çek Cumhuriyeti, kısa zamanda AB'ye uyum için 10 bin (on bin) tane kanun çıkararak ev ödevinin yüzde doksanını yerine getirdi. Ama 43 yıldır AB'ye girmek için gayret eden Türkiye, işlerin çoğunu son dakikaya bırakmakla birlikte bir de hâlâ alternatif peşinde... Futbol ve Avrupa Birliği... Türkiye'den önce AB'ye girme başarısını göstermiş olan Galatasaray, Roma'da çok çirkin bir saldırıya maruz kaldı. Bu da gösteriyor ki, bazı Avrupa ülkeleri bizi zor hazmedecek. İsmail Cem'in hem enerjik şekilde olaya diplomatik yönde müdahalesi, hem de "Faşizm" benzetmesi çok yerinde. Kutlamak gerek. Ve Bilmelidir ki, futbol artık yalnızca bir spor değil, çok yönlü bir ekonomik saha ve de uluslararası ilişkilerde önemli fonksiyonlar ifa edebilecek bir vasıtadır. Buna göre de gerekli tedbirleri almak lazımdır, hem de sür'atle ve kararlılıkla. Rahmetli Özal'ın açtığı çığırdan gitmek lazım. 1 milyon dolara halledilen Naim Süleymanoğlu meselesinden sonra uluslararası spor müsabakalarındaki Türkiye imajı çok ama çoook değişti...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.