Cheney geldi gelmesine de...

A -
A +

Son on gündür Ankara'nın gündemi ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin yapacağı ziyarete kilitlenmişti. Zira krizden bir türlü çıkamayan Türk ekonomisinin başında bir kâbus gibi dolaşan ve canlanmasını geciktiren, Irak'a muhtemel bir askeri harekatın seyrinin netlik kazanacağı bir ziyaret bu... Ve kalbi son derece zayıf (pille çalışıyor) ama fonksiyon itibariyle "fiili başkan" olarak kabul edilen ve öyle de muamele gören Cheney'nin netameli, bir o kadar da gösteriş ve tantanalı Ankara temasları devam ediyor. Amerika, halihazırda tek süper güç olmanın bütün avantajlarını fazlasıyla kullanıyor. Bu konuda kendisine engel olmak isteyenleri de (ülke, ittifak vs.) münasip şekilde (Ya bizimlesiniz, ya da teröristlerle benzeri tehditler, ekonomik ambargo vs.) yola getiriyor!.. Yani kafasına koyduğunu yapmakta kararlı. Bunu açıkça da ifade etmekten çekinmiyor. "Müttefikler bizi desteklesin veya desteklemesin istediğimizi yapacak güçteyiz" diyor. İşte böyle bir hava ile Ankara'ya dün ayak bastı Cheney... ABD yönetiminin en güçlü adamı Ortadoğu turunun her durağında (Mısır, Ürdün, Körfez ülkeleri...) muhalif ve çatlak sesler duydu. Arap ülkelerinin hiçbirinde (Kuveyt'i hariç tutmak lazım), Irak'a yapılacak ABD müdahalesine kimse yeşil ışık yakmadı, yakmak istemedi. Türkiye'nin tutumu da aynı paralelde. Ama bu harekatta en önemli ülke pozisyonundaki Türkiye, Cheney'ye yani ABD'ye ne kadar direnebilir? Gerçekçi olmak gerekirse Türkiye'nin bu konuda çok fazla yapabileceği bir şey yok. Bir şey yanlış anlaşılmasın; elbette Türkiye kendi menfaatlerini seslendirecek ve onların zarar görmemesi noktasında azami "tavizleri" elde edebilmek için kararlı hareket edecek. Ama, sonuç itibariyle harekatı engelleme gibi bir imkanının olmadığı da ortada. Dahası ekonomik zaaflar sebebiyle, her zamankinden ziyade ABD ile iyi geçinmek zorunda! Zira ABD'nin patronajındaki IMF'ye rekor seviyede (31.5 milyar dolar) borcu var ve bu sayede krizi aşmaya çalışıyor. İşte eli bu kadar zayıf olduğu içindir ki, Cheney daha gelmeden Ankara'nın çok fazla direnemeyeceği ziyaret ve görüşmelerin düzenlenme biçimi ile ortaya çıktı. Basında sadece Türkiye'nin protokol rahatsızlığı yönü ile yer bulan bir görüşme var ki, bu uzun süre konuşulacaktır. Ankara'nın çok rahatsızlık duymasına rağmen, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ile heyet halinde görüşme yapmakta ısrar eden ve bu konuda istediğini elde eden Cheney, bizce masaya 1-0 önde oturuyor. Bir tarafta heyet başkanı Cheney, öbür tarafta Kıvrıkoğlu ve o heyette Dışişleri Bakanı Cem de yer alıyor... Bu tablo Türkiye'deki siyasi yönetimin gücünü, manevra alanını dış dünyadaki etkinliğini vs. vs... çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Ecevit'in kerrat ile Irak'a müdahale istemiyoruz demesinin havada kalacağını bu görüşme programı tek başına gösteriyor. Ve bu noktada Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim şemasının bir defa daha dikkatle incelenip yorumlanması zaruri bir durum olarak ortaya çıkıyor. Gerçekten Türkiye'nin yönetim şekline hangi ad verilebilir? Cheney'nin ziyareti ile ilgili son bir nokta; Pentagon danışmanlarından ve ABD Savunma Politikası Kurulu Başkanı (Nam-ı diğer Karanlıklar Prensi) Richard Perle, iki gün önce şunları söyledi; "Türkiye'nin yakın zamanda AB'ye gireceğine inanmıyorum. Bunun için ABD ile ikili serbest ticaret ilişkilerini geliştirmelidir... Ve ABD, Irak'a müdahale ederse Türkiye rahatlıkla yanında yer alacaktır(!)..." Bütün bunlardan çıkan sonuç şöyle özetlenebilir: ABD Türkiye'yi harekatın önündeki bir engel gibi görmüyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.