Demokrasi terbiyesi...

A -
A +

3 Kasım seçimleriyle birlikte başlayan ve 9 Mart Siirt seçimleriyle devam eden süreçte, demokrasi terbiyesi, siyasi nezaket, partilerarası diyalog, uzlaşma ve esneklik açısından çok kısa zamanda büyük değişim ve gelişmelere şahit olduk. Türkiye'nin, demokratik gelişme ve siyaseten modernleşme istikametinde henüz alması gereken çok mesafe bulunuyor şüphesiz. Ancak son birkaç aylık olaylara bakarak ileriye dönük daha iyimser tahminlerde bulunabiliriz... Mesela bu satırların yazıldığı sırada, istifasını Cumhurbaşkanına sunan, Başbakan Abdullah Gül'ün çizdiği profil... Siyasi nezaket, esneklik, uzlaşma, çözüme yönelik diyalog ve hırs, duyguların törpülenmesi, akıl ve mantığın ön planda tutulması... Bu özellikler şüphesiz siyasette takdir toplayıcı ve puan kazandıran şeyler. Bu açıdan Gül, kısa zamanda çok olumlu izler bıraktı. Siyasetin uzlaşma sanatı olduğunu kavradığını, davranışlarıyla gösterdi. Başbakanlık görevini devraldığı günden itibaren, zamanı geldiğinde emaneti sahibine teslim edeceğine dair parti yönetim ve mensuplarında bir şüphe uyanmadı. Bu noktada şüphesiz farklı yorumlar yapıldı ama, bunların doğru çıkmadığını görüyoruz. Gül, hükümet başkanlığı sırasında emanetçi gibi değil, işin sahibi gibi hareket etti. Üç buçuk aylık zaman zarfında çok yüksek bir tempoda meselelerin çözümü için uğraştı. Ama günü geldiğinde, bir dakika bile gecikmeden istifasını sunmayı da bildi. Gazete manşetlerine de yansıyan rivayetlere göre, bütçe geçişine kadar görevi sürdürmesi yolunda, Erdoğan'ın vaki talebini de (Her halde yanlış yorumlara meydan vermemek ve bir an evvel işin asli sahibine devri için olsa gerek) kabul etmemiş. Bütün bunlar, Gül'ün hanesine yazılan artı puanlar ve tabii ilerisi için de önemli bir kredi. Halbuki geçmişte ülkemizde benzer yaklaşımları görmek çok zor, hatta imkansızdı. Yakın senelere kadar başbakanlık yapmış kişilerin daha sonra bakanlık görevini kabul etmeleri bile zül sayılırdı. Yani tam bir şark zihniyeti!.. Makam, mevki, gurur, gösteriş vs. Bunların ülkemize kaybettirdiği yıllar öyle çok ki. Neyse ki, Çiller ve Yılmaz bu kompleksin aşılmasında (Önce başbakanlık daha sonra bakanlık yapma hususu) önemli rol oynadılar. AK Parti kadroları arasındaki diyalog ve karşılıklı anlayış da önemli. Bilindiği gibi şimdiye kadar, Türkiye'de parti liderlerinin yerine ikinci adam yetiştirmediği hep şikayet konusu olmuştur. Genel Başkanlık koltuğuna oturan bir daha kalkmak bilmediği gibi, kendisine alternatif olabilecek kimselere de aman vermiyordu. Bu konuda potansiyele sahip kişileri de bir an evvel etkisiz hale getiriyorlardı. Yakın geçmişe şöyle bir bakılırsa liderlerin tırpanını yemiş siyasetçilerin ne kadar fazla olduğu hemen görülür! Oysa AK Parti'de şu ana kadar farklı bir yaklaşım görülüyor. Tabii eğer her şey göründüğü gibi ise... Eğer böyle ise, bunu bir siyasi zenginlik ve ileriye dönük garanti mesabesinde görmek mümkün. Ülkenin tecrübeli ve yetişmiş siyasetçilere olan ihtiyacı ortada. Bunun sağlanması için gerekli ortamın hazırlanması her şeyden önce partilerin menfaatine. O bakımdan AK Parti içinde başbakanlık ve bakanlık koltuklarının rahatlıkla el değiştirmesi, bunun halef ve selefler arasında tabii karşılanması ve hazmedilmesi, bizde de artık demokrasi terbiyesinin yerleşmekte olduğunu gösterecektir. Ama, bakanlık koltuğunu kaybettiği için küsmeler, kırılıp darılmalar ve hatta kopmalar yaşanmaya devam ederse, bu da siyasetin sadece bir ikbal meselesi olarak algılandığını ortaya koyacaktır. Şark usulü siyaset ile on yıllarca koltuklarını muhafaza etmek için uğraşan eski kuşağın yerine, değişime ve yanilenmeye açık, makam ve mevki olmadan da siyaset yapılabileceğini düşünen genç nesillerin ülkemizde siyasi nezaketi ileriye götürebileceğini ümit ediyoruz. Dün ekranlara yansıyan AK Partili bakanların beyan ve tavırları bu yönde idi. İşlerin göründüğü gibi olup olmadığını anlamak için zamana ihtiyaç var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.