Amerika nihayet…

A -
A +

2011 yılından beri Suriye’deki vahşeti seyretmekle yetinen Amerika, son kimyasal saldırıdan sonra nihayet harekete geçti. Suriye’de dün itibarıyla, katil Esad için yeni bir sürecin başladığını söyleyebiliriz.

 
 
Donald Trump henüz koltuğuna bile tam yerleşemedi sayılır. ABD’nin yakın tarihinde hiç görülmeyen, bir iç siyasi dirençle boğuşuyor. Şu ana kadar ekibinden önemli adamları feda etmek mecburiyetinde kaldı!.. Ancak buna rağmen, Suriye konusunda selefi Obama’dan daha kararlı bir tavır ortaya koyabildi… Esad rejiminin daha önce de birçok defa yaptığı gibi, kimyasal silahlarla İdlib’deki sivil insanları katletmesine seyirci kalmadı. Sözünün arkasında durdu ve Humus yakınlarındaki Şayrat Hava Üssüne, ciddi bir füze saldırısı emrini verdi. Amerikan cenahından yapılan açıklamalarda belirtildiği üzere, Şayrat Üssüne fırlatılan 59 adet Tomahawk füzesi, sadece Beşar Esad’a güçlü bir uyarı değil. Aynı zamanda Rusya ve İran’a da çok önemli mesajdır bu. Ekim 2015’ten beri Suriye’de, âdeta “Köpeksiz köyde değneksiz gezme…” havasında olan Rusya, dün itibarıyla çok farklı ve kendi açısından hayli sıkıntılı bir durumla yüz yüze gelmiş bulunuyor. Daha iki gün önce, BM Güvenlik Konseyini ‘veto’ mekanizması ile kilitleyen ve Katil Esad’ın savaş suçunu örtbas etmeye çalışan Rusya, ABD’nin Şayrat Üssünü tahrip etmesini; “Egemen bir devlete karşı yapılmış saldırı” olarak kınıyor ve alelacele, Güvenlik Konseyini toplantıya çağırıyor… Bir taraftan da bu saldırının Rus-ABD ilişkilerine zarar vereceğini belirterek, muhatabını bundan sonrası için caydırmaya çalışıyor. Ne kadar ciddi olduğunu göstermek için de, Suriye konusunda yapılan son anlaşmayı askıya aldığını ilan ediyor. Dahası Suriye’nin hava savunma sistemini güçlendirmek için destek vermeye devam edeceğini açıklıyor.
Peki, bütün bu adımlar Rusya’nın Suriye’de son bir buçuk yılda elde ettiği avantajları korumasına yeter mi? Öncelikle şunu belirtelim; an itibariyle Rusya için artık eskisi gibi, Suriye’de boş meydan söz konusu değil… Beşar için de yolun sonu iyice görünmeye başlamıştır. Suriye’de geçiş süreci nasıl olur, ne kadar sürer, neticede ne gibi bir çözüm bulunabilir, bu soruların cevabı için beklememiz gerekiyor. Ama son iki günde önceki düşüncelerimizi epeyce değiştirecek hızlı gelişmeler yaşandı: “Beşar Esad’la ilgili kararı Suriye halkı verecek…” diyen ABD tarafı, kesin olarak Beşar’ın gitmesi gerektiği noktasına geldi. Rusya da Suriye rejimini arkalamaya devam etmekle birlikte, “Beşar’a olan desteğin sınırsız olmadığını” belirtmiş bulunuyor. Aslında çok daha önce de buna paralel bir açıklaması olmuştu… Rusya şartların zorlamasıyla Beşar’ı eninde sonunda gözden çıkarmak zorunda kalacak. Basitçe ifade edecek olursak, Suriye meselesinde Esad artık teferruattır. Şimdi Rusya da tıpkı ABD gibi, bu ülkede siyasi çözümle birlikte karşılıklı uzlaşma yollarını aramak durumundadır. Bombardıman sonrası sökün eden sert retorik bir müddet daha devam edecek, ama Suriye’deki kaosun daha fazla devam etmesi kimsenin işine yaramayacak. Yani çözüm bütün taraflar için artık bir zarurettir.
Ve çözüm konusunda, Türkiye’nin aslında en başından beri teklif ettiği güvenli bölgeler oluşturulması (Ki Obama yönetimi prensip olarak bunun gerekli olduğunu itiraf etmişti…) belki daha güçlü biçimde gündeme gelecektir. Nitekim dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Şayrat’a yaptığı hava akınının yeterli olmadığını ve güvenli alanların, bunun için de uçuşa yasak bölgelerin oluşturulması gerektiğini vurguladı. Yaşanan acı olaylar, Türkiye’yi haklı çıkardı. Ama ne yazık ki, geçen zaman zarfında daha çok masum insan kanı aktı… Rusya ile birlikte Suriye’de at koşturan İran da, son gelişmelerden fena hâlde rahatsız. ABD saldırısını şiddetle kınadı. Lakin kınamaktan öteye ne yapabilir ki!.. Amerika çok gecikmeli bir şekilde Suriye meselesinde inisiyatif almaya başladı. Tıpkı 1990’ların başında Bosna Hersek meselesinde olduğu gibi! Bakalım bundan sonra hangi adımları atacak. Bu adımların Rusya ve İran’ın hiç hoşuna gitmeyeceği ise şimdiden belli!
      
AVRUPA İÇİN SICAK YAZ
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa’yı sıcak bir yazın beklediğini söylemişti. Dün İsveç’te meydana gelen terör saldırısı bu “sıcak yaz"ın ilk işareti olarak değerlendirilebilir. Demek ki “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” yaklaşımı hiç doğru değilmiş. Bumerang gerçeği yani...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.