Üç kırılma noktası; 1997, 2007, 2017

A -
A +
Bugün konuşmakta olduğumuz yeni hükûmet sisteminin zemini, esasen geçen yirmi yıllık zaman zarfında adım adım teşekkül etti. Bazı kritik gelişmelerin mahiyeti hayli sonra fark edilebildi.
 
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel dönüşü gazetecilerle yaptığı sohbette, hükûmet sistemi değişikliği ile ilgili olarak başlayan süreçte atılan ve atılacak adımları değerlendirirken, bazılarının dersini iyi çalışmadığını söyledi… Cumhurbaşkanının bakanlar kuruluna başkanlık etmesi örneğiyle, konuyu detaylandırdı. “İki ayda bir toplandık. Bir ayda bir toplandık. Bunu 15 güne de indirebiliriz…” dedi. Erdoğan bu hükmün zaten değişiklik öncesinde de Anayasa’da var olduğuna dikkat çekerek, “Cumhurbaşkanının gerekli gördüğü takdirde her zaman bu başkanlığı icra edebileceğine işaret etti. Ve bazıları bu konuları bilmiyor. Daha çok şeye alışacaklar…” dedi. Gerçekten Sayın Erdoğan’ın siyasi hamlelerini hayli önceden planlayarak ve üzerinde iyi çalışarak, zamanı geldiğinde uygulamaya geçtiğini, bu noktada rakiplerine nazaran çok daha hızlı hareket edebildiğini teslim etmek gerekiyor. Böylece muhaliflerini hep sürprizlerle geride bırakıyor. Zira muhalifler nelerin olup bittiğini tespit edene kadar, “ATI ALAN ÜSKÜDAR'I GEÇİYOR!”
Son yirmi yılda yaşanan bazı kritik siyasi gelişmelerin, bugünler için âdeta adım adım hazırlık safhaları olduğunu söylemek mümkün… 1997 yılı Aralık ayında, Tayyip Erdoğan Siirt’te bir şiir okudu. Bu hadise aslında bir kırılma noktasıydı. Sayın Erdoğan’ın siyaseten önünü kesmek isteyenler derhâl harekete geçti. Lakin onların bu hamlesi, hiç beklenmedik başka sonuçlar getirdi. Erdoğan önce Belediye Başkanlığından alındı, sonra yargılanıp hapse mahkûm edildi. Ne var ki, bütün bunlar onu siyaseten daha da güçlendirdi. Bu tarihten yirmi yıl evvel (1976) başladığı siyasi kariyerinde, liderlik basamaklarını zaten adım adım tırmanarak önemli bir konuma yükselmişti. O noktadan sonra engellemek için başvurulan her formül sonuçsuz kalacaktı. 2001 Ağustos’unda AK Parti kuruldu. Ancak Kasım 2002 seçimlerine gelindiğinde, Tayyip Erdoğan’ın önüne yargı kararı ile kocaman bir duvar örülmüştü. Kimlerine göre, “MUHTAR BİLE OLAMAZ”dı.  Nitekim Genel Başkanı olduğu parti, ezici bir çoğunlukla Parlamentoya girmiş, ama o milletvekili seçilememişti. Gelgelelim tarihin çarkları işleyecekti. Dört ay sonra o siyasi yasak ortadan kalktı, Erdoğan siyasi yasak hükmünü giydiği Siirt’ten bu defa milletvekili olarak Meclis’e girdi… Bu dönemde, vesayet kurumlarının sahip oldukları muazzam güçle siyaseti inhisarına alma gayreti bütün hızıyla sürerken, Erdoğan; “DİKLENMEDEN DİK DURMA” stratejisiyle sivil iktidarı muktedir kılma yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Şüphesiz büyük zorluklar, aşılmaz gibi görünen engeller birbiri ardına sökün ediyordu!..
2007 yılına gelindiğinde, Türkiye son seksen küsur yıldır hep yaşadığı krizlerden biriyle bir kere daha yüz yüze gelmişti. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ… Zinde Kuvvetler bir gece yarısı e-muhtıra ile Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını önlemeye çalışırken, Anayasa Mahkemesi de mahut 367 kararı ile Millet Meclisini kilitlemişti! Düğümü elbette milletin kendisi çözecekti. Çözdü de… 2007 seçimlerinde, AK Parti’nin oylarını %34’ten %47’ye çıkararak iradesini ortaya koymuştu. Ve bu iradenin sonucu olarak, Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini, artık hiç kimse engelleyemeyecekti. Bu arada Türk siyasi tarihinde, hakikaten dönüm noktası mahiyetinde bir gelişme daha yaşanacaktı. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesine dair anayasa değişikliği… İşte bu değişikliktir ki (Yüzde 69’la halk oylamasından geçti), günümüzdeki "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi"nin yolunu ardına kadar açıverdi!.. 2007’de bu değişiklik hayata geçerken, muhtemelen siyaset erbabı pek çok kişi bile, bugünleri öngörebilir durumda değildi. Lakin Recep Tayyip Erdoğan’ın ta o gün, bugünlere hazırlık yaptığını şimdilerde herhâlde anlamışlardır.
Evet, 2016 yılı silahlı bir ihanet kalkışmasına sahne oldu. Türk Milleti büyük dirayetiyle bu badireyi atlatmasını bildi. Bu mücadelede güçlü bir liderlik sergileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk tabanındaki desteğini arttırdı ve neticede 2017 Nisan'ında yeni bir hükûmet sistemini getiren çok önemli siyasi reformun hayata geçmesine de öncülük etti… Şimdi bu reform sürecinin adımları peş peşe atılırken, bir kısım siyasetçilerin hâlâ daha tam olarak durumun farkında olmadığını, olamadığını müşahede ediyoruz. Ancak siyasetçilerin, özellikle lider konumunda olanların herkesten daha basiretli olmak gibi bir mecburiyeti var!.. 1997’de 28 Şubat, 2007’de e-muhtıra ve 367 yargısal darbesi, 2016’da silahlı darbe kalkışması gibi derin buhranlara rağmen, devrim niteliğinde hukuki ve idari reformları hayata geçirebilmek apaçık bir siyasi zaferdir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.