Arap Yarımadası'nda neler oluyor?

A -
A +
Trump’ın Orta Doğu’ya yaptığı ziyaretin hemen ardından büyük bir sarsıntı yaşanıyor… Bölgesel çapta baş gösteren bu siyasi krizin nereye kadar tırmanacağı şu an için bilinmiyor. Durum çok ciddi!..
 
 
Dünyanın gözünü kamaştıran bir zenginliğe sahip Katar (Kişi başına millî gelir 114 bin dolar) dün itibariyle çok büyük bir dış politika krizinin içine girdi… Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, peş peşe bu ülke ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini açıkladı. Hemen ardından bu listeye Yemen ve Libya ve Maldivler de eklendi. Verilen notalara göre, Katar’ın bu ülkelerde bulunan diplomatik görevlileri 48 saat içinde sınır dışına çıkmış olacak. Diğer Katar vatandaşları da en geç 14 gün içinde bu ülkelerin topraklarını terk etmiş olacak!.. Kelimenin tam manasıyla Arap Körfezinde bir siyasi deprem yaşanıyor. Aslında bu ilk kriz değil. 2014 yılında da benzer bir durum yaşanmış ve 8-9 ay süreyle elçiler karşılıklı olarak çekilmişti. O günkü krizin temel sebebi, Katar’ın Mısır’daki El Sisi darbesine açıkça karşı çıkmasıydı. Mayıs ayı başından, hatta daha öncesinden beri işaretleri beliren bu son depremin açıklanan sebebi ise, Katar’ın terörist örgüt ve mezhepçi gruplara destek vererek Bölgeyi istikrarsızlaştırması… Evet, Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır’ın Katar’a yönelik suçlamalarında bu var. “Terörist Örgütler” ifadesinin içinde İhvan-ı Müslimîn’den tutunuz, El Kaide, DEAŞ ve İran tarafından desteklen çeşitli gruplar, özellikle Suudi Arabsitan’ın Katif vilayetinde kaynaşma hâlindeki (Şiî) unsurlar yer alıyor… Katar’ın İhvan-ı Müslimin ve onun paralelindeki diğer gruplara (Filistin’deki Hamas ve Suriye’deki yapılanma) verdiği destek öteden beri rahatsızlık sebebiydi. Nihayet durum kontrolden çıktı ve bu kriz patladı.
Düşünebiliyor musunuz, ülkesinin başkentinde asgari siyasi otoriteyi sağlayamayan Yemen ve Libya Hükûmetleri dahi, bu krizde Suudi Arabistan’ın başını çektiği blokta yer aldı… Oysa Katar düne kadar, Yemen hükûmetini acze düşüren  Husi isyancılarına karşı mücadele için kurulan ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyonun içinde de yer alıyordu!  Şu anki durum, her yönüyle Katar’ı izole etme hareketinin tam gaz sürmesidir. Zira Suudi Arabistan, bütün dost ülke ve şirketlere de (Dikkat ediniz, işi şirketlere kadar indirgiyor…)  çağrıda bulunarak, Katar'la ilişkilerini kesmelerini istedi. Böyle bir şey ilk defa oluyor. Peki, bunun temelinde yatan esas sebepler nedir? Yani mesele iddia edildiği gibi, Katar’ın terör örgütleri ve mezhepçi militanları destekleyerek bu ülkelerin istikrarını bozması mıdır? Böyle bir yaklaşım çok yanlış ve yüzeysel olur… Burada işin içinde çok başka şeyler var! Sadece verilen tepkilere bakmak bile, bazı ipuçlarını yakalamak için elverişli olabilir. Öncelikle ABD’nin İran’ı çevreleme politikasının, burada açıkça yansımalarını görebiliyoruz. Nitekim İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani cephesinden yapılan açıklamada verilen tepki de dikkat çekici… “Kılıç Dansının bu ilk sonucu…”
Evet, bu Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında, karşılama töreninde yapılan geleneksel Kılıç Dansına katılarak oynamasına yapılan gönderme. Bu gezi sırasında Trump, İran’a yönelik niyetlerini her fırsatta bol bol açığa vurmuştu. Gezinin hemen ardından bu şok edici gelişme yaşanınca, ister istemez Sam Amca’nın Araplarla Farslar arasında, ne gibi yeni oyun planları kurduğuna dair dikkatleri toplayıverdi. Ne de olsa 1980-1988 yılları arasındaki Irak-İran savaşı hafızalarda yerini koruyordu... Ancak gelişmeleri yalnızca Amerikan politikalarına bağlamak da yanlış ve eksik olur. Suudi Arabistan’ın Arap Körfezindeki tekeline çomak sokabilecek kapasitedeki tek ülke olan Katar’ın başına buyruk hamleleri, büyük biraderin elbette hiç hoşuna gitmiyordu… Suudi Arabistan Katar ile Suriye’de paralel, Mısır’da ise zıt görüşler içindeydi. Yemen’de Husilere ve onları arkalayan İran’a karşı fiiliyatta aynı ittifak içinde olsa bile, Doha’nın Tahran’a yönelik farklı tavırlarından fena hâlde rahatsızdı. Bilhassa kendi ülkesinin Doğu Bölgelerinde yerleşik ve her an için bir kalkışmaya teşebbüs edebilecek, (tabii ki İran’la örtülü ilişkilere sahip) Şiî nüfusa dair ciddî kuşkular ve bulgular ortada iken… Daha da ötesi, Körfez İşbirliği Konseyi’nde (S. Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Umman) tartışmasız belirleyici ülke olan Suudi Arabistan, bu konumda kendisine bir rakip istemezdi. Oysa son yıllarda keşfedilen yeni ve çok büyük doğalgaz rezervleriyle bir anda dünyanın millî gelir bakımından en zengin ülkesi konumuna yükselen Katar’ın, Arap Yarımadasındaki geleneksel politikalarla pek de uyuşmayan ve daha çok liberalizme ve küreselliğe yönelik tutumu endişe vericiydi. Bunun bir şekilde kontrol altına alınması gerekirdi. Bakalım evdeki hesap çarşıya uyacak mı?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.