Almanya neden geriyor?

A -
A +
Avrupa devletleri içinde en köklü ve ortalama olarak en olumlu ilişkilere sahip olduğumuz Almanya ile giderek şiddetlenen bir kriz yaşanıyor… Bu gerilim acaba nereye kadar tırmanır?
 
Federal Alman Hükûmeti, kelimenin tam anlamıyla bel altı vurmaya başladı!.. Oysa ciddi bir devletin dış politika üslubuna böyle yöntemlerin hâkim olması büyük talihsizliktir. Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türkiye’ye karşı yaptığı açıklamalarda, diplomatik nezaket kurallarını büsbütün ayaklar altına aldı. Böyle bir üslup asla kabul edilemez. Kaldı ki, daha önce Mevlüt Çavuşoğlu; Gabriel’in bu üslubundan duyduğu rahatsızlığı, doğrudan yüzüne ifade etmiş ve böyle tek taraflı buyurgan tavırlarla Türkiye’ye karşı kimsenin telkinde bulunamayacağını, ilişkilerin eşitlik temelinde ve karşılıklı nezaket kuralları içinde yürümesi gerektiğini hatırlatmıştı… Ama görünen o ki, Almanlar bildiğini okumaya devam etmek istiyor. Maalesef bir süreden beri tırmanan gerilim, çok tehlikeli noktaya gelmiş bulunuyor. Almanya açıkça ülkemizi karalamaya ve tehdit etmeye yelteniyor… Alman Dışişleri Bakanı, vatandaşlarının Türkiye’ye turist olarak gelmesini yasaklamaktan tutunuz da, ülkemizde yatırım yapan ve yapacak olan iş adamlarına baskı yapmaya kadar işi ileri götürüyor. Bu arada söz verdikleri hâlde, şimdiye dek ödemedikleri mültecilere yardım paralarını da kesmekten bahsediyor… Utanmazlık! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, bunlar Türkiye’yi bir çadır devleti filan zannediyor veya öyle görmek istiyor! 24 Eylül’de yapılacak genel seçimlerin etkisiyle Alman politikacıların, Türkiye’yi karalayarak lehlerine sonuç alma gayretleri beyhudedir. Bir an evvel bu yanlıştan dönmeleri onlar adına doğru bir hareket olur.
Fakat Alman medyasına baktığımızda, Türkiye’ye karşı başlatılan topyekûn bir kara propaganda kampanyasının hız kesmediğini görüyoruz. Anlaşılan Almanya’nın çok farklı ve derin bir hesabı var… Alman dostlarımız tarihe ve özellikle Türklerin son elli yılda ülkelerine yaptığı katkılara bakarsa, ihtimal daha sağduyulu bir tavır takınma gereği duyabilirler. Milyonlarca Türk’ün Almanya’daki mevcudiyeti, önemli bir zenginliktir. Buna karşılık Almanya Türk milletinin canına kastetmiş terör örgütlerine arka çıkıp, onlar üzerinden birtakım plan - projeler yürütme yanlışında ısrar ederse, kendisi de kaybeder. Bugüne kadar Türkiye’nin hakkında takibat yapılmasını istediği bölücü terör örgütünden 4.500 kişiyle ilgili olarak, Berlin Hükûmeti ciddi bir adım atmamıştır. Bunu yapmadığı gibi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra buraya kaçan, FETÖ militanı binlerce kişiye sığınma imkânı tanımıştır. Sadece bu iki durum tek başına ilişkileri zehirlemek için yeterlidir. Almanya bu hususu sağlıklı biçimde değerlendirmiyor. Binlerce terörist ile ilgili talebi, “yargı konusu” diyerek sümen altı yapıyor. Ama beri tarafta, Türkiye’de suça karışan militanların yargısal işleme tabi tutulmasını hazmedemiyor. Almanya bu çelişkiden kurtulmak zorunda… Ve evet, Türkiye’nin de bir hukuk devleti olduğunu anlamak ve kabul etmek durumunda. Merkel ve Gabriel’in bu husustaki rahatsız edici açıklamaları, iki taraf ilişkilerine ciddi zarar verici nitelikte. Bunun bir an evvel düzeltilmesi lazım.
Son otuz yılda, Türkiye ile ilişkilerin olumlu veya olumsuz yönde gelişmesinde, Almanya’daki iktidarların siyasi tandansı doğrudan bir etken oldu. Genel olarak Hristiyan Demokratların başını çektiği hükûmetler döneminde, iki ülke arasında sıkıntılar yaşandı. Türkiye’ye karşı menfi tutumlar, dostane ilişkileri hep gölgeledi… Buna karşılık Sosyal Demokratların belirleyici olduğu hükûmetlerden, daha olumlu yaklaşımlar görüldü. Özellikle AB ile olan ilişkilerin seyrinde, Hristiyan Demokratlar, Almanya’nın ağırlığını hep aleyhimize olan kefeye koydu!.. Üstelik uzun yıllar bunu açıktan yapmak yerine, Yunanistan gibi ülkelerin üzerinden menfi kampanyayı sinsice yürüttü! Helmut Kohl’ün 16 yıllık şansölyeliği döneminde, tablo hep olumsuz ve sıkıntılı idi… Onun akabinde gelen Gerhard Schröder, daha ılımlı ve olumlu bir tavır takındı ve Türk – Alman siyasi ilişkilerinde, önceki yıllara nazaran âdeta bahar havası yaşandı. Angela Merkel başa geldiğinde, yine Helmut Kohl’ün dönemini çağrıştıran bir tavır öne çıktı…
Almanya sadece bugünkü siyasi ve ekonomik verilerle, gelecek planları yapmayacak kadar köklü ve tecrübeli bir devlettir… Bugün artık büyük kısmı AB çerçevesine girmiş olan Doğu Avrupa ve Balkanlarla ilgili, Almanya’nın geleneksel politikaları gayet iyi biliniyor. Buralarda istikbale dönük rekabet şartları ve Türkiye’nin potansiyeli, elbette Berlin hükûmetlerinin zihnini en fazla meşgul eden konulardan biridir. Aynı şekilde, Almanya’nın Orta Doğu Bölgesi’ne dair siyasi ve ekonomik hedefleri de, böyle günübirlik tepkilerle şekillenebilecek konular değil. Demek istediğimiz şudur: Almanya Türkiye’nin güçlenmesini ve bölgede zorlu bir rakip olmasını hazmedemeyebilir!.. Lakin bu hazımsızlık fazla abartılırsa, en az bizim kadar Almanya da kaybeder. Nokta.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.