Bu kavga kaçınılmaz!..

A -
A +
Bir süreden beri Suudi Arabistan’da önemli ve esrarengiz şeyler oluyor… Selman Bin Abdülaziz’in tahta geçmesiyle birlikte kraliyet ailesi içinde güç kavgaları şiddetlendi. Ve bu daha da sertleşeceğe benziyor!
 
Bu köşenin müdavimleri hatırlayacaktır. Suudi Arabistan Kraliyet Ailesi hakkında, epeyce teferruatlı yazılar kaleme aldık… 1932 yılında kurulan Suudi Arabistan’da, denilebilir ki en şiddetli iktidar ve güç kavgaları şu sıralarda cereyan ediyor… Daha önce de, El Suud Hanedanlığı içinde iktidar kavgaları yaşanmamış değildi. Ancak o dönemlerde yaşanan çekişmeler daha çok yerel nitelikte ve ülke sınırları içinde idi. Fakat şimdiki bu güç kavgaları, sadece ülke içi iktidarın konusu değil, bölgesel ve küresel meselelerinin de doğrudan ve dolaylı olarak etkili olduğu bir durum… Çok kısa bir özet yaparsak, S. Arabistan’ın ilk Kralı Abdülaziz bin El Suud; 1953’te öldükten sonra, saltanat oğulları arasında tevarüs etmeye başladı. Onun yerine geçen en büyük oğlu Suud bin Abdülaziz, eğlenceye çok düşkün olduğu, devlet paralarını kendi ailesine harcadığı ve bazı diplomatik skandallara karıştığı (Cemal Abdünnasır’a suikast teşebbüsü vs.) için, 1964’te bir iç darbe ile tahttan indirildi. Yerine kardeşi Faysal bin Abdülaziz geçti. O da 1975’te yeğeni tarafından öldürüldü. Faysal’ın katli üzerindeki esrar perdesi, bugüne kadar kalkmadı…
Baba Kral Abdülaziz, 45 kadınla evlenmiş ve bunlardan da 70 tane oğlu (yazıyla yetmiş) vardı. Ancak bunlar içinde, “Sudayri Klanı” diye adlandırılan ve ana-baba bir kardeş olan yedi tane oğul (Hassa binti Ahmed El Sudairî’nin çocukları) aile içinde hep güçlü ve önemli pozisyonlara getirildiler… Bunlar sırasıyla Fahd (Faysal’ın yerine geçen Halid’in ölümünden sonra kral oldu.) Sultan (eski savunma bakanı ve veliaht prens), Abdurrahman, Naif (Eski içişleri bakanı ve veliaht prens), Turkî, Selman (Şimdiki Kral) ve Ahmed (En genç Sudairî, eski içişleri bakan yardımcısı ve altı ay da içişleri bakanlığı yaptı). Sudayri biraderler arasında, yalnızca ikisi hükûmette görev almadı. Bunlar da Abdurrahman ile Turkî… Sultan ve Naif de, veliaht prens olmalarına rağmen, krallık tahtına oturmaya ömürleri yetmedi. Sudayri klanından Selman tahta geçince, Suudi Arabistan’ın bundan sonraki yönetiminde önemli değişikliklere kapı açacak icraat yapmaya başladı. Önce hayatta kalan iki kardeşinden bir olan Prens Mukrin’i veliahtlıktan alarak, yerine eski veliaht prens Naif’in oğlu Muhammed’i getirdi. Fakat geçtiğimiz haziran ayında, aynı zamanda içişleri bakanı olan Muhammed bin Naif’i de veliahtlıktan azlederek (Bu durum kendiliğinden çekilme diye açıklandı) yerine, kendi oğlu (aynı zamanda savunma bakanı) Muhammed bin Selman’ı getirdi. Olaylar da bundan sonra iyice hızlandı. Önce azledilen veliaht prens bin Naif’in ev hapsine alındığı haberleri yayıldı. Peşinden kısa müddet aralıklarla üç tane prensin hayatını kaybettiği açıklandı. Ancak nasıl ve neden öldükleri konusunda herhangi bir bilgi verilmedi…
Yaklaşık bir hafta önce Veliaht Prens bin Selman, Suudi Arabistan’ın 'Ilımlı İslam’ı benimseyen bir düzene geçeceğini duyurdu. Geniş yankı yapan bu açıklama, tuhaf bir şekilde en çok Amerika’da heyecan uyandırdı. "Büyük Orta Doğu Projesi"nin bir biçimde devam ettirilmesi yolunda, bir kıvılcım mıydı acaba? Derken önceki gün, Yemen topraklarından Suudi Arabistan’a bir balistik füze atıldığı, ancak bu füzenin hedefe ulaşamadan havada imha edildiği haberi geldi. Hemen peşinden de ulusal muhafızlar (jandarma) genel komutanı ve bir önceki Kral Abdullah’ın oğlu olan Prens Miteb ile Deniz Kuvvetleri Komutanının görevden alındığı duyuruldu. Olaylar âdeta zembereğinden çıkmıştı. Aynı gün geç saatlerde, Veliaht Prens bin Selman’ın başkanlık ettiği yolsuzlukla mücadele komisyonu tarafından, dört bakan, on eski bakan ve on bir tane prensin gözaltına alındığı medyaya bomba gibi düştü. Gözaltına alınanlar arasında Suudların ve dünyanın önde gelen iş adamlarından bir olan, Prens el Velid bin Tallal da bulunuyor… Tahta oturmayı sabırsızlıkla bekleyen Prens bin Selman’ın yol ve mıntıka temizliği yapmakta olduğu gün gibi aşikâr!.. Ancak bakalım nereye kadar götürebilecek? Zira mevcut iktidar kavgasının çok daha şiddetleneceği anlaşılıyor. Bakınız bütün bu gelişmelerin dumanı tüterken, Yemen sınırında bir helikopter düştü ve ölenler arasında 2015’te veliahtlıktan azledilen Kralın kardeşi Mukrin’in oğlu Prens Mansur da bulunuyor!.. Prens Mansur’un bir özelliği de, kendi babası gibi veliahtlıktan azledilen Prens Muhammed bin Naif’in çok yakını ve ona danışmanlık yapmış olması… Şimdi, olaylar zincirinin halkaları birleştirildiğinde ortaya çıkan tablo, Suudi Arabistan’ı sıkıntılı günlerin beklediğini gösteriyor. Zira ülke ekonomisi hayli zorda ve halk tabanında büyük öfke var…
Tabanda ekonomik sıkıntılardan mütevellid bu öfke varken, tepede bol keseden harcama ve israfın yangını körüklemesi kaçınılmaz. Ve bu da 2011’de Tunus’ta başlayan, fakat şimdiye kadar Suud topraklarına ulaşması bir biçimde önlenebilen, Arap Baharının ikinci dalgasını tetikleyebilir pekâlâ… Şüphesiz ülkedeki güç ve iktidar kavgası yalnızca saray ve çevresi ile sınırlı değil. Önemli ve nüfuzlu aşiretlerin bu mücadelede hayli kritik rol oynadığını da belirtelim. Bölgesel ölçekte, Yemen olayları ve İran’ın etkisi; Körfez’de devam eden Katar krizi, Lübnan Başbakanı Hariri’nin istifasını Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’dan duyurması gibi olaylar, bölgesel ölçekteki etki ve bağlantıları işaret ediyor. Bir de küresel nitelikteki etki ve bağlantılar var. Ama yer kalmadı. Bir sonraki yazıya...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.