İslâm İşbirliği Teşkilatından beklenen…

A -
A +
Bugünlerde gündem icabı herkes Kudüs Meselesi için reçeteler yazıyor. Oysa belki de İslâm Dünyasındaki dağınıklık ve ezikliğin giderilmesi için doğru reçeteler uygulamak lazım. O vakit Kudüs de kurtulur!..
 
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Dönem Başkanı’ sıfatıyla yaptığı davet üzerine, İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) olağanüstü zirvesi, yarın İstanbul’da toplanıyor. Donald Trump’ın uluslararası hukuk ve BMGK’nin 478 sayılı kararına açıkça aykırı olarak, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararının ardından meydana gelen krizin görüşüleceği bu zirve büyük önem taşıyor. Ancak bu zirvede ortaya konulacak ortak tavrın, bahse konu krizin ciddiyetini müdrik ve ona göre de etkili olması gerekir. Bunun sağlanabilmesi için de, öncelikle İslâm Dünyasındaki dağınıklık, eziklik ve ürkekliğin sona erdirilmesi ve gerçek bir dayanışma ve birlikteliğin temin edilmesi gerekiyor. Yani İslâm İşbirliği Teşkilatının, ismiyle müsemma biçimde, hakiki bir iş birliği içine girmesi şart... Fakat heyhat… Bugün için böyle bir durum hiç de kolay görünmüyor! Tabiatıyla şu sıralarda herkes Kudüs Meselesi için reçeteler yazıyor. Lakin ondan da önce, İslâm Dünyasının genel durumunu düzeltmek için doğru reçeteler uygulamak lazım. Zira hepimiz çok iyi biliyoruz ki, İslâm Dünyası, özünde sahip olduğu güç ve etkiyi rasyonel biçimde kullanabilse, içine düştüğü zilletten çarçabuk kurtulması hiç de zor olmayacak. Ne var ki, bu güç ve etki kaynakları yanlış ellerde ve tam tersine düşmanlarımız tarafından tepe tepe kullanılıyor… Suudi Arabistan’ın Amerika ile yaptığı üç yüz küsur milyar dolarlık anlaşma (Ki, bunun aslan payı silah satın alma kısmıdır.) kaynakların nerelere harcandığını gözümüze sokuyor!..
Suudi Arabistan demişken, bugünlerde dünya medyasında dolaşan ciddi iddialara değinmek gerekiyor. Bu köşede de daha önce dile getirmeye çalıştık. Amerika’nın baskılamasıyla S. Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ve dahi Mısır, İsrail’le kapalı kapılar arkasında farklı alış-verişler içinde… Lübnan Başbakanı Hariri’yi Riyad’a çağırıp istifasını açıklatan Suudi Yönetimi, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı da aynı şekilde ayağına çağırarak, sözüm ona bir barış planı dayatmış. Bunu kabul etmediği takdirde istifaya zorlanacağı tehdidinde bulunulmuş. Tahmin edeceğiniz üzere, Bu plan Tel Aviv ve Washington kaynaklı ve hiçbir Filistinlinin kabul edemeyeceği türden. Ama S. Arabistan’ın hırsı boyundan büyük Veliaht Prensi, güya bu şekilde Filistin meselesini hâl yoluna sokup, İran’a karşı mücadelede İsrail’i kendi yanına çekmek peşinde imiş! Donald Trump’ın Kudüs elçiliği ile ilgili kararına verilen cılız tepki de, Suudi Arabistan’ın hangi ata oynadığını esasen ortaya koyuyor. Ancak gelinen noktada Mısır’ın takınacağı tavır çok çok önemli! Zira Arap Devletleri içinde siyasi ve askerî açıdan en fazla etkili olabilecek ülke Mısır. Şu hâlde İstanbul’da toplanacak İslam İşbirliği zirvesinde evleviyetle iki hususa yoğunlaşmak icap ediyor. Birincisi S. Arabistan’ın ABD ve İsrail’in dümen suyunda sürüklenmemesi için ortak baskı kurmak. İkincisi de Filistin meselesinde, Mısır’ın geleneksel tutumunu korumasını sağlamak. Yani Arap Baharı ile birlikte içine düştüğü girdabın etkisiyle ABD ve İsrail’e kolayca teslim olmasının önüne geçmek. Aslında her iki ülkeye karşı takınılacak tavır aynı kapıya çıkıyor. Daha açık ifadeyle her iki ülkeyi hem baskılamak hem de cesaretlendirmek gerekiyor.
Kudüs Meselesinde, Rusya’nın takınacağı tavır da çok çok önemli… Eğer Putin, Trump’ı dengeleyecek bir tutum sergilerse, bu İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkeleri de olumlu yönde etkileyecektir. Özellikle Mısır’ın İsrail ve ABD baskısına direnmesi bakımından bu önemli… O sebeple, Putin’in dünkü Ankara ziyaretinin zamanlaması kritik. İİT çerçevesinde Türkiye, Mısır ve İran’ın oynayacağı rol Kudüs meselesinde sonuç alma bakımından belirleyici olacaktır. Fakat tekrar belirtelim ki, S. Arabistan ve Mısır üzerindeki yoğun Amerikan-İsrail baskısının bir biçimde mutlaka dengelenmesi lazım. Bu noktada Rusya faktörüne özellikle dikkat çekelim! Rusya’nın Suriye’de olduğu gibi, Kudüs konusunda da inisiyatif alması, ABD ve İsrail’in kendi kendine çalıp oynamalarına bir tahdit getirecektir. Ama İİT’nın da biraz derlenip toparlanması kaçınılmaz. Aksi hâlde Arap Birliği Teşkilatı gibi varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmayacak. Bu sırada Türkiye’nin dönem başkanı olması, toparlanmaya yönelik irade koymak bakımından bir şanstır aslında… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son derece aktif ve kararlı tutumu, İİT üyesi ülkelerin büyük kısmında olumlu ve cesaretlendirici bir hava uyandırmış görünüyor. Yarınki İstanbul zirvesinde, İsrail’in işgalci politikalarına kayıtsız şartsız destek veren Amerika’ya karşı, güçlü bir tepki verilmesini bekliyoruz. Fakat bilelim ki, yalnızca ortak zirve açıklamalarıyla bir yere varamayız. Bunun devamında siyasi ve ekonomik düzlemde yapılması gerekenleri de hayata geçirmek durumundayız.
Kudüs Meselesinde, zaman zaman ortak tepkiler ve tavırlar sergilendi. Ancak bu defa farklı, kalıcı ve mutlaka sonuç alıcı olmak zorunda! Aksi hâlde Filistin Davası bütünüyle tehlikeye girer. Buna fırsat verilmemeli.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.