2018’e daha güçlü girdik!..

A -
A +
Takvimler olsa da olmasa da, zaman “su gibi” akıp gitmeyecek mi?! Peki, zamanı okumak-anlamak için takvimlerin olması, bizim vaktin kıymetini daha çok bilmemize ne kadar yardım ediyor?     2016’nın son yazısını yazarken, şöyle bir başlık kullanmıştım: 2016 BİTSİN! Devamında da bu başlığın gerekçesini anlatmaya çalışmış ve demiştim ki, son gününe gelindiği hâlde ‘Bu yıl bitsin’ temennisi sadece takvim yapraklarıyla sınırlı değil, geride kalacak zaman diliminin bütün kalıntılarının da unutulmasına dair bir arzunun izharıdır… Gerçekten 2016 çok yıkıcı ve yıpratıcı geçmişti. 2015’in Temmuz’undan itibaren yeniden hortlayan terör dalgası, İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Gaziantep, Bingöl, Adana ve Kayseri başta olmak üzere, pek çok vilayette kanlı ve kalleş saldırılarla yüreğimizi kanatmıştı. Öyle ki, 2016’nın son gecesinde dahi, İstanbul’da Reina adlı eğlence kulübüne yapılan saldırı ile 39 kişi katledilmişti. Yani 2017’ye giriş de, maalesef çok kanlı olmuştu. Bütün bunların sonucu olarak devlet, 2017 yılı boyunca, terör örgütlerine karşı çok sert, sahiden etkili, kararlı ve sürekli bir mücadele yürüttü ve bu hain odakların belini gerçekten kırmayı başardı. Geride bıraktığımız sene içinde 2 bin beş yüze yakın terörist etkisiz hâle getirildi. Bunun yanında ele geçirilip imha edilen silah, mühimmat ve diğer lojistik malzeme miktarında da rekor kırıldı. Yılbaşı gecesi için tedirginlikler yaşanmasına rağmen, alınan çok sıkı tedbirlerle, bir önceki seneye benzer olayların tekerrürüne fırsat verilmedi. Temennimiz terörün artık tamamen gündemden çıkması, emniyet ve asayişin istikrarlı biçimde sağlanması, böylece vatandaşların da huzur içinde işine gücüne odaklanmasıdır. Bu manada, Türkiye’nin hem içeride hem de Orta Doğu Bölgesinde; yürüttüğü politikalarla ve bunu destekleyen askerî operasyon ve manevralarla, konumunu takviye ve tahkim ederek, 2018’e daha güçlü bir şekilde girdiğini söyleyebiliriz… İnsanlar için zaman birimi olarak saniyeler bile çok kıymetli… Çünkü dünyada ortalama ömür belli. En kabadayısı üç haneli rakamlara ulaşandır. Bu da milyonda, belki de on milyonda birdir! Ama devletler için bir yıl, on yıl hatta yüz yıl kısa zaman dilimleridir. İnsanlık tarihi için de, bakmayınız bir kısım tarihçilerin temelsiz tezlerine, İslâm âlimlerinin bildirdiğine göre birkaç bin yıl değil, birkaç yüz bin yıldan söz etmek gerekir!.. “Bu muazzam mükevvenat öyle sekiz-on bin yıllık bir zaman için yaratılmamıştır…” (Seyyid Abdülhakim Arvâsî) Takvimler olsa da olmasa da, zaman “su gibi” akıp gitmeyecek midir? Zamanı okumak ve anlamak için bize yardımcı olan takvimler, acaba vaktin kıymetini bilmekte de aynı fonksiyonu ifa edebiliyor mu? Boşa akıp giden zamanı hangi takvimle ölçersek ölçelim, netice aynı kapıya çıkar. Bu noktada mesela 2017’yi birey, toplum ve devlet olarak nasıl geçirdik? Bunun ciddî bir muhasebesini yapabilecek miyiz? Önceki gece yarısı havai fişekler atan, yetmedi tabanca şarjörlerini peş peşe boşaltan; o da yetmedi pompalı tüfeklerle konu-komşuyu, sokağı, bütün etrafı rahatsız ve tedirgin eden, bunları yaparken kendisi dâhil herkesin hayatını tehlikeye atanlar, acaba neyin kutlamasını yapıyordu? Daha doğrusu bu tipler, tam olarak ne yaptığının farkında ve şuurunda mıydı? Yoksa uydum kalabalığa, beraberinde bir sürü densizliğin de cereyan ettiği anlamsız, mantıksız hâl ve hareketlerle birilerine benzemek, saçma-sapan hâl ve hareketleri taklit etmek suretiyle, olmayan bir kazanç ve başarının sevincini mi paylaşıyordu? Sorsanız kaç kişiden doğru dürüst cevap alabilirsiniz? 2017 senesini geride bırakırken, fert ve toplum olarak yukarıdaki sorulara ne ölçüde isabetli cevaplar verebilirsek, o derece doğru istikametteyiz demektir… Türkiye gazetesi olarak, 2018’e daha güçlü girdik… Daha güçlü yazı kadrosu ve daha zengin muhteva ile sizlere hizmet vermenin şevk ve heyecanı ile doluyuz. Türkiye gazetesi, nevi şahsına münhasır kültürü ve köklü gelenekleriyle medya dünyasında apayrı bir yere sahiptir. Türkiye gazetesi, geçmişi ve geleceği sıkı sıkıya bağlayan güçlü bir köprüdür. Yahya Kemal’den ödünç olarak aldığımız ifadesiyle, “Kökü mazide olan âtidir…” Dün Süleyman Özışık, İsa Karakaş ve Meryem Aybike Sinan’ın ilk yazılarını okudunuz. Her ikisinin de, bu gazetenin geçmişiyle ne kadar da bütünleşmiş olduğunu, hangi kültür pınarlarından beslendiklerini, kendi çocukluk ve gençlik yıllarını bu gazetenin ve Çocuk Dergisinin rehberliğinde mutlu şekilde yaşadıklarını en samimi ifadelerle sizlere aktardılar. İşte Türkiye gazetesinin dünü ve bugünü buluşturması tam da budur… Aramızdan ayrılıp ‘Rahmeti Rahmana’ kavuşan üstatlarımızın bıraktığı eşsiz mirası, her gün size köşelerinden seslenen pek kıymetli yazarlarımız büyük bir başarıyla devam ettiriyor… Aramıza yeni katılan Prof. Dr. Hilmi Demir, Süleyman Özışık, İsa Karakaş, Meryem Aybike Sinan, Salih Uyan, Erdal Dursun ve Adnan Şahin’e ve derin bilgi ve tecrübeleriyle geniş açı sayfalarımızda, bizi tenvir edecek akademisyen ve araştırmacı yazarlarımızın tümüne birden gazetemizle birlikte sizlerin de kucak açtığınızı biliyoruz. Onlara en samimi ve derunî bir şekilde HOŞ GELDİNİZ diyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.