Gözyaşı ve istifa

A -
A +
İngiltere Başbakanı Theresa May’in istifa kararını açıklarken engel olamadığı gözyaşları, siyaset dünyasında herhâlde uzun müddet konuşulacaktır. Richard Nixon da ağlayarak istifasını açıklamıştı…     2016 yılında Başbakanlık koltuğuna otururken, taraftarları onu Margaret Thatcher gibi ikinci bir “Demir Leydi” olmasını bekliyordu. Fakat hiç de öyle olmadı. Selefi genç politikacı David Cameron’un biraz da acemilik sebebiyle düştüğü referandum tuzağı, hiç beklemediği şekilde onu başbakanlık koltuğundan indirivermişti… Halk oylaması ile alınan Avrupa Birliği’nden ayrılma kararını (Brexit) hayata geçirecek ve zorlu süreci yönetecek yeni bir isim gerekiyordu. İşte bu fırsat Theresa May için altın tepside sunulan fırsat olmuştu. Gelgelelim işler hiç yolunda gitmedi. Bayan May, Brexit sürecini yönetmekte aciz kaldı. İngiltere’de Kraliçe’nin yetkileri semboliktir. Dolayısıyla başbakanlık makamı çok önemli ve o derecede yetkilidir. Lakin İngiltere Parlamentosu da çok daha güçlüdür… Hatta bu gücün tarifi için enteresan bir izah yapılır: “İngiliz parlamentosu bir tek erkeği kadın, kadını da erkek yapamaz. Başka her şeye yetkisi vardır!” İşte bu parlamento, Bayan May’in politik hayatında âdeta bir kâbus oldu. Hükûmetinin hazırladığı Brexit anlaşması tasarısını, tam üç defa reddetti. May ne yaptıysa geri tepti. Bu meyanda üç yıl içerisinde May’in kabinesinde görev alan tam 36 (Yazı ile otuz altı) bakan istifa etti. Bu bile tek başına, Bayan May’in başarılı bir başbakan olamadığının bariz işaretidir. Brexit planını dördüncü defa parlamentoya sunmaya hazırlanırken, kendi partisinden de May’e büyük baskı ve tepkiler geldi ve çaresiz istifa restinde bulunmak zorunda kaldı. Ancak bu resti de partisi üzerinde beklediği etkiyi doğurmadı. Gözyaşları içinde makam arabasına binip giden May, bir gün sonra meşhur 10 numaralı başbakanlık konutu önünde, bu defa daha alenî şekilde gözyaşı döktü… “Sevdiği ülkesine hizmet için bir fırsat olmak üzere…” 7 Haziran’da istifasını vereceğini duyururken, sesi titredi, yüzü allak bullak oldu ve sözünü tam bitiremeden arkasını dönüp hızla içeriye girdi. Böylece Theresa May’in ikinci bir “Demir Leydi” olma hayali de suya düştü. Genelde İngilizlerin soğukkanlı olma özelliği bilinir. May da parlamento tartışmalarında epeyce dişli görünmeye çalıştı ve eleştirilere karşı soğukkanlı bir tavır koymaya çalıştı. Fakat sonuçta gelen başarısızlık, onu ağlayarak istifa etmeye zorladı. May’in yerine şimdilik en az on altı tane adaydan bahsediliyor. Bunların içinde en güçlü olanı ise Gazeteci Ali Kemal’in torunu, yani Çankırı kökenli Boris Johnson gibi görünüyor… Daha önce Londra Belediye Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yapan Johnson, “Elbette başbakanlık için aday olduğunu” deklare etti. Johnson’un Muhafazakâr Parti’nin üçte biri tarafından desteklenebileceği konuşuluyor. Bakalım Çankırı asıllı Boris ne yapabilecek? İngiliz siyaseti Brexit sebebiyle bocalama geçirirken, ekonomik açıdan da durum iç açıcı değil. Theresa May’in gözyaşı dökmesi duygusal bir durum, ama gerçekler de acıdır. İktidar koltuğunu kaybetmek, insanların kolayca hazmedebileceği bir şey değil. Bu sebeple, koltuğunu kaybeden siyasetçiler görünür görünmez biçimde gözyaşı dökerler… Bunların içinde en şöhretlilerden biri de eski ABD Başkanı Richard Nixon’dur… O da gözyaşları içinde istifasını açıklamıştı. Fakat Nixon’un durumu daha farklı idi. Bir skandal (WATERGATE) neticesinde bu noktaya gelmişti. Aslında güçlü bir isim olan Nixon’un, Demokrat rakibine karşı gizli dinleme yaptırdığı ortaya çıkınca, çöküş süreci başlamıştı. Nixon başlangıçta istifa etmemek için çok direndi. Soruşturma sürecini durdurmak, kontrol altında tutmak için Başkanlık nüfuzunu ve yetkilerini sonuna kadar kullandı. Ancak tirajik sondan da kurtulamadı. Nixon o kadar kırgın idi ki, vefatından sonra, ABD başkanlarının defnedildiği devlet mezarlığına gömülmemesi için vasiyette bulunmuştu… Aradan kırk küsur sene geçti. Ama Watergate skandalı ve Nixon’un trajik sonu hiç unutulmadı. Bundan dolayıdır ki, Amerikan Başkanlarının başı herhangi bir şekilde sıkıntıya girdiğinde hep Nixon’un düştüğü durum hatırlanır ve gündem yapar. Keza Donald Trump’ın da seçimlere hile karıştırdığı ve Rusya ile birtakım gizli kapaklı işleri olduğu yolunda ortaya atılan iddialar üzerine, Watergate benzeri bir sürecin ortaya çıkıp çıkmayacağı çok konuşuldu. Ne var ki, rakip tarafın beklediği gibi olmadı. Bu konuda özel savcı olarak görevlendirilen eski FBI Başkanı Robert Mueller, sonuçta Trump’ı rahatlatan bir rapor hazırladı.  Mesele daha düşük bir seviyede gündemde olmakla birlikte, Trump için bir tehlike, görünürde şimdilik söz konusu değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.