Tunus, ilk kıvılcımın çaktığı yer

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürpriz Tunus ziyareti, bir anda bütün dikkatleri, “Arap Baharı” denilen serüvenin uç verdiği bu ülkeye çevirdi. Tunus, bütün zorluklara rağmen, demokrasi yolunda mesafe katetti...
 
 
17 Aralık 2010 tarihi, Arap âlemi için çok özel bir anlam ifade eder… Zira o gün, Tunus’ta; iş bulamadığı için seyyar satıcılık yapan, Muhammed Buazzizi adlı elektronik mühendisi gencin; bir kadın zabıtanın kendisine tokat atmasını hazmedemeyip, valilik binası önünde kendisini ateşe vermesiyle bambaşka bir devrin önü açılmış oldu… 18 Aralık’ta Tunus’ta başlayan büyük protesto gösterileri, 23 yıldan beri ülkeyi demir yumrukla idare eden Zeynel Abidin bin Ali’nin iktidar koltuğunu salladı. 4 Ocak’ta M. Buazzizi hayatını kaybetti ve gösteriler iyice şiddetlendi. Z. bin Ali ancak on gün dayanabildi. 14 Ocak’ta koltuğu bıraktı ve derhal Suudi Arabistan’a kaçtı… Tunus halkı, epeyce süren sokak gösterilerine rağmen, ne Mısır’a ne Suriye’ye ve ne de Libya’ya benzedi. Tunus’ta çakan Arap ülkelerini kasıp kavuran o ilk kıvılcım, hemen Mısır; Libya, Bahreyn, Ürdün ve Suriye’yi de etkisi altına almıştı.
Mısır’da 25 Ocak 2011’de başlayan sokak hareketleri, iki hafta içinde Hüsnü Mübarek’in otuz yıllık iktidarını bitirmişti. H. Mübarek’in 11 Şubat’ta çekilmesiyle birlikte, Mısır halkı daha da umutlanmış ve demokratik bir idari sistem için arayışlarını sürdürmüştü. Bunu ilk sıralarda becerir gibi de oldu. Bir buçuk yıl sonra 2012 Haziran’ında, Muhammed Mursi, Mısır tarihindeki ilk demokratik seçimleriyle cumhurbaşkanı seçildi. Halkın yüzde 51.8’inin oyunu almayı başarmıştı ve bu yıllar yılı Hüsnü Mübarek’in aldığını iddia ettiği yüzde 98’lerden şüphesiz çok kıymetli idi. Fakat ne yazık ki, küresel güçler, Mısır halkının hür iradesiyle ortaya koyduğu bu neticeyi hiç beğenmedi. Ve derhal bir darbe tezgâhını kurmaya başladı. Tam bir sene sonra, maşa olarak kullandıkları General Sisi eliyle bu işi hayata geçirdiler… O gün bugündür Mısır kan ağlıyor. Mısır gibi Libya da aynı ateşe düştü. 17 Şubat’ta başlayan halk gösterilerine, 42 yıldır ülkeyi dikta ile yöneten Kaddafi direnmeye çalıştı. Buna rağmen 5 Mart’ta Libya’da muhalifler Ulusal Geçiş Konseyini kurdu. 19 Mart’ta BMGK Libya için uçuşa yasak bölge kararı aldı. Daha sonra da NATO öncülüğünde hava bombardımanı başladı. 21 Ağustos’ta Kaddafi başkent Trablus’tan kaçtı ve memleketi Sirte’ye gitti. 20 Ekim’de linç edilerek öldürüldü… O gün bugündür Libya kan ve ateş içinde. Suriye’yi ve Yemen’i bugünlük es geçelim…
İşte bu ahval ve şerait içinde Tunus halkı, yukarıdaki olumsuz örneklere karşılık, Kuzey Afrika coğrafyasında, ta 1990’lı yılların başından beri için için kaynayan Cezayir’in aksine, daha sivil ve halkın iradesinin sonucu belirlediği iki tane cumhurbaşkanlığı seçimini yapmayı başardı… 2014 yılında seçilen Es-Sebsî’nin 92 yaşında vefat etmesinin ardından, geçen ekim ayında ikinci turda Kays Said’i (Hukuk Profesörü) yüzde 72,7 oyla seçti. Birinci turda Kays yüzde 18.4, tutuklu medya patronu Nebil Karvi ise yüzde 15.5 almıştı. Tunus’taki en büyük siyasi hareket olan Nahda Partisinin adayı Abdulfettah Mouru ise yüzde 12,9’da kalıp elenmişti…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün çok sürpriz bir şekilde Tunus’a giderek hem Kays Said’i tebrik etti hem de başta Libya olmak üzere, Bölge meseleleriyle ilgili önemli temaslarda bulundu… Tunus bu manada çok önemli bir adres. Zira Arap âlemini kasıp kavuran serüvenin çıkış noktası olarak, fazla hasar almadan; hayli zor da olsa, bir şekilde siyasi istikrarı yakalayıp, yeni anayasa ve sivil yönetimi (Tunuslular buna Yasemin Devrimi diyor) hâkim kılmayı başarmış bulunuyor. Temenni edelim ki, bu başarı diğer Arap ülkelerine de iyi bir örnek olsun…
Sayın Erdoğan’ın, bu çerçevede Tunus’tan verdiği mesajlar önemlidir. Dış güçlerin Arap ülkelerini sömürge olarak görmekten vazgeçmek istemedikleri açıkça ortada. Bu meselede şayet Arap devletleri gerçek manada egemenliğini muhafaza edip, topraklarında siyasi istikrar ve halk refahını sağlayabilirse, emperyalistlerin planlarını boşa çıkarabilir. Aksi hâlde, Suriye, Libya ve Yemen’deki gibi kan ve ateş çemberinden kurtulmaları mümkün olmaz. Gelinen noktada, Arap dünyasının Türk milletinin dostluğunu daha iyi değerlendirmesi gerekiyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.