‘Korona’dan korunmak…

A -
A +
Geldiydi gelmediydi derken, sonunda geldi. Zaten çepeçevre sınırlarımızı sarmışken, bize de uğramaması mümkün değil gibiydi!.. Fakat bazı dengesiz tipler de, neden daha önce gelmedi diye maraza çıkarıyordu…
 
Evet, koronavirüs salgını, küresel boyutta çok ciddi bir tehdit olarak üç aydır gündemin başköşesine oturmuş vaziyette… Sadece insan sağlığını değil, bütün dünya ülkelerini ekonomik açıdan da fena hâlde sarsacak; belki 1929’daki gibi, global derin bir buhranı tetikleyebilecek çok boyutlu tehlike! Kimi ekonomistler maalesef, böyle korkutucu tahminler ortaya atıyor. Ekonomi parantezi içinde ifade ettiğimiz hususlar, başta ticaret, turizm, eğitim, millî ve milletlerarası sportif - kültürel faaliyetler ile insanların günlük sıradan yaşantısının her safhasını kapsayan, fert ve toplumların genel hayat tarzını âdeta bir cendereye sokan afet… Bu cendereden dünya ne kadar zamanda kurtulabilecek acaba? Şimdi en çok bu sorunun cevabı merak ediliyor. Tıp uzmanları, koronavirüsün mahiyeti hakkında henüz tam bir kanaate de sahip değil. Virüsün nasıl davrandığını anlamaya çalışıyorlar. Dünyanın her tarafında bu sahanın uzmanları, çok sıkı mesai içinde tetkiklere devam ediyor. Bakalım bu illet için bir koruyucu aşı bulunabilecek mi? Yahut ne kadar zamanda bulunabilecek? İşin o tarafını tıp âlemine bırakıp, daha ziyade sosyal hayattaki yansımalara bakalım.
Her gelişmede olduğu üzere, malum virüs konusunda da, sosyal medya doğru – yanlış ayrımı yapmaya gerek duymadan yine tozu dumana katıyor. Bu sebeple birçok insanı da yok yere telaş ve endişeye sevk ediyor. Felaket tellallığını iş edinmiş ve bundan zevk alan bazı hasta ruhlu tipler, tezviratla ortalığı karıştırıyor. Olmayan vaka ve ölüm sayılarını ısrarla dolaşıma sokuyor. Kimileri de virüs bizim ülkemize niçin daha önce gelmedi diye ter ter tepiniyordu!.. Bu kadar zıvanadan çıkmışlar yani. Bunlardan bazıları hakkında savcılıklar soruşturma başlattı. Umarız bu fesat kumkumasının çanına ot tıkanır. Sonunda virüs Türkiye’ye de gelmiş oldu. Yani “bekledim de gelmedin” modunda olanlar artık kına yakabilir! Bırakalım onlar kendi çamurunda debelensinler. Ülke olarak biz koronavirüsten nasıl korunacağız, ona bakalım. İlk defa 12 Aralık’ta, Çin’in Vuhan şehrinde baş gösteren virüs, an itibarıyla yüz on ülkeye yayılmış durumda ve toplamda 121 bin 844 kişi enfekte olmuş durumda. Toplam ölü sayısı ise açıklanan rakamlar doğru ise, dört bin üç yüz yetmiş beş. Çin’den sonra en fazla ölüm İtalya’da. 631 ölü. Ülkenin tamamı için karantina ilan edildi. Ama başlangıçta ciddi ve yeterli tedbir alınmadığı için, iş işten geçmiş oldu. İtalya’dan sonra İran geliyor… Rakamlar doğru ise ölü sayısı 354 ve vaka sayısı da dokuz bini aşmış durumda. İran’da da başlangıçta gerekli tedbirler alınmadı. İran sağlık sistemi de zaten uzun süreli ambargolar sebebiyle çok büyük sıkıntılar içinde… İspanya başta olmak üzere, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinde de vaka sayısı hızla artıyor. Bu iç karartıcı haberlerin içinde tek olumlu unsur, şimdiye kadar 66 bin 625 kişinin de tedavi olup hastalıktan kurtulmuş olması…
Mevcut şartlar altında, üç ay boyunca; henüz virüs topraklarımıza gelmeden, zamanında ve ciddi tedbirler alan Türkiye, bu alanda örnek bir başarı ortaya koydu. Şayet süreci aynı başarıyla yönetmeyi başarırsa, inşallah memleketimiz fazla hasar görmeden bu salgını savuşturacaktır. İlgili makamlar ve uzmanlar, virüsten korunmanın yollarını her vesile ile açıklıyor. Bunlara dikkat kesilmemiz lazım. İşin temeli de, başı – sonu da temizlik. Dolayısıyla bize anlatıldığı gibi temizlik şartlarına riayet edip diğer tedbirlerle birlikte korunmaya çalışacağız… Telaşa, endişeye gerek yok. Tedbiri aldıktan sonra tevekkül edeceğiz. Takdir Allahü tealanındır. Kaderde ne varsa o olur. Bize düşen sebeplere yapışmak, yani gerekli tedbirleri imkânlar ölçüsünde almak. Kaldı ki, uzmanların bize tavsiye ettiği tedbirler de, öyle zor ve yapılamayacak şeyler değil. Sadece dikkat ve şuur gerekiyor. Bu salgını hafife almak asla doğru değil. Velakin evhama kapılıp, hayatı zindana çevirmek de doğru değil!
Marketlerdeki rafları boşaltarak evlerde lüzumsuz stok yapmak ne kadar yanlış ve mantıksız ise, bu salgını istismar ederek, sağlık ve temizlik malzemelerinde fahiş fiyatlar uygulamak da o kadar ahlaksızlıktır. İnsanların korku ve endişelerini sömürmenin sonu da hüsrandır. Nokta!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.