Korkunç cinayetler ve toplumun ruh hâli...

A -
A +
Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla, gündem olan kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet meselesi hararetle tartışılıyor… Velakin eksik biçimde tartışılıyor. Ve kimi zaman da yanlış mecralara taşınıyor!..
 
 
Analar Günü, Babalar Günü, Kadınlar Günü vs. vs... Senede yalnızca bir günü, bazı değerleri anmak; kutlamak, hatırlamak ve hele hele birilerinin haklarını korumak için özel veya resmî statüde ilan etmek yeterli olabilir mi?.. Geriye kalan 364 günde, acaba hayat; acı ve tatlı yanlarıyla nasıl sürüyor, nasıl yaşanıyor? Yani hayat kavgasını kimler kazanıyor, kimler kaybediyor? Kimler sefa sürerken, şartlar kimleri süründürüyor? Cemiyet düzenini her yönüyle bir bütün hâlinde ele alıp incelemeden ve bilhassa insan hayatına kasteden dehşet verici olayları en ince teferruatına kadar tahkik etmeden, ülkenin sosyal durumunu doğru anlamak, tespit etmek mümkün müdür? Bakınız günlerdir Samsun’un Canik ilçesinde yaşanan bir vahşeti konuşuyoruz… En üst makamdaki devlet ricalinden en sade vatandaşa kadar. Henüz beş yaşındaki kız çocuğunun yürek paralayan feryatlarına rağmen, vahşice dövülen ve vatandaşların yetişmesiyle kıl payı ölümden kurtarılan bir kadının maruz kaldığı içler acısı durum haber bültenlerinde tekrar tekrar sergileniyor. İnsanın görmeye dahi tahammül edemediği bu canavarlığın izahı var mıdır? Talihsiz kadının feci hayat hikâyesinden öğreniyoruz ki, şimdiye kadar tam dokuz defa şikâyetçi olup ilgili mercilerden korunma talep etmiş…
Samsun Canik’te yaşanan felaketin benzerini yaşayan ve bir kısmı da hayatını kaybeden kadınların sayısını, tam olarak bilmemiz mümkün değil? Ki, bu olayın yankıları devam ederken; bu defa Kocaeli’nin Körfez ilçesinde kocası tarafından feci şekilde dövüldükten sonra, bir odaya kapatılıp iki gün boyunca aç ve susuz bırakılan bir başka kadının dehşet verici görüntüleri medya mecralarında dolaşmaya başladı… Kocaeli’nin polis adliye kayıtlarına bakıldığında neler var neler! Kafede çay içen bir kişiyi kalbinden bıçaklayarak öldüren katilin ifadesi kan donduruyor: “Uykusuz olduğum için çok sinirliydim, bu yüzden öldürdüm…” Şu ruh hâline bakar mısınız? Sadece Kocaeli değil tabii, yurdun her tarafından iç karartıcı haberler peş peşe geliyor. Konya’da 10 yaşındaki çocuğunu boğarak öldüren, baba olacak caninin söyledikleri, toplumun ruh yapısı hakkında alarm zilleri çaldırıyor… Afyonkarahisar’da yanlarında çalıştığı kişilerden 200 TL’lik alacağını isteyen 16 yaşındaki çocuğa, tam beş saat işkence edip döven insan kılığındaki canavarları ne yapmalı acaba? Böyle canavarlar kanun önünde hesaba çekilip, hak ettikleri cezaya çarptırılmazsa, vahşet örnekleri çoğalmaya devam eder…  
2020 senesi içinde Türkiye’de en az 304 kadın cinayete kurban gitmiş… Bu satırları yazarken, ajanslardan İstanbul Beylikdüzü’nde bir dairede kadın cesedi bulunduğu haberi düştü! Ondan önce de, Antalya’da beş aydır kayıp olan ve cesedi bir evin çatısında bulunan kadının korkunç hikâyesi gündemdeydi zaten. O kadın ve katledilen başka kadınlar… Her biri ayrı bir gaddarlık ve canavarlıkla öldürülmüş kadınlar… Sadece kadınlar öldürülmüyor elbette. AK Parti Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis, bir televizyon programında buna dikkat çekti ve öldürülen erkek sayısının, kadınlardan 12 kat daha fazla olduğunu söyledi. Burası çok önemli. Zira sadece kadın veya erkek hakları değil, insan hakları ve insanların hayat hakkının korunmasına dair kafa yormamız gerekiyor. Evet, son yıllarda giderek feminizme kayan bir temayül içinde, sanki haksızlığa, şiddete ve cinayete maruz kalanlar yalnızca kadınlarmış gibi bir intibaın ağır basması sağlıklı bir yaklaşım değil. Kadını, erkeği, çocuğu, yaşlıyı, topyekûn insanları her türlü haksızlık ve şiddetten korumak için seferber olmalıyız. Ancak bu şekilde tolumun genel huzuru temin edilebilir...
Kadın cinayetlerinin büyük kısmı, yakın akraba cinayeti... Eş, kardeş, baba, amca vs. Vakaların bir kısmı evlilik devam ederken, bir kısmı da ayrılık ve boşanmalardan sonra vukua geliyor. Bu olaylarda çoğunlukla eşler arasındaki şiddetli geçimsizlik, sadakatsizlik, uygunsuz yaşantı biçimi vs. büyük etki ediyor. Cinayetlerin bir kısmı da akrabalık bağları dışında, dinimizin ve örfümüzün yasak ettiği; günah ve ayıp saydığı, gayrı ahlâkî ve gayrimeşru yaşantıların sonucu meydana geliyor… Bu türden olayların sayısı ne yazık ki, gitgide kabarıyor! Alkol ve uyuşturucu madde bağımlığı, kumar düşkünlüğü ve çeşitli psikolojik rahatsızlıklar kadın cinayetlerinde en fazla öne çıkan faktörler…
Şehirleşmeyle birlikte yaşanan kültürel yozlaşma, yabancılaşma ve çevreden gelen olumsuz etkiler vs. Aile hayatı ve kadın erkek ilişkilerinde, karşılıklı sevgi-saygı ve bağlılıkları fena hâlde örseliyor. Televizyonlardaki sorumsuz, kalitesiz, seviyesiz programlar, pespaye diziler ve genel olarak toplumdaki yozlaşma neticede fecaatleri tetikliyor. Şiddet ve cinayetler de buradan besleniyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.