AB ile bir koltuk krizi eksikti!..

A -
A +
Avrupa Birliği, şaşı baktığı Türkiye ile gerçekçi bir ortaklık kurmaya niyeti olmadığını her fırsatta açığa vuruyor… Uzun bir fasıladan sonra gerçekleşen üst seviye temas da, koltuk krizinin gölgesinde kaldı!
 
 
Madam Ursula’yı kim ayakta tuttu ve neden tek değil de, üçlü koltuğa oturdu? Günlerdir bu mesele tuhaf bir şekilde gündemi işgal ediyor… Üstelik Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, meselenin aslının ne olduğunu çok net bir şekilde açıklamış olduğu hâlde. Medyaya bolca yansıyan bir fotoğraf üzerinden, aslı astarı olmayan itham ve yorumlar gırla gidiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel otururken, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, üçlü bir koltuk önünde ayakta görünüyor. Avrupa cenahında kasıtlı olarak köpürtülen spekülasyonlara göre, Türkiye bu şekilde bir protokol uygulayarak, Madam Ursula’yı istiskal etmiş oluyor. Görüntüler ve bu görüntülere dair kulis bilgileri, Bayan Von Der Leyen’in oturma düzeni sebebiyle kısa bir şaşkınlık geçirdiği ve bundan dolayı homurdandığı yolunda. Ancak Konsey Başkanı Michel açısından, herhangi bir rahatsızlık söz konusu değil. Yani beklediği (ve olmasını istediği) şekilde bir oturma düzeni… Lakin AB çevrelerinde bu fotoğraf çeşitli mecralarda döndürülüp üzerine Türkiye’yi suçlayıcı yorumlar yapılınca, Mevlüt Çavuşoğlu, bunun bizzat AB tarafından talep ve telkin edilen protokol olduğunu ve muhatap tarafın talebinin karşılandığını detaylı şekilde anlattı...
Bu izahattan sonra, normal şartlarda dedikoduların bitmesi gerekirdi değil mi? Ama öyle olmadı, İtalya Başbakanı Mario Draghi bahse konu fotoğrafın üzerine sazan gibi atlayarak, ülkemize karşı çok haksız ve çirkin saldırılarda bulundu ve Cumhurbaşkanımızı diktatör olmakla itham etti. Diktatörlük kavramının ana vatanı şüphesiz İtalya’dır. Anlaşılan Bay Draghi bu durumu bilmezlikten geliyor… Kendisi başbakanlık makamına seçimle değil, tayinle gelmiş birisi olduğu hâlde, halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına karşı böyle bir salvo yapma ahmaklığını gösteriyor. Ahmaklık tabirini bilerek kullandık, zira İtalyan medyası Draghi için aynı tanımlamayı yapıyor!.. Avrupa Birliği içinde, Almanya ve Fransa’ya nazaran; zaman zaman Türkiye’ye karşı daha mantıklı ve makul tavırlar gösteren İtalya’nın, siyasi krizler sonucunda böyle bir başbakana muhtaç duruma düşmesi tek kelime ile şanssızlık. Türkiye bu “bürokrat” ve acemi başbakana her kademeden en sert cevabı derhâl verdi. Durduk yerde iki ülke ilişkilerinin böyle bir saçma krizin içine düşmesini nasıl izah etmeli acaba? AB liderliği için öteden beri bir çekişmenin içinde oldukları herkesçe bilinen, Fransa ve Almanya arasındaki rekabetin yansımalarına kapılan İtalya, kendi kendine gelin güvey oluyor! Bay Michel ile Bayan Von Der Leyen arasındaki zıtlaşmaların uluslararası ziyaret ve temaslarda dahi uç vermesi, AB’nin kendi iç meselesidir elbet.
Ancak bu iç problemin Türkiye’ye bir koltuk kriziyle bulaştırılması açıkça münasebetsizlik… Yani AB ile aramızda bir bu eksikti!.. Türkiye altmış yıldan beri AB ile tam üyelik için uğraşıyor. Ama karşı taraf sürekli olarak ülkemizi uzakta ve fakat kontrol bölgesinde tutmak için her yola başvuruyor. Taahhütlerini yerine getirmemek için her türlü mızıkçılığı yapmaktan kaçınmayan AB, sıkıştığında işte böyle eften püften konuları öne çıkararak esas meseleleri öteleme vesilesi yapıyor. Nerede kaldı üyelik müzakere süreci? Nerede kaldı açılmayan ve açılmadığı için de kapanmayan yeni fasıllar? Ne oldu vize serbestisi? Hani ne oldu gümrük anlaşmasının güncellenmesi? AB için şimdilerde varsa yoksa Suriyeli sığınmacılar konusu… Bu sığınmacılar Avrupa Birliği’nin kapılarına gelmesin de ne olursa olsun! Ne zaman bu yönde bir tehlike sezerlerse yelkenleri biraz indiriyorlar. Ama verdikleri sözü tutmamakta pişkinler!.. Çok zorlanırlarsa sudan sebeplere sarılıp, meseleleri savsaklamak için her türlü ikiyüzlülüğü sergilerler.
Evet, Türkiye’nin en üst diplomatik kanallardan resmen açıkladığı üzere,  AB Komisyonu Başkanı sayın bayana farklı ve istiskale dönük bir tavır kesinlikle söz konusu değil. Uygulanan protokol tamamen AB cenahının talebi ve telkiniyle şekillenmiştir. Burada AB’yi rahatsız eden bir durum varsa, bunun sebebi de sonucu da, Alman-Fransız yahut Merkel-Macron çekişmesidir. Yani burada İtalya Başbakanına ne kadar laf düşer bilemeyiz ama AB’nin kendi içindeki zaafları, böyle olmadık yerlerde de ortaya çıkabiliyor demek ki… Türkiye’nin bunda hiçbir dahli yok. Tam aksine, olumlu sonuçlar beklenen bir zirvenin, böyle bir anlamsız tartışmayla gölgelenmesi esef verici.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.