ABD ve Rusya ile ilişkilerde durum…

A -
A +

Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD ile ilişkiler konusunda çok dikkat çekici mesajlar verdi: “Temennim odur ki, iki NATO ülkesi olarak hasmâne değil, dostane davranalım. Ama şu andaki gidiş hayra alamet değil!..”

Türk-Amerikan ilişkilerinin Biden döneminde çalkantılı seyredeceği ta baştan belliydi… Zira bunun işaretini Biden daha seçim kampanyası sırasında vermiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı doğrudan hedef alan sözler söylemişti. Seçimi kazanıp göreve başladıktan sonra da, aynı tavırda devam etti. Kendisinden beklenen telefonu bile üç ay geciktiren ve üstelik o ilk telefonda da, sözde Ermeni soykırım iddiasını tanıyacağını haber veren (Nitekim bir gün sonra bunu resmen duyurdu.) Biden’ın ekibinde de, Türkiye’nin stratejik değerini doğru okuyan kimse pek bulunmuyor. Mesela Dışişleri Bakanı Blinken, henüz bakanlık görevini bile üstlenmeden; Türkiye için, “sözde müttefik” gibi bir ifade kullanmıştı. Hâl böyle olunca, ilişkilerdeki pürüzlerin giderilmesi şöyle dursun, tersi yönde ilerleyen sıkıntılar artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık dört ay önce (1 Haziran’da), TRT’ye verdiği mülakatta da Amerika ile ilişkilerde yaşanan gerilimi dile getirmiş ve iki hafta sonra gerçekleşecek olan Brüksel’deki yüz yüze görüşmede, bunun niçin böyle olduğunu kendilerine soracağını dile getirmişti. Söz konusu o mülakatta da, önceki gün seslendirdiği ifadelerin benzerini kullanmıştı. “Bakınız biz sizden önce de Demokratlarla çalıştık. Sayın Obama ile çalıştık. Sayın Trump’la çalıştık. Ama hiçbirinde böyle bir gerilim içinde olmadık…” Ki, Biden’ın yardımcısı olduğu Obama, ilk okyanus aşırı dış seyahatini Türkiye’ye yapmıştı. Ve bu ziyaret Biden’ın telefon etme süresinden daha erken zamanda gerçekleşmişti… Yani anlayacağınız, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi!

Sayın Erdoğan’ın New York ziyareti öncesinde, BM Genel Kurul Toplantısında, Joe Biden ile ikili bir görüşme olabileceği yolunda iyimser bir hava vardı. Her ne kadar resmî makamlar böyle bir görüşme konusunda açıklama yapmamış olsalar da, bu yönde bir beklenti olduğu intibaı uyanmıştı… Ama beklenen görüşme gerçekleşmedi. Bu arada ABD ile ilişkilerin seyri konusunda da, oldukça bir karamsar tablo ile karşı karıya olduğumuz en üst perdeden teyit edildi. Dönüş yolunda gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanının; “Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrini önümüzdeki dönemde nasıl görüyorsunuz?” şeklindeki soruya verdiği cevap çok dikkat çekici. “Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini doğrusu söyleyemem” dedikten sonra, ihtilaf konuları ve karşılıklı yaklaşımlar üzerinde, çok net ifadelerle değerlendirmelerde bulundu. ABD’nin, S-400 hava savunma sistemini bahane ederek, parasını verdiğimiz F-35 savaş uçaklarını vermemesi konusunda kesin tavrını ortaya koyan Erdoğan, Amerika’nın bu meseleyi halletmesi gerektiğini söyledi. Karşı tarafın en fazla üzerinde durduğu S-400 konusunda, Türkiye’nin geri adım atmayacağını bir kere daha belirten Cumhurbaşkanı, ülkemizin kendi savunması için gerekli gördüğü adımları attığını ve atmaya devam da edeceğini ifade ettikten sonra, şu keskin mesajı da verdi: “Şunu da bilmeleri gerekir ki, artık eski Türkiye yok. Bu Türkiye başka bir Türkiye. Savunma sanayiinde de biz her geçen gün daha ileri gidiyoruz, daha ileri gideceğiz. İnşallah kendi insansız savaş uçaklarımızı da üreteceğiz…”

Velhasıl Cumhurbaşkanının ABD’ye mesajları gayet açık ve net. Şunları söylüyor: “19 yıllık yöneticilik hayatımda (Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak) Amerika ile münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben Oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump'la iyi çalıştım. Ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem… Temennim odur ki, iki NATO ülkesi olarak birbirimizle hasmane değil, dostane davranalım. Ama iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil...” Cumhurbaşkanı dün cuma namazı çıkışında da, benzer cümlelerle açıklamalar yaptı. Biden Yönetiminin terör örgütlerine verdiği silah ve lojistik desteklerine işaret etti ve bu politikaların ikili ilişkilerin gidişatında meydana getirdiği sıkıntılara tekrar dikkat çekti. Peş peşe gelen bu açıklamaların Washington’da hayli yankılanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz… Bakalım nasıl bir reaksiyon gelecek?

Diğer taraftan Türkiye-Rusya münasebetleri de, özellikle Suriye’deki (İdlib ve çevresi…) son gelişmeler dolayısıyla hassas bir dönemden geçiyor. Erdoğan 29 Eylül Çarşamba günü Rusya Devlet Başkanı Putin ile baş başa yapacakları görüşmede önemli kararlar alınacağını söyledi. Görüldüğü üzere, ABD ile bilhassa Suriye’deki PYD/YPG terör örgütüne verdiği destek sebebiyle ilişkiler fazlasıyla gerilmiş durumda. Beri tarafta da Rusya’nın Beşar Esad rejimine verdiği destek ve genel olarak Suriye konusundaki siyaseti sebebiyle, sık sık ciddi pürüzler zuhur ediyor… Rusya için ayrı bir yazı gerekecek.     

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.