Sanat öncelikle terbiye demektir!..

A -
A +
Sanat (san’at) ve kollarıyla ilgili, sayısız tarifler yapılmıştır… Sanat her şeyden önce, bir değer taşıma adına; değerlere saygı duyma hesabına, terbiye demektir. Yani hakaret ve terbiyesizlik asla sanat olamaz!    
Zanaatkârlıktan sanatkârlığa dek, insanlığın yararına bir eser meydana getiren, bir değer üreten kişilere hem mesleki bakımdan hem de hayata renk katma kabiliyeti açısından, farklı gözle bakılır… 
 
“Sanatkâr” sıfatını taşıyor olmalarından ötürü, bunlara sanki daha fazla kıymet, müsamaha, hoşgörü ve bazen abartılı ölçüde sevgi gösterilir. Daha düz bir ifadeyle anlatacak olursak, sanatçı olmayanlardan genellikle esirgenen tolerans, sanatçı kimliğini haiz olanlara bol bol gösterilir. Toplum sanatçılara bu iltifatı gösterirken, elbette onların da ortak millî ve manevi değerlerimize gerekli saygıyı duymasını ve göstermesini bekler.
 
Ve toplum nezdinde en geniş ölçüde sevgi ve takdir gören sanatçılar, yüksek değerlerimize samimi şekilde sahip çıkan, kıymet veren, her halükârda o değerleri koruyan, sahiplenenlerdir. Bu değerlerden habersiz veya bunlara saygıda kusur eden, hatta daha da ileri giderek küstahça saldırıda bulunan yalancı (kâzip) şöhretlerin sanatkârlığı sahtedir, çakmadır. Bunların belli mecralarda ünlü olması, reytinglerinin yüksek olması vs. hikâyedir.

Çünkü bunlar gerçekte toplumun kalbine girebilmiş sanatçı değildir. Birtakım algı operasyonlarıyla öyle gösterilmeye çalışılabilir. Ama hakikatte onlar toplumun benimseyip sahiplendiği kimseler değil. Toplum deyince, sesi fazla çıkan azınlığı değil, sessiz çoğunluğu kastediyoruz…
 
Evet, toplumların en büyük kıymet atfettiği şey, millî ve manevi değerlerdir. Şüphesiz bu değerler de en fazla paylaşılan, saygı duyulan, savunulması için her türlü fedakârlıkta bulunulan, bunun için can ve malın feda edildiği mefhumlardır. Sanatçı her şeyden önce içinde yaşadığı toplumun kültür (hars) ve medeniyetine vâkıf olmak durumundadır.
 
Bu değerlerden habersiz sanat yapması kıymet ifade etmez. Değerleri inkâr ederek veya onlara saygısızlık yaparak sivrilmeye çalışanlar zavallıdır. Onların sanatkârlığı kalpazanlık gibi bir şeydir!..

Zaman zaman ecnebi (bu kelimeyi bilhassa kullandım) memleketlerde, sanat adına birtakım seviyesiz, çirkin karikatürler çizen, ahlâksız tiyatro oyunları sergileyen sözüm ona sanatçı olacak zavallıları duyarız. Bazen bunların sergilediği ahlâksızlık çok büyük infiallere sebep olur. Çünkü semavi dinlerin esaslarına ve bu dinlerin büyüklerine karşı çok küstahça saldırıda bulunurlar. Ve bundan dolayı ciddi sosyal huzursuzluklara yol açarlar. Bu çirkefliklerinden ötürü küresel ölçekte tepki toplarlar.

Ama o kadar ahlaksız ve utanmazlık içindedirler ki, gelen bunca tepkilere rağmen, aşağılık sanatlarını icra etmekten vazgeçmezler… Tarih boyunca, insanlıktan nasibini alamamış böyle yaratıklar hep olmuştur.

 
Bizim memleketimizde de geçmişte ve şimdilerde, sanat adına türlü kepazelikler sergileyen tipler az değildir. Kadın veya erkek olsun, güya sanat ve sanatkârlık adına nice nice rezilliklerle gündem olmuşlardır. Kimi terbiyesizlikte sınır tanımayan acayip kıyafetleriyle kimisi utanç verici hâl ve hareketleriyle dikkat çekmeye çalışır. Şahsi ahlâksızlıkları kendilerini bağlar. Ama toplumun millî ve manevi değerlerine saldırmaları kabul edilebilir bir şey değil.

Ortak değerlerimize küstahça saldıran böyle kişilerin şöhret sahibi olması veya bazılarının nazarında ‘büyük sanatçı’ muamelesi görmesi fark etmez. Sanatkârlık her şeyden önce terbiye demektir. Terbiyesizlikle, küstahlıkla, cahil cüretiyle toplumun inanç esaslarına ve değerlerine saldıranlar sanatçı filan olamazlar. Onları öyle bilenler yoluna devam etsin.

Son günlerde, kendi dünyasında ün salmış bir şarkıcının, Hazreti Âdem aleyhisselam ve Havva Validemize karşı, küstahlıktan başka bir şey olmayan ifadelerine kılıf bulmak için kırk takla atan sözüm ona inançlı hatta kendisini dindar diye takdim eden zavallıların içine düştüğü durum, tam anlamıyla bir ibret tablosudur. Neymiş, bu küstahlığı yapan kişi çok şöhretli bir şarkıcıymış!..

 
İslâm dininde saygı gösterilmesi gereken hususlarda bunun tersini yapanların karşılaşacağı akıbet bellidir. İnanıp inanmaması kişinin kendi seçimidir. Ama birisi İslâm dinine alenen hakaret ediyorsa, öncelikle bu dünyada hukuken tabi tutulması gereken muamele açıkça kanunlarda yazılıdır.

Öbür dünyada karşılaşacağı durumun ne olduğunu da muteber kitaplar haber veriyor. Bu arada dinimize saygısızlık eden kimseleri, şöhretleri veya taşıdıkları sıfatlar sebebiyle arkalamaya çalışan tiplere de söyleyecek fazla bir şey yok. İlâ cehenneme zümera!.. Mahkeme-i kübrada herkes hesabını verecek. Buna dair en ufak şüphemiz yok...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.