Bayramı yaşayabilmek…

A -
A +

İslâm âlemi Ramazan Bayramını idrak ediyor. Yapılan ibadetlerle sevaba kavuşmanın, tövbe ve istiğfarla günahlardan arınmanın, Allahü tealanın vadettiği mükâfata erişmenin ümidiyle büyük sürur yaşanıyor…

 

Ramazan ayı çok çabuk geçti…

Her sene olduğu gibi! Hep söylenir ya, sayılı günler çabuk geçer. Ama zaman aynı zaman…

Su gibi akıyor. Bazen durgun biçimde, bazen de çağlayan gibi. Aradaki fark, zamanı yaşayanların içinde bulunduğu hâl ve şartlardan kaynaklanıyor kısaca. İnsanlar bu hâl ve şartlara göre, zamanın hızlı veya yavaş geçtiğini hisseder. Mutlu ve neşeli vakitler çabuk geçer. Hele ramazan ayı gibi, manevi bakımdan insanları en büyük ferahlığa kavuşturan bir iklim bahis konusu ise…

Zamanın nasıl geçtiği fark edilmez. Ne mutlu, “on bir ayın sultanı” Ramazan-ı şerifi, şartlarına uygun olarak doyasıya yaşayan ve hürmette kusur etmeden geçirebilenlere…

Yapılan ibadetlerle sevaba kavuşmanın, tövbe ve istiğfarla günahlardan arınmanın, Allahu tealanın vadettiği mükâfata erişmenin ümidiyle sevinmek, her Müslümanın hakkı. Temennimiz, bütün İslâm âleminin her sene huzur ve sükûn içinde, ramazanı yaşayıp bayramı da aynı şekilde idrak edebilmesi. Fakat heyhat! O büyük mutluluğun önünde çok büyük mâniler var. Ne acıdır ki, yıllardır; on yıllardır, Ramazan-ı şerifi ağız tadıyla yaşamanın hasretini çeken yüz milyonlarca Müslüman var.

Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Somali’de, Libya’da, Afganistan’da, Hindistan’da, Keşmir’de; Arakan’da ve daha pek çok ülke ve coğrafyada, Müslümanlar, Ramazan ve Kurban Bayramlarını huzurla idrak edebilme bahtiyarlığına hasrettir.

Kimi yerlerde on yıl, kimisinde yetmiş yıl, kimisinde ise yüz yıldır bu hasret ciğerleri yakmaya devam ediyor. Filistinli Müslümanların Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da, her sene maruz kaldığı ve giderek şiddetlenen vahşi zulüm altında, bayram ne kadar yaşanabilir? Hindistan’daki Müslümanların her sene Kurban Bayramında uğradığı kanlı saldırılar, ağız tadıyla bayram yapmaya fırsat veriyor mu? Afganistan’daki Müslümanlar kırk yıldır neler yaşıyor acaba? Keşmir Müslümanları yetmiş küsur senedir neler yaşadı, neler gördü? Peki, Suriye’deki Müslümanların hâli? Zalim rejimin tasallutu altında kaç yüz bin insan hayatını kaybetti? Dünya bu vahşet karşısında kolunu kıpırdatıyor mu? Son günlerde sosyal medyada dolaşan kan dondurucu görüntüler, Srebrenitza’daki Sırp vahşetini hiç aratmıyor. Gözleri bantlanmış, elleri arkadan bağlı zavallı insanlar, kim bilir ne korkunç işkencelerden sonra, içi lastik dolu bir çukura atılarak infaz ediliyor ve daha sonra yakılıyor. Bu vahşeti yapanlar insan olamaz elbet. Ama gelin görün ki, Suriye rejimi, başta İran’ın ve Rusya’nın desteğiyle hâlâ ayakta kalmaya devam edebiliyor. Suriye Müslümanları için, acaba günler ve aylar nasıl geçiyor? El Muhaberat’ın canavarca işkenceleri altında inleyen bir kimse için, gündüz ve geceler ne fark eder ki? Bayram, seyran hak getire. “Bayramları zehir oldu” tabiri, tamı tamına bu zavallı insanların hâlini anlatır...

Sıkıntılı hâller için sıkça kullanılır ya; zaman bir türlü geçmek bilmiyor! Hâlbuki, saat aynı saat, dakika aynı dakika! Ama onu yaşayan, içinde bulunduğu ruh hâli sebebiyle zamanın ağırlığı altında ezilir. “Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilür / Mübtelâyı gamma sor kim, geceler kaç saat..." Evet, astronomi ve vakit ilmi ile uğraşanlar, en uzun geceyi ne bilsin diyor. Derde düçar olana sor ki, geceler kaç saat!.. 

Gözüne uyku girmeyen hasta için gece bitmek bilir mi? Fertler, toplumlar ve milletler için, zamanın nasıl geçtiği, onların maddi ve manevi bakımdan rahat; mutlu ve mesut veyahut sıkıntı ve elem içinde olup olmamasına göre değerlendirilebilir. Esaret altında, zindanlarda ömür çürüten insanlar, korkunç zulüm ve işkenceler altında inim inim inleyen bahtsız kişiler için; günlerin, ayların ve yılların uzunluğu pek farklıdır! İsrail zindanlarında, insanlık dışı şartlarda yıllardır gün ışığına çıkmayı bekleyen Filistinlilerin bayramı yaşama hasretini nasıl tarif edebiliriz ki?

Bugünün dünyasında Müslümanların sıkıntıları o kadar büyük ki…

1,8 milyarlık İslâm âlemi, bir taraftan dış düşmanlarıyla boğuşurken, diğer yanda kendi içindeki fitne ve fesatla başa çıkamamanın zillet ve perişanlığını yaşıyor. Belki harici düşmanlardan çok, içeride giderek büyüyen kardeş kavgalarının verdiği tahribatın boyutları karşısında en büyük çaresizliği yaşıyor!..

Müslümanlar ne zaman, gerçek manada birlik ve beraberliğe kavuşur ve aralarında hakikaten kardeşlik havası hâkim olur, işte o zaman bayramlar, olması gerektiği gibi yaşanabilir…

O günleri görmek dileğiyle, Bayramınızı tebrik ediyoruz. Nice nice bayramlara inşallah…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.