Soçi zirvesi, öncesi ve sonrası…

A -
A +

Türkiye–Rusya ilişkileri epey zamandan beri bölgesel ölçekte hep gündemin baş sıralarında yer aldı… Ara buluculuk ve tahıl sevkiyatı mutabakatı gibi konular, elbette küresel boyutta önemli meseleler.

 

Sadece 17 gün arayla, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya lideri Putin arasında gerçekleşen ikinci zirvenin, dünya siyaset çevrelerince çok yakından takip edilmesi gayet olağan bir durum…

Nitekim Erdoğan baş başa görüşme öncesindeki, basına açıklama sırasında bu hususa işaret etti. “Dünyanın gözü bugün Soçi’de…” dedi ve yapılacak görüşmelerin Türkiye ile Rusya’nın bölgede oynadığı rolü ortaya koyacağını belirtti. Evet, öteden beri devam eden ve teferruatlı olarak bu zirvede de ele alınan her bir konu başlığı, bölgesel ve küresel ölçekte dikkatle izlenen; çözümü yahut çözümsüzlüğü noktasında, dünyanın siyasi ve askerî dengelerinin mutlaka etkilendiği meseleler. Mesela, 2011 yılından bu yana, Orta Doğu’daki en büyük kanayan yara olan Suriye felaketi…

Felaket tek başına Suriye ile sınırlı değil şüphesiz. Ülke nüfusunun yarısından fazlasının yerinden yurdundan uzakta, hayatta kalmaya çalışma trajedisi bir tarafa. Esasen Suriye coğrafyasında bu felaket üzerinden yürütülmeye çalışılan türlü kirli politikalar. Bölgesel ve küresel güçlerin, Suriye topraklarını bölüp parçalamak suretiyle, kendi nüfuz ticaretini güçlendirmeye çalışması…

Ve bütün bu sinsi tezgâhların, sonuç olarak Türkiye’nin ulusal güvenliğini çok ciddi biçimde tehdit eder noktaya gelmesi, getirilmesi, meseleye çok farklı bir boyut kazandırıyor. Türkiye özellikle son beş altı seneden beri, kendisine yönelen bu tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek için geniş çaplı ve çok kritik askerî operasyonlar gerçekleştirdi. Bu operasyonlar, kimi yerde ABD, Rusya ve Avrupa Birliği’nin önde gelen devletleriyle, İran gibi komşu ülkelerin muhalefetine ve yoğun biçimde karşı askerî faaliyetlerine rağmen gerçekleştirildi.

Türkiye şimdi, Suriye üzerinden kendisine yönelen tehdidi kalıcı biçimde ortadan kaldırmak ve sınırının hemen dibinde bir garnizon terör devletçiği kurma planlarını boşa çıkarmak için, bütün hazırlığını yapmış durumda. Rusya’nın genel olarak Suriye meselesinde ve özelde terörle mücadele konusunda, ortaya koyacağı tavır bu sebeple çok büyük önem arz ediyor…

Vaka Türkiye–Rusya ilişkileri, hayli zamandır bölgesel ölçekte gündemin hep üst sıralarında yer alıyor. Ukrayna savaşı dolayısıyla ara buluculuk ve tahıl sevkiyatına dair mutabakat gibi meseleler ise, tereddütsüz küresel ölçekte sonuçlar da doğuruyor. En büyük ithalat kalemi olan doğalgaz ve Akkuyu Nükleer Santrali inşası gibi geniş çaplı ekonomik münasebetler, elbette iki ülke arasında olumlu ve kolaylaştırıcı rol oynuyor. Ancak siyasi ve askerî boyuttaki ilişkiler böyle bir rahatlığa sahip değil. Bu da tabii bir durum. İki tarafın farklı stratejik hedefleri çıkar çatışmalarını hep öne çıkarıyor…

Acaba mevcut konjonktürde bu çıkar çatışmalarını karşılıklı olarak doğru yönetip, asgari müşterekleri arttırma imkânı bulunabilecek mi? Bunu zirve sonrası yansımalardan daha rahat anlayabileceğiz.

Bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor: Şekillenmekte olan yeni dünya düzeni muvacehesinde, Türkiye–Rusya ilişkilerinin daha pozitif bir seyir izlemesi, eşyanın tabiatına uygun görünüyor. Rusya–Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı yeni ve özel durum, Türkiye–Rusya münasebetlerini farklı bir zemine taşımış bulunuyor. Bunun devamında önemli sonuçlar ortaya çıkabilir…

Batı tarafından hayli kuşatıcı biçimde izole edilen Rusya’nın çıkış yolu arayışında, Türkiye nevi şahsına münhasır bir istikamet…

Rusya’nın bu istikameti olabildiği kadar değerlendirmeye çalışacağı herhâlde şaşırtıcı olmayacaktır!

Beri tarafta Türkiye’nin bu alandaki yaklaşımı da, yeni gelişmelere göre belirleyici olabilecektir. ABD’nin ve AB’nin Türkiye’ye karşı tavrı da, etkileyici bir unsur olarak hep karşımızda duracaktır. Özellikle savunma sanayii konusunda, NATO üyesi olmasına rağmen, Türkiye’ye karşı yürütülen dışlayıcı politikaları burada hatırda tutmak gerekiyor…

S–400 hava savunma füze sistemini satın almak gibi, yeni ve radikal adımların atılmasına sebep olabilecek şartlar zuhur ederse, Türkiye-Rusya arasında yakınlaşmayı kolaylaştıracak ortam da doğmuş olur!..

Diğer taraftan, Rusya’nın bugün ekonomik açıdan Türkiye’yle yakınlaşma ihtiyacı içinde olduğunu göz ardı etmeyelim. Bu denli ağır yaptırımlara maruz kalan Rusya, elbette süreci en az zararla atlatmak için çare arıyor. Ve bu durum her iki ülke için de yeni fırsatlar getirebilir. Önemli olan bu fırsatları doğru değerlendirmek…

İşin püf noktası şu: Ekonomik ve siyasi–askerî ilişkiler arasındaki hassas denge nasıl sağlanacak? Ve nasıl muhafaza edilebilecek? Sık sık şahit olduğumuz zirveler, işte bu nazik konular için gerçekleştiriliyor. Soçi zirvesinin farklı sonuçlar doğuracağı yaygın bir kanaat…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.