Kemal Belgin

Meslekte yarım asrı geçmiş bir adam olarak ne büyüklerin herhangi bir maçında ne de küçük dediklerimizin maçlarında ya da bu iki sınıfın birbirleriyle oynadığı maçlarda hiç bu kadar yere yatma, hatta çoğu defa darbe alma pozisyonlarına rastlamadım desem yeridir. Sedyeyle sahayı terk etmeyen bir oyuncu olmaması gerçekten sevindirici.

Geçtiğimiz cuma günkü bizim gazetenin spor sayfasında şöyle kısa bir haber vardı: "Şansalan'a erken tepki" başlıklı... Trabzonspor cephesinden de, Fenerbahçe kanalından da Ali Şansalan için giydirmeler vardı.

Puan cetveline baktığımızda dün akşamki maç tabii ki ligin şu ana kadar oynanan en önemli maçıydı diyebiliriz. Buradan bakınca Fenerbahçe, genelde kendi yarı sahasında topun arkasına çok çabuk geçip pas koridorlarını kapatarak rakibinin pozisyon zenginliğini yaşamasına karşı önlem almıştı.

Başakşehir, Aykut Hoca'yla Fenerbahçe’yi nasıl yendiyse Emre Belözoğlu da Beşiktaş’ı o oyun kurgusuyla o anlayışla yendi. Yani karşıda büyük firma varsa en azından isim olarak topluca topun arkasına geçip oyun alanını rakibe daraltacaksınız kazandığınız toplarla da kontrada enteresan oyuncularla sonuca gideceksiniz. İşte dün akşamki maç da böyle oldu.

Boğaziçi Üniversitesinde yine rezalet vardı. Malum kafalılar, rektörün arabasının önünü kesmiş, bu yetmiyormuş gibi içlerinden biri arabanın üzerine yarı çıplak çıkıp tepinmiş.

Dün akşamki millî maçımız bir kere daha gösterdi ki, yurt dışında top koşturan oyuncularımız da bizimkilerle birlikte olunca takım oyununa genelde bir türlü yaklaşamıyoruz.

F.Bahçe'nin mumla arayıp başa getirdiği Pereira maçtan önceki basın toplantısında biz yorumcuları futbolu iyi bilmemekle suçladı. Olabilir... Bir görüştür. Peki kendisi futbolda zayıf mıdır? Hem de nasıl!

G.Saray dün akşam Rize’de kazandı ama nasıl? Maç öyle sahneler sundu ki bize, neredeyse komediyle dram iç içe yaşandı.

Ne zamandır yazacağım... Biraz da özellikle büyüklere ne gibi felaketler taşıyacak diye de bekledim. Hem de çok sayıda... Fenerbahçe ile başlayan bu intihar vakası Beşiktaş ve Galatasaray ile de devam etti. Yakında Trabzonspor'un da bu ekibe dahil olmasını bekliyorum.

Beşiktaş'ın yedekten de yedek kadrosu Altay'ın her tarafı sağlam takımı karşısında maçı kazanma eşiğine gelip, sonra N'Sakala'nın fahiş hatasıyla beraberliğe yakalandı.

Anadolu Efes, yani Galatasaray’dan sonra ülke basketboluna yön veren kulübün koçu Ergin Ataman, A Millî Takım’ın başına bir ümit millî takım hocasının getirilmesini ülke futboluna ihanet olarak yorumlamış. Doğru söze ne denir! Ayrıca Ergin Hoca “Yok mu idi bu ülkede A sınıfı bir yerli isim” diye sormuş. Alnından öperim Hoca’m! Şimdi Anadolu Efes’in neden bir numara olduğu daha iyi anlaşılmıyor mu?

Liderlik koltuğuna oturan Beşiktaş, Antalya'daki müthiş zaferden sonra kendi sahasında lige yeni çıkmış ama bol transferleriyle dikkat çeken Adana Demirspor'u nasıl ağırlayacaktı acaba?

Derbi sayılan bu maçtan önce kime sorsanız F.Bahçe’yi favori gösterirdi. Tabii bir de puan cetveline baktığınızda bunu söyleyenlerin çok da haksız olmadıklarını görebiliriz.

Fenerbahçe ve Kadın Millî Takımı Kaptanı Eda Erdem Dündar 4. defa en iyi orta oyuncu seçildi Avrupa piyasasında...

Trabzon’da dün akşamki oyunun büyük bölümü, bana göre bizim ligin kalitesinin üstünde geçen bir hakiki futbol kapışmasıydı. G.Saray’ın iki rakip ikramı üzerine attığı gollerle öne geçişi, ev sahibi Trabzonspor’un aynı şekilde iki kaliteli cevap golüyle zevkli ama galibi olmayan bir maç çıkardı ortaya.

Cuma günü gazetemi elime aldığımda birinci sayfada harika bir başlık vardı. Bundan böyle futbolcuların sıkı vergi takibine alınacaklarına dair idi bu başlık. Ebru Karatosun imzalı haber beni hayli eski günlere götürdü. Hangi günler mi? Hani şu ‘Kulüpler Yasası’nın hazırlanıp da raflara çürümeye bırakıldığı günlere...

Daha maçın dakikası dolmadan yediğimiz gol, öteden beri son birkaç yılda sürekli eleştirdiğim bir futbol saçmalığının eseriydi. O nedir mi?

Yok yok bir insan kaybı veya acı bir kaza değil yukarıdaki başlığın devamı... Nedir mi? Ülkemizin 114 yıllık tarihî kulübü Fenerbahçe’nin formasının ilk defa armasız kalışının acısıdır. Geçen hafta yazmadım. Beklentim oydu ki, yönetimin hemen bu acıyı dindirmek için formalara armayı işletmesi için sponsora baskı yapması. Hatta emir vermesi idi...

Beşiktaş-Karagümrük maçının teknik analizinden önce bazı bana göre önemli noktalara değineyim dedim…

Kadıköy’deki ilk maçtan sonra yazdığım yazıda şöyle bir cümle kurmuştum; “Bu Helsinki takımının kaçıncı kalite olduğu belli değil…” Benim bu yorumumun boş olmadığını bu takım dün akşam da kendi sahasında imzaladı sanki…