Manevi muhafızlar!

A -
A +
12 Ağustos günü sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Üsküdar’da restorasyonu tamamlanan Ayazma Camii’nin yeniden ibadete açılışına katıldı. Cumhurbaşkanı açılışta;
“Üsküdar’daki 261 yıllık caminin restorasyonunun Türkiye ve âlem-i İslam için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Mimarisiyle, yeriyle, pek çok özelliğiyle şehrimize değer katan Ayazma Camii’mizin banisi Sultan III. Mustafa’dan bugüne kadar bu eserin yaşatılması için gayret gösteren herkesi rahmetle yâd ediyorum. Caminin restorasyonunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Rabb’imiz Tevbe Suresi’nde şöyle buyurmaktadır: (Allah'ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder.) Ayazma Camii’nde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da günde beş vakit okunacak ezanların, kılınacak namazların, edilecek duaların Allah katında kabul olmasını diliyorum. Ezanlarıyla, şehirlerimizin semalarını yankılandıran her camimizi, ülkemizin ve milletimizin geleceği için vatan topraklarına dikilen birer manevi muhafız olarak görüyoruz” diye konuştu.
 
Gerçekten de Cumhurbaşkanımızın yirmi bir yıllık idaresinde en dikkat çeken hizmetlerden biri de yeni camilerin yapılmasının yanı sıra tarihî camilerimizin restorasyonu olmuştur.
İktidara geldiklerinde nice camilerimiz harabe hâline gelmiş bulunuyordu. Yurt  dışındaki Osmanlı eserlerine ise (özellikle camiler) Suudiler sahip çıkmaya başlamıştı.
Sahip çıkarken eski hâlini tamamen yok ediyor, yeni baştan inşa ediyor, imamını müezzinini atıyor, camiye konulacak kitaplara kadar kendileri karar veriyordu. Sayın Cumhurbaşkanımız TİKA kuruluşu ile bu tehlikeli gidişatı durdurdu. Bizim olan eserlerimize sahip çıktı.
Şu son yirmi senede gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında muazzam bir şekilde tamir gören cami ve diğer eserlerimizin sayısını ortaya koymak dahi mümkün değildir.
 
 
Ehl-i Sünnetin önderi: III. Mustafa Han
 
Ayazma Camii'nin açılışında Cumhurbaşkanımız caminin banisi III. Mustafa Han’ın da ismini hayırlarla yâd etti... III. Mustafa Han, 28 Ocak 1717’de Edirne’de doğmuştu. Babası III. Ahmed Han, annesi ise Mihrişah Emine Sultan’dır. Babasının saltanatı süresince sarayda çok iyi bir eğitim aldı. Din ilimleri, edebiyat, tarih, coğrafya, nücum (astroloji), tıp, devlet idaresi ve askerî bilgileri devrin meşhur âlimlerinden tahsil etti.
Padişah kaynaklarda meziyetli, sağlam bir değerlendirme yeteneği ve temyiz kabiliyeti olan, basiretli, faal ve hükümdarlık vecibelerine eğitim ve yeteneği elverdiği ölçüde samimiyetle sarılan, dindar, hamiyetli, iyi kalpli, merhametli, hayırsever ve cömert bir kişiliğe sahip olarak gösterilir...
İmar faaliyetleri çok fazladır. İstanbul’a en çok cami yaptıran Osmanlı hükümdarı olduğu hâlde hiç birisine adını vermesi nasip olmadı. Bu sebeple padişah, “İstanbul’da dört câmi yaptırdım. İkisini sele (Ayazma ile İskele), birini yele (Laleli), birini de dedeme (Fatih) kaptırdım” demiştir...
Ayazma, mukaddes su demektir. Kuş evleri ile meşhurdur. Padişah bu camiyi ağabeyi Şehzâde Mehmed ve annesi Mihrişah Vâlide Sultan’ın ruhu için yaptırmıştır (1760-61).
Ta'lik hatla yazılan tarih manzumesi Sadrazam Râgıb Mehmed Paşa’nın, yazı ise Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nindir. Aynı zamanda meşhur bir şair olan Ragıb Paşa, tarihine şu kıtayı düşürmüştür:
Mukteday-ı ehl-i sünnet cami-i mecmu-i hayr
Kıldı çün bu ma’bed-i zibayı inşa bî-riya
Sadr-ı asrı bendesi Ragıb didi tarihini
(Her şeyi ile mükemmel bu cami-i şerifi Ehl-i Sünnetin önderi olan (padişah) riyasız bir şekilde inşa ettirdi. Kendisinin bendesi olan zamanın sadrı Ragıb da  “Cami-i ra’na bina Şah Sultan Mustafa” dizesini yapımına tarih olarak düşürdü.)
Ayazma Camii, Türk mimarisinde normal ölçüleri aşan yüksekliği ve yapıldığı yerin topografik durumu ile heybetli bir görünüme sahiptir. Marmara ve Boğaz’ın girişine hâkim oluşu ile de şehrin Anadolu yakasına muazzam bir güzellik kazandırmıştır.
Padişahın, ismini sele kaptırdım dediği İskele Camisi Kadıköy’de hep önünden geçtiğimiz bir tarihî eserdir. Cami konum itibarıyla denizden iki metre yüksekte bulunmaktadır. Buradan mabedin inşa edildiği yıllarda deniz kıyısında olduğu ve denizden yüksek olarak yapıldığı anlaşılmaktadır (1760).
Cami 1853'te yangın geçirmiş ve 1858'de Sultan Abdülmecid Han tarafından yenilenmiştir. Yapının cümle kapısı üzerinde 1858 tarihli kitabe vardır. Şair Safvet tarafından düzenlenmiş kitabe ünlü hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılmıştır.
Duvar süslemelerinde Kütahya çinileri kullanılmıştır. Kıbleye doğru durulduğunda, mihrabın solunda vaaz kürsüsü, sağında ise ahşap minber bulunmaktadır. Minber pencere önündedir. Pandiflerde, madalyon şeklindeki panolarda aynı zamanda hattat olan Sultan Abdülmecid’in yazdığı dört halifenin isimleri yer almaktadır. Ayrıca yine Abdülmecid Han tarafından yazılmış Lafz-ı Celal, İsm-i Nebi, Kelime-i Tevhid levhaları bulunur...
Padişahın, adını dedeme kaptırdım dediği Fatih Camii, 1509 yılında meydana gelen ve “küçük kıyamet” denilen büyük zelzelede ağır hasara uğramıştı. Kubbesinde çatlaklar meydana gelmiş sütun başlıkları parçalanmış ve külliyenin darüşşifa, imaret ve medrese gibi yapıları da büyük zararlar görmüştü. 1557 ve 1754 depremlerinde yeniden hasar gören cami tamir olunmuşsa da 1766 depreminde tamir olunamayacak derecede yıkılmıştı.
III. Mustafa Han bu durum üzerine Haşim Ali Bey’i bina emini tayin ederek önce türbe ve külliye binalarını yaptırmış ardından Fatih Camii’ni yeniden mükemmel bir şekilde inşa ettirmiştir. Cami-i şerif, Nisan 1771’de ibadete açılmıştır.
 
 
Laleli Camii
 
Sultan III. Mustafa Han’ın, adı ile ilgili enteresan bir hikâyesi de bulunan cami de Laleli Baba Camii’dir. 1760-1764 yılları arasında yaptırılan eser, pek çok yapıdan oluşan bir külliye hâlindeydi. Külliyede caminin yanı sıra imaret, çarşı, dükkânlar, çeşmeler, sebil, türbe, medrese, han ve mumhane bulunuyordu. Daha sonra külliyeye bir de muvakkithâne ilâve edilmiştir.
Adını Lâleli Baba denilen bir veli türbesinden alan külliyenin inşasına hassa başmimarı Kara (Hacı) Ahmed Ağa tarafından başlanmış ve Mehmed Tâhir Ağa tarafından tamamlanmıştır. 1782’deki yangında külliyenin bazı dükkânları yanmış, harap olan cami 1783 ve 1846 yıllarında tamir edilmiştir. Külliye yapılarından medrese günümüze ulaşmamıştır...
Camiye adını veren Lâleli Baba ile padişah arasında geçen hadise şu şekildedir:
Rivayete göre III. Mustafa Han, Laleli Baba adında bir veliyi rüyasında görmüştü. Ona dünyada en büyük mutluluğun ne olduğunu sordu. O da, “yiyip içtiğini def edebilmektir, çıkarabilmektir” diye cevap verdi.
Padişah bu cevabı bir veliye yakıştıramamış ve yüzünü buruşturmuştu.
Ancak ertesi gün padişah ağır bir kabızlığa tutuldu. Doktorlar bir çare bulamadılar. Padişah perişan bir hâlde iken tekrar rüyasına giren veli, kendi adına bir câmi yaptırırsa bu hastalıktan kurtulacağını vadetmiş. Padişah da söz verince rahatsızlığı izale olmuştu... 
İşte İstanbul’a en fazla cami yaptıran padişah III. Mustafa Han, bir camiye adını verememiştir. Bugün tamamı ayakta olan camilerin önünden geçenler büyük oranda III. Mustafa Han’ın inşa ettirdiğinden dahi habersizdir. O’nun bu camilerinin dışında sayılamayacak derece eserleri vardır... İstanbul Müftülüğü’nün kararı ile en azından Ayazma Camii’ne bu büyük ve hayırsever hakanın Çamlıca Camii’ne de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan adını vermek çok münasip yerinde bir karar ve vefa göstergesi olacaktır.
 
 
TEFEKKÜR
 
Ol şâh-ı rüsul fahr-i cihân aşkına yâ Rab
Ni'metlerinin şükrüne de kıl beni şâyân
                                         III. Mustafa Han
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.