Sevgili Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve sellem” dair hayâsız karikatür milletimizde infial uyandırdı. Uyanan infial istikbale dair bizleri ümitlendirdi. Demek ki Türk milletinin hassasiyetleri, üzeri biraz küllenmiş olsa da ölmüş değil. Zaten bu canlılıktır ki bizi ayakta tutuyor.
Her ne ise, bugünkü meselemiz bu değil. Meselemiz, bu şeni fiilin durup dururken neden işlendiği! Evet durup dururken bu karikatür adiliği nereden çıktı?
Galiba iş biraz karışık!.. Karışıklık, sebep veya sebeplerden ziyade "aktörler" bakımından. Hani "ortaya karışık" denir ya öyle bir durum var. CHP var, CHP görünümlü FETÖ var, istihbaratlar var… Maksatları CHP ile ilgili karar alma safhasında olan hukuku korkutmak. "Aman memleket karışacak biraz duralım" dedirtmek... Bunda belki muvaffak da oldular. Dava ertelendi. Belki de karşı istihbarat devreye girdi…
Tabii asıl hedef davanın ertelenmesi değildi. Dikkat ederseniz bütün hassasiyetleri ayağa kaldıracak alçaklıkta bir fiilde bulundular. Ben dinsizim diyenler dışında herkesin büyük nefretini celbeden bir suç işlediler. Bizzat o şeni işi yapanlar belki farkında olmayabilir fakat onları bu işe teşvik edenler her şeyin şuurundaydı.
Mesela ekibinden böyle bir çalışma isteyen genel yayın yönetmeni ve o adi derginin sahibi ağababalarından aldıkları talimatı alt kademeye aktarırken sonuçta neler olabileceğini hesap etmişlerdi. Bu yüzden yurt dışındaydılar. Yakalananlar ayak takımı!
Şunu hiç unutmayalım. Türkiye’nin uzun zamandır küreselcilerle başı dertte. Onların adamı Biden, Türkiye’ye ve Tayyip Beye büyük sıkıntı verdi. Türkiye’nin kendisini toparlayamaması için elinden gelen her şeyi yaptı. Elbette Trump dönemi de güllük gülistanlık bir dönem değil. İlk devrindeki papaz hadisesini unutmadık. Sıkışırsa yapmayacağı şey yok.
Sıkışmaması da mümkün değil zira Epstein videoları Yahudi'nin elinde! Zaten Epstein de bir Yahudi'ydi…
Bu iş, Gezi olayları ve devamında gelen 15 Temmuz işgal girişiminin devamı olarak görünüyor... O tarihlerde başarılı olamayanlar yine kapıyı zorluyorlar. Sağdan deniyorlar, soldan deniyorlar, bacadan girmeye çalışıyorlar…
İyi de bunun bir dergi ile ne alakası olabilir?!.
CHP davası dolayısıyla belli bir kesim hayli gergindi. Ne var ki aynı gerginlik karşı tarafta yoktu. Çünkü bunu CHP’nin iç meselesi olarak görüyordu. Ötekileri çıldırtan da bu durumdu. Tam bir birliktelik içinde karşı tarafla mücadele etmek isterlerken dava sebebiyle ikiye bölünmüş durumda idiler. Vaktiyle yere göğe sığdıramadıkları eski liderlerine sosyal medyada kin ve nefret kusuyorlardı. Bütün dikkatini Tayyip Beyi devirmeye teksif etmesi gerekenler birbirleriyle mücadele eder olmuşlardı. Bu büyük bir zaaftı ve hedefin kaçırılması manasına geliyordu.
Öyle bir şey yapılmalıydı ki bir taşla sayısız kuş vurulsun. Neydi bu kuşlar?
*Özgür Özel’in kurtarılması
*İmamoğlu’nun kurtarılması
*Etnik ve dinî kimliğine rağmen Kılıçdaroğlu’nun harcanması
*Darbe yapılarak Tayyip Beyin devrilmesi
*Kasetin yirmi beş sene önceye sarılması
*Türkiye’nin bölünmesi
*Kalan kısma en az yüz sene boyunca çökülmesi
Peki böyle büyük neticeler hasıl edecek planı kim yapabilirdi? İçerideki mankurtların bu kadar hedefi aynı anda vurabilecek bir plan yapma kabiliyeti olmadığına göre vazife istihbarat teşkilatlarına kalıyordu. Burada da üç istihbarat öne çıkıyordu. CIA, MI6, MOSSAD...
Planın daha doğarken boğulması MI6’yı işin dışında tutmamıza neden oluyor. Zira İngiliz zekâsı bu kadar öngörüsüz davranamaz gibi geliyor! CIA ve MOSSAD ise on yıldır akamete uğramanın acziyeti içerisinde ölçüsüz hareketlerine devam ediyor. Gezi’de, 15 Temmuz’da nasıl çuvalladılar ise burada da aynısı olmuş olabilir. CIA bilhassa son zamanlarda darbe konusunda pek başarılı olamıyor.
Yahudi’nin stratejik zekâsı da başarılı değil. Her şey yolunda giderken hayret uyandıracak derecede yanlış kararlar alabiliyor ki bunları gerekirse ayrı bir yazıda değerlendiririz...
Şurası da muhakkak ki hasımların başarısızlığında Türk ordu ve istihbaratının hükûmeti ve milletiyle kenetlenmiş tavrı büyük rol oynuyor. Cenab-ı Hakk’ın yardımı, nusreti birlik ve beraberlik durumunda geliyor.
Şu hâlde son iğrenç karikatür girişiminde plan neydi? Kanaatimize göre film "İkinci Madımak hadisesi"yle başlayacaktı. İstihbaratlar şöyle bir yol haritası çizmişti: Önce Peygamber efendimize hakaret edilecekti. Üstelik bu birkaç satırın arasına da iliştirilmeyecek, karikatürle insanların gözüne sokulacaktı.
Hadise sosyal medyada patlatılacak ve elbette Türk milleti bu adiliğe sessiz kalmayacaktı. İçlerindeki ajan provokatörler eliyle kışkırtmalar artarak devam edecek, bu suretle olayların kontrolden çıkması sağlanacaktı.
Sevgili Peygamberimizi canından çok seven asil milletimiz dergiyi kuşatacak, taşlayacak ve onların arasında bulunan ajanlar ellerindeki molotofları binaya yağdıracaklardı. Madımak’ta da böyle olmamış mıydı? Bütün bunlar bu şeni fiili işleyenler dergide iken yapılacak ve hepsinin ateşler içinde kalması sağlanacaktı.
Tabii ki o esnada kameralar kayıtta olacaktı. İçeridekilerin cansız bedenleri itfaiyeciler tarafından çıkarılırken Özgür Özel "herkes sokağa!" diye avaz avaz bağıracaktı. Başta X olmak üzere bütün sosyal medya vasıtaları; radyosuyla televizyonuyla ellerindeki bütün haberleşme araçları ile halkı galeyana getirmek için seferber olacaktı.
Millî güçler elbette bunun karşısında duracak ancak o kargaşada ortalığı sakinleştirmek pek mümkün olamayacaktı. At izinin it izine karıştığı o günler geride kaldığında neyin ne olduğu anlaşılacak fakat iş işten geçmiş olacaktı. Artık yeni bir "Madımak" vardı ve çok şeye gebeydi.
Özgür Özel’in İmamoğlu hadisesinden beri ortalığı devamlı ayakta ve teyakkuzda tutması, kitlelerini kutuplaştırması, Avrupa’yı Türkiye üzerine kışkırtmaya çalışması sadece kendi düşüncesi midir? CHP içerisinde niceleri bu şeni fiili kınarken Özgür Özel’in savunması ve sahiplenmesini nasıl anlamalıdır?
"İkinci Madımak" hadisesi "İkinci Gezi"yi beraberinde getirecek ve Allahü teâlâ muhafaza buyursun kan gövdeyi götürecekti. İlk Gezi’de kontrolü elden bırakmayan muhafazakâr cenah bu sefer çok farklı davranabilirdi. Artık o bulanık suda hangi balıklar avlanacaktı düşünmek bile istemiyoruz.
Ne ise ki devlet çok hızlı davrandı. İlgili alçakları paketleyip aldı. Gerçi genel yayın yönetmeni ve derginin sahibi yurt dışında oldukları için alınamadı. İkisinin de yurt dışında olması, işin tezgâh olduğunu gösteriyor! Ayak takımını burada bırakıp kendileri kaçmıştı. Neticede dehşet verici planları çöp oldu.
Bugünün Türkiye’sine dair eli kanlı istihbaratlara şunları söylemek isteriz:
Türkiye artık her aklınıza estiğinde darbe yapabileceğiniz bir ülke değil. Kapalı kapılar ardında aldığınız kararlarla şekillendirebileceğiniz bir memleket değil. Evet birçok eksiği gediği var lakin sizin bu adi tuzaklarınıza düşebilecek kadar zayıf değil...
İnşallah yakın tarihte bu alçak oyunları Müslüman Türk milletine yaraşır surette size iade edecek bir devletle karşılaşacaksınız. Son gayretle bir şeyler yapmaya çalışmanız nafile.
İçeridekilere gelince: Yüz yıllık dışa teslimiyetle geçen saltanatınız sona erdi!.. Evet bu sizin için bir hayli üzücü. İçinizin yandığını görüyoruz. Boğaz'daki şatolarınızdan ülkeyi avucunuzun içinde tuttuğunuz günler geride kaldı. Bunu bir türlü kabullenemiyorsunuz. Ne var ki kabullenmek zorundasınız. Bu memlekette huzur içinde yaşamak istiyorsanız başka yolunuz yok.
Ya bu ülke için çalışan neferler olacaksınız ya da bu memleket sizi bildiği gibi yapacak. Mızrak çuvala sığmıyor! Artık en ateşli Türkçü de görünseniz Türk olmadığınızı, en koyu Müslüman da görünseniz Müslüman olmadığınızı cümle âlem anlıyor!
Hasılı ne yapsanız artık kamufle olamıyorsunuz. Türk ve Müslüman ismi almakla kendinizi saklayamıyorsunuz. Başınızı kuma gömmeyin, deşifre oldunuz!
Gittiğiniz yol artık çıkmaz sokak.
Ve siz sokaktakiler: Sakın ha! Meydanlarda sertleşmek, vurmak ve kırmaktan uzak durun!
Neden mi? En hafif ifadeyle “keskin sirke küpüne zarar” da ondan…
Bu millet sizi öyle bir "Gezi"ye çıkarır ki bir daha bu topraklara dönemezsiniz de ondan…
Unutmayın, hainler hiçbir zaman berhudar olamamıştır.
Şanlı ve Sevgili Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” bu millet için her şey demek olduğunu bir kez daha ifade edelim. Bu millet O sevgililer sevgilisinin bildirdiklerini yeryüzüne yaymak için nefes alıp vermektedir! Bin yıldır bütün gayreti O’nun yoluna hizmetkâr olmaktır.
O Şanlı Peygamberin ümmetiyiz diyenler mutlaka tarihî misyonunu yerine getirecektir!
Ümmetin olduğumuz devlet yeter,
Hizmetin kıldığımız izzet yeter.
Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...