Hesabı verilebilir bir hayat sürmenin önemi

A -
A +

Her insan, ömrünü, İlâhî irâde istikâmetinde geçirmekle mükelleftir. Dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmak, bu mahdut zamanı iyi kullanmaya bağlıdır.

  Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîminde, Mülk sûresinin 2. âyet-i kerîmesinde: “Amelce hanginiz daha güzeldir diye [yani hanginizin daha güzel amelde bulunacağını] imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur. O, azîzdir (her şeye gâliptir), gafûrdur (çok bağışlayandır)" buyurmuştur. Demek ki hayât ve ölümün yaratılmasında, imtihân maksadı vardır.Her insan, kendisine takdîr edilen sınırlı ömrü, İlâhî irâde istikâmetinde geçirmekle mükelleftir. Dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmak, bu mahdut zamanı iyi kullanmaya bağlıdır. Mîlâdî bir “Sene (Yıl)”: 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün ve 8.766 sâattir. Bir “Gün” ise: 24 Sâat, 1.440 dakîka, 86.400 sâniyedir. Görüldüğü gibi, bir mîlâdî yılı tamamlamakla, -eğer boşa geçirilmişse- ömrümüzden uzun bir zaman dilimini [yani tâm 8.766 sâati] kaybetmiş olmaktayız. Bir hafta önce ise, bir hicrî-kamerî seneyi [1439 yılını] geride bırakmış, yeni bir hicrî seneyi [1440 yılını] idrâk etmiş bulunuyoruz. Peygamber Efendimiz: “İki [büyük] nimet vardır ki, insanların çoğu bunlarda hep aldanırlar. Bunlar: Sağlık ve boş vakittir” [Tirmizî] buyurmuştur. Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh): “Vakitleri çok kıymetli ganîmet bilmelidir” buyurmuştur. Bu konuda, “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır” ve “Akıllı kimse [Müslümân], kendisini hesâba çekip ölümden sonrası için hâzırlık yapan kişidir” hadîs-i şerîfleri ile kâfirlerin âhirette nasıl pişmân olacaklarını belirten “Onlar Cehennem’de şöyle feryâd ederler: ‘Ey yüce Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar! Dünyâya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan farklı, güzel ve makbûl işler yapalım!’ Allah onlara şöyle buyurur: ‘Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size Peygamber de gelip uyardı. Öyleyse tadın azâbı! Zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur!’" [Fâtır, 37] âyet-i kerîmesi, bizleri ciddî bir şekilde düşündürmelidir. Peygamber Efendimiz, “Yâ Resûlallah! İnsanların  hayırlısı [en iyisi] kimdir?” suâline, “İnsanların hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır”; “İnsanların hangisi şerlidir [daha kötüdür]?” sorusuna da “Ömrü uzun olup da, ameli kötü olan” [Tirmizî] cevabını vermiştir. Allahü teâlânın bizlere ihsân buyurduğu sonsuz nimetleri, yerli yerinde kullanmalı, O’nun dînine ve kullarına yardım ve hizmet etmeliyiz. İlmi olan ilminden, makâmı olan makâmından, malı olan da malından diğer insanları faydalandırmalıdır. Her gün, en iyi işleri yapmaya çalışmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.