Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

“İhlâs Vakfı Emîr Sultân Yurdu”nun organize ettiği günübirlik, “Baba-Oğul, Dede-Torun İstanbul Seyâhati”ne âcizâne ben de katıldım.

Hazreti Ömer (radıyallahü anh) Efendimiz buyurdu ki: "Biz, en zelîl bir kavim idik; Allahü teâlâ, bizi İslâmiyetle azîz eyledi."

İlk Peygamber Hazret-i Âdem'den son Nebî ve Resûl Hazret-i Muhammed Mustafâ'ya kadar, dâimâ hak ile bâtıl mücadelesi devâm edegelmiştir.

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Ben, sizin için bir baba gibiyim; bilmediklerinizi öğretiyor, sizi terbiye ediyorum." 

Sevgili Peygamberimiz bir gün, akrabâlarını dîne davet etmek için Hazret-i Ali'yi gönderdi ve hepsini amcası Ebû Tâlib'in evine çağırdı...

Mevlid-i şerîf okumak, Resûlullahın dünyâya gelişini, hayâtını, mirâcını anlatmak, Onu hâtırlamak, Onu övmek demektir.

Mevlid Gecesi, Kadir Gecesi’nden sonra en kıymetli gecedir. O gece, Peygamber Efendimiz doğduğu için sevinenler affolurlar.

Müslümânlık, sevgi, kardeşlik, afv, mağfiret ve güzel ahlâk dînidir. Kur'ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve İslâm târihi bunun sayısız örnekleriyle doludur.

İslâm’a tam uyan tam huzûrlu olur. İslâmiyet, insanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için ihsân edilmiştir.

“Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.”

Müslümânların, mü’minlerin vasıfları; Kur’ân-ı kerîmde de, Peygamber Efendimiz tarafından da bütün detaylarıyla anlatılmıştır.

Günümüzdeki teknolojik gelişmeler sebebiyle yabancı kültürlere açılmış bir gençliğin, benliğini muhâfaza etmesi, ecdâdına saygı duyması çok zordur.

Eğitimde işin esâsı, âilesine, milletine, vatanına ve devletine, bütün Müslümânlara, hattâ bütün insanlığa faydalı birer unsur meydâna getirmektir.

En son ve en mükemmel dîn olan mukaddes dînimiz İslâmiyette, ilme, ilim adamlarına, kitâba, okumaya çok büyük önem verilmiştir.

Sevgili Peygamberimiz, bozuk inançları ve alışkanlıkları söküp atmada tedrîce riâyet etmiş, bu tedrîci inanç, ibâdet ve hükümlerin hepsinde uygulamıştır...

"Ölüm bilinmeyen bir şeydir. Gelmeden görünmez, gelince de amân vermez. Ölüm seferine çıkanın bir daha geri dönmesine imkân yoktur..."

Allahü teâlâya yapılan ibâdetler, ölümü hâtırlamaya işârettir. Günâh ve kusûr olan işler de, ölümü unut­muş olmanın alâmetidir.

Sevgili Peygamberimiz, bir hadîs-i şerîfinde: “Dünyâda garip veya yolcu gibi ol; kendini kabir ehlinden say” buyurmuştur.

“Mâl ü mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi?/Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi!.."

"Ölümü gerçekten tanımış bir kim­seye, dünyâ belâ ve musîbetleri, dert ve sıkıntıları çok hafîf gelir."