Hikmetli şiirleri ilahi olup dalga dalga yayılıyordu...

A -
A +
Bayram ismini aldıktan sonra kısa zamanda kalp gözü açılmıştı...
 
Eş dostu, can cananı bula,
Bayram; o zaman bayram ola.
Yanmak; kurtuluştur her kula,
İlm kavuşturur doğru yola...
 
Bundan sonra Müderris Numan’ın lakabı; “BAYRAM” oldu. İleride Numan ismi hepten unutulacak; Numancık, Küçük Numan, Hafız Numan, Molla Numan, Müderris Numan geride kalacak; Bayram, Hacı Bayram ve en son olarak da; HACI BAYRAM VELİ olarak gönüllere taht kuracaktı...
Bayram, ismini aldıktan sonra kısa zamanda kalp gözü açıldı, hikmetli cümleler, şiirler peş peşe sıralamaya başladı Bayram Efendi. Söylediklerine kendi de şaşıyordu: “Söyleyene değil, söyletene bak” diyor, hikmetli şiirleri ilahi olup Anadolu’nun bağrından bütün İslâm âlemini dolduracak şekilde dalga dalga yayılıyordu.
 
Diriyiz daim ölmeyiz.
Karanlıkta hiç kalmayız.
Çürüyüp toprak olmayız.
Hiç yalan dolan bilmeyiz!
 
Bütün yollar dümdüz olmaz.
Bize gece gündüz olmaz.
Allah diyen mahrum kalmaz!
Pişman olup saçın yolmaz!
             ***
Bayram, rüyasında görüp âşık olduğu hocasının derin bilgi ve kerametlerine yakinen şahit olarak ona yüksek muhabbetle tam bağlandı. Hocasından derin ve hususi malumatlar edindi; zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrendi. Gizli sırlara vâkıf oldu.
 
Seni seveni zehir olsa da yut,
Seni sevmeyeni bal olsa da unut!..
 
O artık; Allahü taâlânın sonsuz muhabbeti, sevgisi ile dolup taşıyordu. Gözü, gönlü dünyayı görmez oldu. Hocasının üstün teveccühleri altında iyice pişip olgunlaşacaktı. Bir tomurcukken, açacak, hoş rayihalar saçmaya başlayacaktı. Bundan hiç şüphesi yoktu.
Pek gidilip gelinmemiş rüyalar âlemindeymiş gibiydi Bayram Efendi. Kaf Dağı’ndan, masal adalarından gelmişe benzeyen ak kuşlar etrafında uçuşuyor, çıkardıkları hoş, ruhu okşayan sedalarıyla dertli, kederli insanları huzur diyarlarına, biraz ilahi aşk ve muhabbet tatmak, kalpleri temizlemek için çağırıyorlardı. Tozpembe sisler içinde padişahlar sarayını hatırlatan dergâhı; hayallerini süslüyor, ruhunu nurlu dualarıyla uyutarak; hocasından hiç ayrılmamak için ve bütün müridlerinin, talebelerinin kurtulması için Hak teâlâya yalvarıyordu.
Artık o; mürşid-i kâmilini bulmuştu, bulmuştu da şimdi de kaybetme korkusu, telaşı sarmıştı. “Kavuşmak, ayrılığın başlangıcı” derdi Karamedrese’deki Fadıl Hocası. İşte dediği olmuş; ilk hocalarından tek tek ayrılmıştı. Ya şimdi ne olacaktı? Ondan ayrı kalacağını aklına getirmek dahi istemiyordu.
Hep sevdikleriyle olacağı hayalleriyle, insanların kurtuluşu için çalışması lazım geldiğini çoktan unutuvermişti Numan, yeni ismiyle Bayram Efendi. Her gün birkaç kitap okuyan ve tefekkür edip düşünen bir adamın o hâli gitmiş, hocasının mânevî kanatlarına sığınmış sadık bir mürid gelmişti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.