Korku yoktu, sadece iniltiler vardı!

A -
A +
Nene, sessizce Âyet-el kürsiyî okudu, tövbe ve istiğfarı zaten hiç bırakmıyordu. 
 
 
Yediden Yetmişe tek vücut, tek can,
Erzurum bir sevda, Erzurum vatan,
Taptaze bir yara gibi o kan,
Akıyor Erzurum Tabyalarından.
    Dadaşıma ha ateş ha kar,
    Burda savaşın adı kanlı bar,
    Ovaya sis değil mücahit ruhlar,
    Çöküyor Erzurum tabyalarından.
Büyük bir heyecan ve cesâretle “Allah Allah” nidâlarıyla, ortalığı inletiyor, sadece kurulu bir saat gibi, kırk defa tatbikatını yapmış tecrübeli kıtalar gibi aynı yöne, aynı istikamete, aynı heyecan ve cesaretle çığ olup akıyordu dadaşlar.
Nene, sessizce Âyet-el kürsiyî okudu, tövbe ve istiğfarı dilinden zaten hiç bırakmıyordu. Hocasından duyduğu Enbiyâ sûresinin altmış dokuzuncu âyet-i kerîmesini de okudu: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve selâmet ol!.. Hazret-i İbrahim aleyhisselâma kor ateşi gül bahçesi yapan yüce Rabbim, o günün ihlâs ve teslimiyeti hürmetine, bugünleri de bizlere sıkıntısız, kolay ve selâmet eyleye, sığındığımız kapı, yer de senin ya Rabbi! Şefkat ve merhametine iltica ediyoruz!” diyor, peşine de durmadan “Kelime-i şehâdet” getiriyordu.
Dadaşlar arasında bir korku yoktu. Aşırı heyecan, panik, kargaşa, nereye gideceğini bilememe hâli de gittikçe düzene giriyordu.
Sadece bağrı yanık iniltiler... Ağızlarda “tekbir” kalplerde vatan, millet aşkı, din, imân kuvveti, Mahallebaşına doğru koştular, koştular...
“Uyan Müslüman! Uyan!” “Haydi cihada!” “Şimdi can verme, öc alma zamanı! Hadi dadaşlar, hadi aslanlar!” “Ey! Ümmet-i Muhammed uyan, memleket elden gidiyor!” “Gavur bastı, yatma!” “Dadaşlar gazaya!” “Bugün namus günüdür, kardaşlar!” “Urus Tabyalara girmiş! Yetişin!” “Ermeni’ye teslim olmayın!” “Gün bugündür!” “Müslüman kardeşim, haydi sefere!” “Allahü Ekber!” “Yürüyün! Durmayın!” “Tabyalara! Tabyalara!”
Bütün imkânlarla uyanamayan dadaşlar da derin uykularından uyandırılıyordu. İş işten geçmeden, güneş doğmadan önce ne yapılacaksa yapılmalıydı. Gelen kalabalığın asker olmadığı, silahsız kadınlar, çocuklar, yaşlılar olduğu anlaşılınca her şey tersine dönebilirdi. Dadaşlar, bu mevzuda söz birliği etmişçesine sabaha kadar işi bitirmede hemfikirdi.
             ***
Ahmet Muhtar Paşa’m, al bizi yürüt!
Küffarın kökünü yeniden kurut!
Dün bugün misali hâlâ kan, barut,
Kokuyor Erzurum tabyalarından.
Bu sevda bir sel ki, tesnedir kine,
Bir kez kabardı mı sığmaz bendine..
Bu sevda, yıllardır bizi kendine,
Çekiyor Erzurum tabyalarından.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.