"Bazı şeyler ulu orta konuşulmaz Yılmaz!"

A -
A +
 
Bugün size ayırdığım kitaptan kısa bir hikâye anlatmak istiyorum çocuklar...
 
 
Ali, gayriihtiyari aradan böyle konuşunca Nuri öğretmen dâhil sınıf katıla katıla gülmeye başladı. Neden sonra “Allah iyiliğini verisin Ali” diyerek sakinleşinöğretmenin bu yumuşak hâlini fark eden Yılmaz, parmak kaldırdı:
-Ne var Yılmaz?
-Öğretmenim işte bu “Rahmet” denilen arkadaşımız hep böyle farklı şeyler söylüyor. Bazen güldürdüğü gibi çoğu zaman da bizi kızdırıyor.
-Bir kere Rahmet değil arkadaşının adı Ali, bu bir, ikincisi; birisi kalkıp “şu Yılmaz denilen çocuk” gibi bir ifadeyle ve hem de yüzüne karşı seni anlatmaya çalışsa; sen ne yaparsın? Doğru söyle, üzülmez misin?
-Şey öğretmenim…
-İçinden geleni söyle Yılmaz.
-Şimdi söyleyemem!
-Bak, bazı şeyler ulu orta konuşulamıyor Yılmaz. Senin nasıl korkuların, endişelerin, huzur duyup hoşuna giden şeylerin oluyorsa iyi bil ki her çocuğun da öyle, sadece ona ait gizli bir dünyası, her zaman, her yerde paylaşamayacağı hisleri vardır... Her neyse bugün size ayırdığım kitaptan kısa bir hikâye anlatmak istiyorum.
-Anlatın öğretmenim.
-Şöyle bir sıralarınıza yaslanın göreyim. Hah oldu. Şimdi dikkatlice dinleyin. Bakalım kim ne anlayacak?.. 
Hikâye şöyle: Eskiden talebeler bir ilim adamına teslim edilirdi. O senelerce uğraşır, kendinde olanları ona aktarırdı. Talebe, tam olgunlaşınca da şimdi sizlere verdiğimiz diploma yerine geçen bir icazetnama verir, helalleşilir ve uğurlanırdı. İşte böyle bir ilim adamı; çok maharetli, zeki bir talebesini yetiştirmiş, icazetini verecekmiş, yanına çağırmış:
“Bak evlat, kaç senedir birlikteyiz, bende ne varsa verdim. İcazetin hazır, en kısa zamanda memleketine göndereceğim. Son bir iş daha yaptıracağım, ne dersin?” deyince talebesi gayet memnuniyetle; “Emrin başımın üstüne hocam” demiş terbiyesi icabı. “Bak evladım; yarından geçi yok hemen yola çık. Şark istikametine git. Şimdi bazılarınız içinden diyordur “bu şark istikameti de ne demek?” Hikâyenin orijinalliği bozulmasın diye o kelimeyi kullandım çocuklar. Yani “Güneşin doğduğu tarafa doğru git” demek istemiş hocası. Şark tarafına doğru bir haftalık yol yürü. Bu seferinde dört iş yapıp hiç beklemeden döneceksin” diye de ilave etmiş. Hocası öyle deyince talebesi de “Peki hocam” deyip başlamış can-ı gönülden dinlemeye. “Evladım, bir gün yürüdükten sonra karşına ilk çıkanı ye! İkinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç! Tamam mı, anlaşıldı mı? Vazifen bu kadar. Hadi yolun açık olsun. Geldiğinde hikmetini konuşuruz…” diye de sıkı sıkı tembihlemiş, doğru anladığını öğrenmiş, vedalaşıp yola koyulmuş imtihan olacak talebe. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.