Dua Günü'nün düşündürdükleri

A -
A +

Papa, Vatikan'dan Hıristiyan âlemine çağrıda bulunarak Müslümanlarla birlikte bir gün oruç tutmalarını istedi ve ramazanın bu son cumasını "dua günü" ilân etti. Çağrıya Ermeni patriği Mutafyan'dan da müsbet cevap geldi. O da '... kendi usullerimize göre Müslümanlarla birlikte biz de bir gün oruç tutacağız' dedi. Türk Ermenileri Patrikliğinden bir haber olmasa da gam değil; Ereneroller, katıksız Türk milliyetçileri, olabilir ki bizim gibi ve bizimle birlikte 30 gün oruç tutmuşlardır. Tutarlar veya tutmazlar; bunlar bu dünyada kişinin iradeyi cüz'iyesi çerçevesine giren ameller. Ortodoks Patrikliğindense bir ses çıkmadı. Tabiî bu mevzuda fikir beyan etmemeleri eksiklik değil. Bunlar nihayet nezaket davranışlarıdır. Zira İslâm âmentüsü, bütün peygamberlere îmân mecburiyeti va'z etmiştir. Bir kişinin Müslümanlığı, bütün peygamberlere de inanmasına bağlı. Amentü, ayrıca Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın -aleyhisselam- yüce Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şeksiz-şüphesiz inanmayı da mecbur kılar. İmânın bu şartları, bütün insanlık için riayeti vazgeçilmez kanunlardır. Bir süre yiyip içmemenin dinen makbul olmasının yolu bu. Ama; -dediğimiz gibi- davranış, iyi geçinme, nezaket ve sevinci paylaşma duygusu yönünden insânidir. Yoksa her ân dua edililir. Dua zaman ve mekân şartına tabi değil. Mes'elenin bir de tarihî akışı var. Selefimiz Osmanlı'da Şeyh'ül İslâm'a hurmet edildiği, onun devlet protokolünde bir yeri ve rütbesi olduğu gibi mâmeleki şâhânedeki diğer din büyüklerinin de pâyeleri vardı. Bugün belki yadırganır, oysa Osmanlı'da gayri müslim din adamlarına 'muhterem peder' diye hitap edilirdi. Şu gerçeği bir kere daha hatırlamakta fayda var. Ermenistan'la ihtilaflarda Ermeni Patrikliğinin, Rumlarla hatta Ruslar dahil Slavlarla sürtüşme dönemlerinde Fener Patrikliğinin mânevî etkisinden faydalanmamız akıl gereğidir. Her nedense bizde Papa bütün Hıristiyanlığın mümessili olarak takdim edilir. Halbuki Ortodokslar, bundan müstesnadır; onların merkezi Fener Patrikliği. Su katılmamış laiklik gütmek adına milli menfaatlerimize zarar veren tutumları tekrar inceleme günü çoktan geçmektedir. Patrikhane'den istifade edeceğimize görmezden gelmek doğru olabilir mi? "Fener, Fatih Kaymakamlığına bağlı bir memurluktur" diye incitici ifade kullanmakla ne kazandık? Türk yetkililer, öyle derken Yunan başbakanları, bakanları orayı ziyaret ettiler, nikâh kıydırdılar. Bir gücü, Ankara yerine Atina kullanmakta. Evet, Ermeni ve Rum dînî liderlikleri elimizdeki kozlardır. Az coğrafyada sözleri geçmiyor. Doğrudan imkânımızı kaybettik; bari dolaylı olanları görelim. Halbuki TBMM, Halife, vatan harici edilirken şahsında topladığı mânevi kudreti bir şekilde Diyanet Başkanlarıyla temsil ettirseydi vaziyetimiz bugünkünden çok daha başka olurdu. Kılıç kuşanana göredir. Hırıstiyanlıkta bile sınırlı temsil ehliyetinde olmasına rağmen Papa'nın zaman zaman bir 'Halife'gibi de davrandığının farkında mıyız? Bu itibarla Balat'ta yapılacak olan 1267 evden dolayı da kimse rahatsız olmasın. Biz, bir imparatorluğun varisiyiz. Elbette bu topraklarda çok din, dil, ırk, folklor yaşayıp gidecek. Yeter ki temel değerlerde sapma olmasın.  '365 GÜN DUA' Her Müslümanın her gün ihtiyaç duyduğu duaları Mehmet Oruç, fevkalade başarıyla kitaplaştırdı. Kendisini tebrik ediyoruz. Bu eserden çok şey öğreneceğiz. Kitapçılarda bulabilirsiniz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.