MACRON VAK’ASI!

A -
A +
Emmanuel Macron’un bir ilahiyatçı olmadığı hâlde Hıristiyanlık hakkında konuşması anlaşılabilir. Herhâlde ateist değildir ve dini hakkında da asgari malumat sahibidir. Diniyle alâkalı bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettiğinde söyleyebilir. Ne var ki Macron, tutuyor İslâmiyet hakkında konuşup onun krizde olduğuna dair iftira atıyor. Radikal gruplardan söz ediyor, "Fransa’daki İslâm’ı yeniden yapılandıracaklarını" ileri sürüyor. Kur’ânı kerîm, Âl-i İmran suresi 19. Ayette "şüphesiz ki Allah indinde din İslâm’dır" buyurmaktadır. Allah, yanında, indinde, katında makbul olan bu din yani İslamiyet, zamanlar ve mekânlar üstüdür. Japonya’da başka, Türkiye’de başka, Fransa’da başka olamaz. Ettiği lakırdılar, kifayetsiz muhterisliği tescilli bu politika işportacısının boyunu, çapını, varsa ilmini de çok aşar. Dediğine nazaran mevzua dair hem İçişleri Bakanlığı’nda, hem İslâm Konseyi’nde ve hem de Elysee Sarayı’nda çalışma yapılmaktaymış. Kriz; buhrandır; yani çıkmazda, kargaşada olmak, aklıselim ve mantığın ortadan kalkması demektir. İslâmiyet, akide, itikad, amel ve müesseseleriyle ilk günkü tazelik ve sağlamlığıyla ayaktadır ve hiç şek ve şüphe yoktur ki kıyamete kadar da bu muhkemlik, sağlamlık ve güzellikle devam edecektir. Bazı ne yaptığını bilmezlerin söyleyip ettikleri, en son, en üstün ve ebedi olan bu dini bağlamaz. Bu bir, ikincisi, Macron’un başkenti dâhil Avrupa merkezlerinden, Batı’dan İslâm âlemine ihraç edilen ve her devirde farklı kılıklarla ortaya çıkan gruplar da asla ve kat’a İslamiyet’i temsil etmezler. Onların son örneği DEAŞ’tır. Eli kanlı bu örgütün, Avrupa projesi olduğunu bugün artık herkes bilmekte. Dolayısıyla onların yapıp-ettikleri her ne tiksinti verici iş varsa zerresi, Müslümanlara da İslâmiyet’e de mal edilemez. Böylesi örgütlerin suç ortağı, senaryoyu yazıp onları, mazlum topraklara musallat eden sömürgeci memleketlerdir. "Fransa’daki İslâm’ı reforma tabi tutmak, Müslümanların hayatları ve teşkilatlanmalarını yeniden düzenlemek fikri, şüphesiz ki bir başına Macron’un düşüncesi değildir. Batılı başkentler merkezli sinsi İslâm düşmanı karanlık odaklar, oldum olası İslâmiyet’i şu veya bu gerekçe ve şu veya bu bahane ile içten bozma peşindedirler. Asırlar ötesinden bu yana da bu istikamette çalışıyorlar. Şia, Vehhabilik, Selefilik ve bunlar etrafında devlet oluşumları, bu odakların çalışmalarının sonucudur. Bizde Erken Cumhuriyetteki Türkçe namaz, Türkçe ezan, camilere ayakkabıyla girme, müzik aleti koyma, kadın-erkek karma cemaat gibi teşebbüsler de o çalışmaların Müslümanın hayatına katılmak istenen taraflarıdır. Onlardan bazıları, musallat edilmiş bir ahmaklıkla "aç Kur’ânı, oku ne anladıysan İslamiyet odur" şeklindeki telkinlerle günümüzde de devam etmektedir. Bir ilaç kutusundaki kullanma tarifesini anlayamayan insana, bu kadar sakat bir tavsiye yapılabiliyor. Bugün sanırız milyonlarca sağduyulu Fransız "elim kırılsaydı da bu adama oy vermeseydim" diye Fransız Cumhurbaşkanı hakkında acı itiraflarda bulunmaktalar. Fransızlar, böyle düşünmekte haksız değiller. Zira işbaşına getirdikleri bu siyasetçi, hayatlarını daha iyileştirecek hiçbir şey yapmamıştır. Aksine "Sarı Yelekliler" gibi eylemler aylardır Fransa sokak ve meydanlarında haykırış hâlindeler. İşte kriz budur!.. Ülkesinden mes’ul bir kimse olarak Emmanuel Macron, seçilirken vatandaşına vadettiklerini hayata geçirip şikâyetleri bitireceğine politik bir kurnazlıkla dikkatleri üzerinden uzaklaştırmak istedi. Yunanistan’ı Türkiye, Ermenistan’ı hem Türkiye, hem Azerbaycan aleyhine kışkırtırken büyük işler başarmış devlet adamı görüntüsü vermenin peşindeydi. AB’den destek umdu, "beyin ölümü gerçekleşti" dediği NATO’ya güvendi. Ne var ki kimse kendisine kulak asmadı. Bu defa "Fransa’daki İslamiyet" perdelemesi yaparak hakikatte doğrudan İslâmiyet’i hedef alan ve böylece hem İslamiyet’e ve elbette Müslümanlara hakaret olan o sözleri etti. Çok dikkatli, çok uyanık olmak lâzım. Gayeleri "Fransız Modeli İslamiyet" kurup, İslâm âlemine ihraç etmektir. "Dinlerarası Diyalog"un da bu projenin içinde olma ihtimali yüksektir. Yarınki Macron’lu, Biden’lı dünya, herhâlde hiç de huzurlu olmayacaktır. Bilindiği gibi Almanya’da Angela Merkel, tekrar aday olmayacaktır. Amerika’daysa Joe Biden, 3 Kasım’da, hasta yatağından kalkan Donald Trump karşısında daha şanslı olabilir. Bu arada bazı körfez ülkeleri de yeni yetme ve İsrail güdümlü veliahdların sevk ve idaresindeler. Onlar zaten nefslerine, arzularına göre güya İslamiyet imal edilmesine dünden razılar. Onlar emperyalizmin sadık emir kullarıdır. Böyle bir arz küre, rahata hasret kalır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.