BAŞKANLIK SİSTEMİ

A -
A +

Muhalefet partileri ve muhalif medya, enflasyon gibi, döviz artışı gibi her olumsuzluğu "Başkanlık Sistemi"ne bağlayıp kara tablolar çiziyorlar…

Bir kesim, Başkanlık yahut Anayasa’daki resmî ismiyle Cumhurbaşkanlığı Sistemini içine bir türlü sindirmedi. Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan sert duygular ile Cumhurbaşkanlığı Sistemi birbirine karıştırılmakta. Oysa, "Parlamenter Sistem"i bırakıp "Cumhurbaşkanlığı Sistemi"ne geçmek, tek başına ne Sn. Erdoğan’ın, ne AK Parti’nin ve ne de Cumhur İttifakı’nın eseridir. Mevzua dair evvela Anayasa değişikliği yapıldı. Ardından da halk reyine gidildi. Önce TBMM, Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı Sistemini kabul ve tasvip etti. Ardından da yapılan referandumda millet, bu değişikliği tasdik etti.

Şöyle bir tesbit ihmal edilemez:

-Şu gün dünyadaki en müreffeh devletler, Başkanlık Sistemiyle idare edilirken kalkınmakta olanlarla ve zayıf ülkeler, Parlamenter Sistemle yönetilmekteler.

Sözünü ettiğimiz müreffeh devletleri, "meşrutî idareler" ve "seçimle işbaşına gelenler" diye ikiye ayırmak mümkündür. İngiltere, İsveç, Norveç, Hollanda, İspanya, Japonya gibi devletler Hanedanlarla yönetilir. Kral veya Kraliçe denen devlet reisi, Başkandır ve meşrutî Hükümdardır. Buralarda devletlerin idare şekli olan cumhuriyet rejimi yoktur. Fakat Hükûmetin idare şekli olan Demokrasi vardır. Demokratik kurumlarla Hükümdarın salahiyetleri sınırlandığı için "şarta bağlı" anlamında yani mutlak olmayan bir Saltanat söz konusudur. Bu ülkelerde de seçmen, günü gelince sandığa giderek ya mevcut Hükûmetin devamına karar verir veya yeni bir iktidar seçer. Başbakanı, Kral veya Kraliçe yahut İmparator tensip ve tayin eder. Başkanları seçimle işbaşına gelen müreffeh devletlerse ABD, Rusya, Fransa, Çin vs.dir.

Bize gelince;

Devletin başında binlerce yıllık tarihimiz boyunca dönemine göre adına "Han", "Hakan", "Sultan", "Padişah" denen Devlet reisleri yani günümüz kelimesiyle Başkanlar vardı. Meşrutî idare ve Anayasa sistemi ve demokratik Hükûmet etme biçimiyle ilk defa 1876 Anayasasıyla tanıştık. Devlet hayatımızda 1923’te Cumhuriyet rejimine geçinceye kadarki 47 yılda Meşrutî idare vardır. Padişah baştadır. Hanedan mevcuttur. Ancak yetkileri anayasa çerçevesindedir. Hükûmet seçimle gelir. Hatta II. Meşrutiyet’ten sonra çok partili hayat yaşanmıştır. 1923-1950 arası Tek Partili dönemdir. Tek Parti, seçime girmiş ve kazanan vekillerden oluşan Meclis, Reis-i Cumhur’u seçmiştir.

Bu 27 yıl, nev’î şahsına mahsus bir idaredir. Cömertçe Parlamenter Sistem denemez. Parlamenter Sistem, 1950-2018 arasındaki yıllardır. Ortalama 70 yıl denebilecek bu zamanda Türkiye ilk 10 sene hariç koalisyonlara, zayıf hükûmetlere, darbelere, yüksek enflasyona, iç ve dış türlü-çeşitli vesayete mahkûm olmuştur. Gerçek şu ki sandığın millî iradenin çok fazla ağırlığı yoktu. Asıl iktidar asker, sermaye ve matbuat ve bazı yabancı devletlerle onların IMF gibi iri kıyım kuruluşlarıydı.

Görüldüğü gibi 3-5 bin yıllık devlet mazimizde parlamenter sistem yalnızca ve en fazla 70 yıl tutmaktadır. Bu süredeki sistem, tecrübe de olsa tercih de olsa çok pahalıya mal olmuştur. Her 10 yılda bir darbe ve diğer her 10 yılda bir de iktisâdî buhran yaşadık. Bizim 70 yıllık Parlamenter Sistem tarihimiz, aynı zamanda darbeler ve ekonomik krizler tarihidir. 

Aslolan ne devletin şekli ve ne de hükûmetin şeklidir. Aslolan milletin refahı, zenginliğidir. Kanada, Umumî Valilik olarak İngiltere’ye bağlıdır. Kişi başına millî gelir 70 bin dolardır. Aynı statüdeki Yeni Zelanda’da 30 bin dolardır.

Demek istediğimiz şudur.

Türkiye, hem Meclis’in ve hem de milletin hür ve serbest tercihiyle 70 yıllık Parlamenter Sistem’i bırakarak Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçti. Şimdi yapılması gereken arkada kalan 4 yılı iyi değerlendirip yapılacak yeni Anayasa ve Seçim Kanunu ve diğer irtibatlı kanunlarla 4 yıl içinde görülen hata, eksik ve yanlışları telâfi etmektir. TBMM’nin zayıflamış olması mevzubahis ise güçlendirilmeli, Bakanlar, Meclis’e malumat vermiyorlarsa bu temin edilmeli, kuvvetler ayrılığı muhkem olmalı, yargıya gölge düşmemelidir.

Diğer taraftan;

"Cumhurbaşkanlığı Sistemi" arkada kalan süre için geçici bir isim kabul edilerek sistemin "Başkanlık" diye tam adı konmalıdır. Ayrıca, Başkan yardımcılarından en yetkili olana "Başbakan" denebilir.

Başkanlığı tek adam rejimi, diktatörlük diye göstermek, fikir değil, öfke eseridir. Devletin, güçlendiği her dönemde böylesi ithamlar görüldü.

Parlamenter Sistem devri kapanmıştır. Ona dönüş çabası, boşuna zaman harcamaktır. Bu sistem, artık hukuk ve siyâset tarihçilerinin malzemesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.