Miras meselesi

A -
A +
Sürekli borsayla ilgilenen bir tanıdığım var. Bir gün sohbet esnasında borsadaki hedefinin ne olduğunu sordum. Şöyle söyledi;
“Çulsuzun tekiydi. Şerefsiz şimdi Ferrari’yle geziyor” cümlesindeki "şerefsiz" olmak istiyorum...
Kapitalizm, pragmatizm, nihilizm ve bilumum izm’leri yalayıp yutmuş bu net vizyon karşısında sarsıldım tabii.
Çulsuzluk ve şerefsizlik arasındaki girift ilişkiyi çözmeye çalışırken, “Ciddi misin?” dedim.
“Ciddiyim” dedi. “Yani şeref konusunda şaka yaptım da Ferrari olayı neden olmasın? Hem çocuklara miras kalır işte. Fena mı?”
Biliyorum, sert bir giriş oldu ama bugünkü yazı işte bu diyalog sonrasında yazıldı...
 
Hayatın özeti kaç cümle?
 
Ferrari seviyesinde olmasa bile hepimizin bu dünyada bir mal mülk edinme sevdamız var. “Rahat bir hayat yaşayalım. Çocuklar da ileride rahat etsinler” mantığıyla birikim yapmak kötü bir şey de değil.
Ama çocuklara ev, araba bırakacağız derken asıl mesele gözden kaçmamalı!
Çünkü her anne baba çocuğuna bir düşünce mirası bırakır. Koca bir hayat yoğunlaşıp birkaç cümleye sığar ve yazılı olmayan bir vasiyet olarak çocukların peşinden gitmeye devam eder.
Ömrü boyunca kimseye karşı sesini yükseltmeyen bir kişi, çocuklarına “Kalp kırmayın!” cümlesini miras bırakır mesela. Bu cümleyi kurmak belki bir saniye sürer. Ama muhatabında etki bırakması için bir ömür buna uygun yaşamak gerekir.
Ticaret yaparken insanları aldatan ve helali haramı gözetmeyen bir adamın çocuklarına da “Para kazanmak için her yol mübahtır” cümlesi miras kalır.
Nefes nefese hayatı kovalarken bu miras meselesini akıldan çıkarmamak ve kısa vadeli yatırımlardan uzun vadeli saadet beklememek lazım. Çünkü kişi ne ekerse, onu biçer.
Son nefes dünya hayatının özeti, ahiret hayatının ön sözüdür.
Ve hayattaki en büyük davası para olanın, duruşması çetin geçer.
 
Hayatla imtihanımızın müfredatı
 
Eğitimle ilgili bir sürü konuyu tartışıp duruyoruz. Okulların durumu, eğitimi kalitesi falan gündemimizden düşmüyor. Ama anne babaların çocuklarına bıraktığı bu mirasın, eğitimle ilgili belki de en önemli kısım olduğunu gözden kaçırıyoruz.
Çünkü çocuklar alfabeyi okulda öğrenir ama anne babalarının kelimeleriyle cümle kurarlar. Çocukların okul hayatı boyunca ve sonrasında sergiledikleri birçok davranış, “çiş’li” geçmiş zamanda verilen eğitimden izler taşır.
Yani hayatla imtihanımızın müfredatı, yetiştiğimiz evde yaşanan hayattır.
Mesela biz trafik kurallarını ihlal ede ede direksiyon sallarken, çocuklarımız arka koltukta vatandaşlık dersindedir. Veya biz markette sıra bekleyen insanların önüne geçmek için hamle yaparken, çocuklarımız hayat bilgisi dersinden ilk üniteyi işlemektedir.
Evde çocukla yapılan konuşmalar aslında gayriresmî bir değerler eğitimi müfredatıdır. Bu müfredatın yıllık planı yapılmaz, notu karneye yansımaz. Sınavların tarihi de belli değildir.
Ne zaman ki anne babalar çocuklarıyla ilgili imtihan yaşamaya başlar, evde boş geçen dersler hatırlanır. Ve telafi programları devreye girer.
Ama bu telafi programları ne kadar işe yarar bilinmez. Çünkü çocukluk döneminde yaşanan veya yaşatılan bir yanlış, kitaplar yoluyla öğrenilen bin doğruya bedel olabilir.
Bu dünyada bir eser bırakmak için illa kitap yazmanıza, cami inşa etmenize gerek yok! Yaşanan her hayat bir eserdir.
Kimisi tekrar tekrar okunur. Kimisi unutulur, kapağı bir daha açılmaz.
Hayırla yâd edilen bir insan, geride kalanlara en değerli mirası bırakmıştır.
Varsın Ferrari’si de olmasın!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.