Tercih döneminde bir üniversite ziyaretine gitmiştik. Rektör danışmanı hoca bölümler hakkında bilgi veriyordu. Şu bölüm mü bu bölüm mü diye konuşurlarken, oğlumla hoca arasında şöyle bir diyalog yaşandı.
“Hocam, bu bölümden mezun olanların iş imkânları nasıl, biliyor musunuz? İşsiz kalma riski var mı yani?”
“Cevap vermeden önce ben sana bir soru sorayım. Dünyanın kuş nüfusunun kaç olduğunu biliyor musun?”
“Çok fazladır ama bilmiyorum.”
“300 milyar civarında olduğu tahmin ediliyor. Peki karıncaların nüfusu hakkında bir fikrin var mı?”
“O daha da fazladır kesin. 1 trilyon falan mı?”
“20 katrilyon.”
Ben konu acaba nereye gelecek diye düşünürken hoca konuşmasına şöyle devam etti:
“Ben ne zaman rızık endişesi duyacak olsam ya başımı kaldırıp gökyüzüne ya da başımı eğip yere bakarım. Sonra da 300 milyar kuş ve 20 katrilyon karıncanın her gün rızkını veren Allah, benim de rızkımı elbet verecektir diye düşünüp, rahatlarım.”
Bölüm tercihleriyle ilgili tavsiyelerin üzerine serpilen bu iki nefis cümleyi de alıp oradan ayrıldık.
***
Bu hadiseden iki hafta sonra bizim balkona kumrular yuva yaptı. Yani tercih dönemi bitti ama kuşlarla mesaimiz bitmedi. Sabah ve akşamları balkon camındaki panjurun aralığından kuşla bakışmaya başladık.
Yerleştiği saksının içinde büyük bir metanetle bekliyor, ben panjuru aralayınca hafif tedirgin olsa da yerinden hiç kıpırdamıyordu.
Bir zaman sonra yumurtalar çatlayıp yavrular çıktı. Balkonda filizlenen bu yeni hayatı hayretle gözlemlemeye devam ettim.
Anne arada bir gelip yavruları besliyor, kalan zamanlarda iki minik kuş yuvanın içinde sakin ve huzurlu bir şekilde annelerini bekliyorlardı.
Bir gün elimde poşetlerle eve girdim. Poşetin içindeki ekmek, peynir vesaireyi masanın üzerine koyarken, balkon camına baktım. Anne kumru yavrularını doyuruyordu. Önce masanın üzerine koyduğum yiyeceklere baktım. Sonra da gagasını kocaman açmış, annesinin kursağından beslenen yavrulara….
İnsan bazı şeyleri, bazı anlarda çok derin hissediyor. Benim için de işte öyle bir andı.
Marketten aldığım yiyeceklerin çoluk çocuğumun rızkı olduğunu, benim bu rızka sadece bir vesile olduğumu, rızkı verenin yalnızca Allah olduğunu birkaç saniyeliğine de olsa tüm zerrelerimle hissettim.
O anki hissiyatımı ve ruh hâlimi bir ömre yayabilsem, herhâlde derviş olurdum.
***
Yavrular çok kısa bir sürede büyüyüp kocaman oldular. Kanatlarını çırpıp uçma denemelerine başladılar. Dün akşam saatlerinde baktım, ikisi de balkon duvarındaydı. Saksının içindeki yuvalarından çıkmışlar, uçmaya hazırlanıyorlardı. Beni fark edince dönüp baktılar. “Doğduğunuz balkonu unutmayın, arada bir gelin” dedim açık kapının arasından.
Bu akşam da yemekten önce baktım, bir tanesi yok. Uçup gitmiş herhâlde. Tek kalan yavru da zamanını bekliyor.
Bu arada bizim çocuk tercihine yerleşti. Pazar günü yurda kaydını yaptık. Birkaç hafta sonra o da evden gidecek.
Hayat çok garip gerçekten...
Salih Uyan'ın önceki yazıları...
Müthiş bir yazı.. Evet, hayat işte böyle birşey hocam. Allah(cc) gönlünüze göre versin.
Salih yazınız çok güzel. Teşekkürler